MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye’nin düşük profilli bir başbakanla kaybedeceği bir saniyesi bile olmadığını belirterek; 'Türkiye’nin zaafa düşmüş bir hükümete tahammülü artık imkânsızdır. Çünkü yüksek risk ve tehlikeler, ülkemizin üzerinden silindir gibi geçebilecektir. Biz asla bir vatan kaybetmek istemiyoruz." dedi.
Devlet Bahçeli, partisinin Siyaset ve Liderlik Okulu'nun 12. dönem eğitim faaliyetlerinin tamamlanması dolayısıyla düzenlenen sertifika törenine katıldı. Buradaki konuşmasının başında Anneler Günü’ne değinen Bahçeli, "Farkında olalım veya olmayalım annelerimizin bağrı kadar içimizi ısıtan, bizlere güven veren bir başka yer daha bulunmamaktadır. Merhamet kapısı anneliğin varlığıyla her daim içimizi feraha kavuşturmaktadır. İhtiyaç duyulduğunda insana yeniden ayağa kalkacak gücü veren hakikat, annenin duaları ve desteğidir." dedi.
Bahçeli, siyasetle ilgili de şu mesajları verdi: "Ülkemiz uzunca süredir siyasal bir kilitlenme ve yozlaşma halini yaşamaktadır. Siyaset kendi mecrasında, kendi yatağında akarken hariçten ahlak ve kural dışı yapılan müdahaleler devlet çarkını da zedelemektedir. Dünyanın hemen her yanında olduğu gibi Türkiye’de de geçmişten gelen nispeten durağan toplum yapısı, bugün yerini modernleşme eğilimleriyle aktif, çok boyutlu ve hızla değişen bir sisteme bırakmıştır."
“MHP, REHİN ALINAMAZ”
MHP'nin, iç bünyesindeki siyasal dengeyi, emek ve bedel ödeyerek tesis ettiğini ifade eden Bahçeli, "Bugün partimize yönelmiş saldırı ve tahrikler karşısında vakur bir tavır, kendinden emin milli bir duruş gösteriyorsak, bu öncelikle 47 yıllık mücadelenin meşru ve haklı kazanımıdır. Bağımlı siyasete her zaman 'hayır' dedik, millete inandık. İktidar olma uğruna ülkülerimizi çiğneyin diyenlere itiraz ettik, bunlara karşı davamızın ruhuyla duruş gösterdik. Bizim 4 şartımızı çok bulan, çok gören; hatta koalisyon kurmaktan korktuğumuzu söyleyenler, gelişmelere bakarak ne kadar haklı olduğumuzu sanıyorum kabulleneceklerdir." diye konuştu.
Bahçeli, "Bu itibarla, üzerlerine titrediğimiz bu muhteşem eserin ve kadrolarımızın siyasal mücadele alanı dışında başka emeller uğruna israf edilmelerine göz yummayız. Onun için 'sokak değil okul, düşmanlık değil siyaset, kavga değil iktidar' diyor ve bu hedeften sapmalara karşı dikkat ve uyanıklıkla hareket ediyoruz." şeklinde konuştu.
Bahçeli, şöyle konuştu: "Diyorum ki, MHP, kuşatılamaz, rehin alınamaz. MHP, hain ve işbirlikçilerin hasmı; Türkiye düşmanı çevrelere aman vermeyecek inanmışlık anıtı ve cesur yürektir. Tıpkı daha önceki saldırılar nasıl geçtiyse, bugünkülerde bir müddet sonra mutlaka geride kalacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bu cennet vatanı namus bildiğinden hak ettiği zirvelere çıkaracak, mutlaka da iktidar olacaktır."
“DERE GEÇİLİRKEN AT DEĞİŞTİRMEK MAHSURLU”
AK Parti'deki gelişmelere de değinen Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: "Ülkemiz kansız ve silahsız bir hükümet tasfiyesini yaşamaktadır. Sandıktan çıkan bir Başbakan’ın, 1 Kasım’dan itibaren geçen 6 aylık sürenin sonunda teslim bayrağını çekmesini ibretle izliyoruz. Elbette AKP’nin içişlerine karışma gibi bir yanlışın tarafı olmayız. 22 Mayıs’ta yapılacak AKP’nin Olağanüstü Kongresi’nde ne olup biteceğiyle ilgili ahkam kesmemiz de doğru olmayacaktır. Ancak AKP’deki gelişmeler yalnızca bir partinin meselesi de görülmeyecektir. Zira ülkemizin kaderi hali hazırda AKP’nin elindedir. Bu kapsamda ağırlaşan siyasi gündemi görmezden gelemeyiz. Çünkü Türkiye hepimizindir. Bu ülke Türk milletine aittir. Bıçak sırtında sosyal ve ekonomik dengeler varken, iç ve dış politik gelişmeler alarm verirken, Sayın Davutoğlu’nun hangi zaruri nedenlerle görevini bırakma kararı aldığını pek tabii merak eder, peşine düşeriz. Dere geçilirken at değiştirilmesinin mahsurlu olduğunu da çekinmeden söyleriz."
Bahçeli, "AKP’deki kaynamaların, Genel Başkan ve Başbakan değişiminin oldubittiye getirilmesi, millete rağmen gerçekleştirilmesi tartışmalı bir konudur. Sayın Davutoğlu, Başbakanlığı bir çırpıda bırakmasını millete ve tarihe nasıl anlatacaktır? Davutoğlu’nun üzerini bir kalemde çizenler bu vebalin altından nasıl kalkacaklardır? Merhum Demirel’in şapkamı alır giderim sözüyle, tercihim değildi, zaruretten doğdu diyen Davutoğlu’nun ne farkı vardır? 64. Cumhuriyet Hükümetini fiilen sonlandıran dinamiklerin geri planında neler ve hangi arayışlar hakimdir? Bu soruların cevaplarını aziz milletimiz merak etmektedir." dedi.
“DÜŞÜK PROFİLLİ BAŞBAKANLA KAYBEDECEK VAKİT YOK”
Bahçeli, "Cumhurbaşkanı’nın AKP üzerindeki yüksek tesiri malumumuzdur. Hatta Sayın Davutoğlu’nun partinin başına getirilmesinde ve Başbakan olmasında belirleyici vasfı ve yönlendirmesi de bilinmektedir. Ne var ki Davutoğlu emanetçi olmayacağını söylemişti. Fakat Erdoğan’ın gölgesinden çıkamadı, rüştünü ispat edemedi. Bu nedenle de sürekli vesayet altında kaldı. Kendi duruşunu, kendi siyasetçi kimliğini canlı bir şekilde savunamadı, çok istese de inşa edemedi. İkazen ve altını çizerek ifade ediyorum ki, milli güvenliğimiz kriz geçirmektedir. Kahraman Mehmetçik ve Polislerimiz terörle korkusuzca mücadele etmektedir. Siyasi iradedeki muhtemel bir gevşeme, iktidardaki çok boyutlu bir bunalım acı verici sonuçlara davetiye çıkaracaktır. Türkiye’nin düşük profilli bir Başbakan’la kaybedeceği bir saniyesi bile yoktur. Türkiye’nin zaafa düşmüş bir hükümete tahammülü artık imkânsızdır. Çünkü yüksek risk ve tehlikeler ülkemizin üzerinden silindir gibi geçebilecektir. Biz asla bir vatan kaybetmek istemiyoruz. Bu itibarla güçlü bir iktidarın varlığını milli bir ödev olarak değerlendiriyoruz." sözlerini kaydetti.
Bahçeli, "AKP’nin 22 Mayıs Kongresinden sonra, terörle mücadele tavsayacak, Türkiye’nin zayıflaması ve boşluğa düşme ihtimali doğacaksa, Milliyetçi Hareket Partisi’nin bunu seyretmesi şimdiden söylüyorum akla ve milliyetçi şuura tamamen aykırıdır. Eğer ihtiyaç hasıl olursa, eğer gerek duyulursa, Türkiye’nin milli ve tarihi çıkarlarını savunmak için, düne kadar hükümete verdiğimiz fiili destek hukuki bir boyut alabilecek ve Milliyetçi Hareket Partisi yalnızca ülke ve milleti için her türlü sorumluluğu almaya hazır olduğunu kanıtlayacaktır." dedi.
“ŞEHİT EDİLECEK GENÇ OSMAN’IMIZ YOK”
Bahçeli, şu sözleri sarf etti: "Bizim artık acı şekilde şehit edilecek Genç Osman’ımız yoktur. Bizim artık saray darbesine verilecek 3. Selim’imiz yoktur. Bizim feci akıbetiyle milli hafızada yer etmiş Abdülaziz vakalarını yaşamamıza gerek yoktur. Hele hele siyasi hayatı urganla bitmiş Başbakanları, iradesini tamamen devretmiş devlet veya hükümet başkanlarını görmeye tahammülümüz de olamayacaktır. Dün yaşanmış ve geçmiştir. Tarih hükmünü vermiştir. Bundan sonra önümüze bakmamız, devlet ve millet hayatında uyum ve dengeyi sağlamamız çok acil bir ihtiyaçtır. Siyasetin varlık gayesi de bu olmalıdır. Aksi halde siyaset orta oyununa dönüşecek ve yeni bir Fetret Devri kaçınılmaz olacaktır. Takdir edersiniz ki buna hiç kimsenin hakkı bulunmayacaktır."
Devlet Bahçeli, partisinin Siyaset ve Liderlik Okulu'nun 12. dönem eğitim faaliyetlerinin tamamlanması dolayısıyla düzenlenen sertifika törenine katıldı. Buradaki konuşmasının başında Anneler Günü’ne değinen Bahçeli, "Farkında olalım veya olmayalım annelerimizin bağrı kadar içimizi ısıtan, bizlere güven veren bir başka yer daha bulunmamaktadır. Merhamet kapısı anneliğin varlığıyla her daim içimizi feraha kavuşturmaktadır. İhtiyaç duyulduğunda insana yeniden ayağa kalkacak gücü veren hakikat, annenin duaları ve desteğidir." dedi.
Bahçeli, siyasetle ilgili de şu mesajları verdi: "Ülkemiz uzunca süredir siyasal bir kilitlenme ve yozlaşma halini yaşamaktadır. Siyaset kendi mecrasında, kendi yatağında akarken hariçten ahlak ve kural dışı yapılan müdahaleler devlet çarkını da zedelemektedir. Dünyanın hemen her yanında olduğu gibi Türkiye’de de geçmişten gelen nispeten durağan toplum yapısı, bugün yerini modernleşme eğilimleriyle aktif, çok boyutlu ve hızla değişen bir sisteme bırakmıştır."
“MHP, REHİN ALINAMAZ”
MHP'nin, iç bünyesindeki siyasal dengeyi, emek ve bedel ödeyerek tesis ettiğini ifade eden Bahçeli, "Bugün partimize yönelmiş saldırı ve tahrikler karşısında vakur bir tavır, kendinden emin milli bir duruş gösteriyorsak, bu öncelikle 47 yıllık mücadelenin meşru ve haklı kazanımıdır. Bağımlı siyasete her zaman 'hayır' dedik, millete inandık. İktidar olma uğruna ülkülerimizi çiğneyin diyenlere itiraz ettik, bunlara karşı davamızın ruhuyla duruş gösterdik. Bizim 4 şartımızı çok bulan, çok gören; hatta koalisyon kurmaktan korktuğumuzu söyleyenler, gelişmelere bakarak ne kadar haklı olduğumuzu sanıyorum kabulleneceklerdir." diye konuştu.
BU OCAĞA HİÇ KİMSE İSTİKAMET ÇİZEMEZ
Kurultay çağrılarına da değinen Bahçeli, şunları ifade etti: "MHP’yi olağanüstü kurultay süreciyle meşgul edenlerin, aslında Türkiye’nin olağanüstü şartlara mahkûm olmasını planlayanlardan başkası olmadığını yüreklice söyledik. İstenen; bizim Türkiye gündeminden kopmamızdır. İstenen; bizim iç meselelere gömülmemizdir. Amaç durgun bir MHP, vurgun yemiş bir Türk milliyetçiliğidir. Çok şükür başaramadılar, asla da başaramayacaklardır. Milliyetçi Hareket Partisi, siyasi tecrübe körüklenmiş, milliyetçi fikriyatla tutuşturulmuş, fedakarlık ve cefakârlıklarla tüten Türk-İslam ülküsünün şehit ocağıdır. Bu ocağa hiç kimse istikamet çizemez. Bu ocağa hiçbir paralel emel nüfuz edemez. Bu ocak helaldir, dualıdır, ecdadın emanetidir. Faili meçhul cinayetleri kabullenip MHP’ye mal etmek için hazırlık yapanlar elbette bu kutlu hareketi durduramaz, bu büyük hareketi engelleyemez. Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi’nin karalanmasına, suçlanmasına, en başta Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in asil ve soylu neferleri izin vermeyecektir."Bahçeli, "Bu itibarla, üzerlerine titrediğimiz bu muhteşem eserin ve kadrolarımızın siyasal mücadele alanı dışında başka emeller uğruna israf edilmelerine göz yummayız. Onun için 'sokak değil okul, düşmanlık değil siyaset, kavga değil iktidar' diyor ve bu hedeften sapmalara karşı dikkat ve uyanıklıkla hareket ediyoruz." şeklinde konuştu.
Bahçeli, şöyle konuştu: "Diyorum ki, MHP, kuşatılamaz, rehin alınamaz. MHP, hain ve işbirlikçilerin hasmı; Türkiye düşmanı çevrelere aman vermeyecek inanmışlık anıtı ve cesur yürektir. Tıpkı daha önceki saldırılar nasıl geçtiyse, bugünkülerde bir müddet sonra mutlaka geride kalacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bu cennet vatanı namus bildiğinden hak ettiği zirvelere çıkaracak, mutlaka da iktidar olacaktır."
“DERE GEÇİLİRKEN AT DEĞİŞTİRMEK MAHSURLU”
AK Parti'deki gelişmelere de değinen Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: "Ülkemiz kansız ve silahsız bir hükümet tasfiyesini yaşamaktadır. Sandıktan çıkan bir Başbakan’ın, 1 Kasım’dan itibaren geçen 6 aylık sürenin sonunda teslim bayrağını çekmesini ibretle izliyoruz. Elbette AKP’nin içişlerine karışma gibi bir yanlışın tarafı olmayız. 22 Mayıs’ta yapılacak AKP’nin Olağanüstü Kongresi’nde ne olup biteceğiyle ilgili ahkam kesmemiz de doğru olmayacaktır. Ancak AKP’deki gelişmeler yalnızca bir partinin meselesi de görülmeyecektir. Zira ülkemizin kaderi hali hazırda AKP’nin elindedir. Bu kapsamda ağırlaşan siyasi gündemi görmezden gelemeyiz. Çünkü Türkiye hepimizindir. Bu ülke Türk milletine aittir. Bıçak sırtında sosyal ve ekonomik dengeler varken, iç ve dış politik gelişmeler alarm verirken, Sayın Davutoğlu’nun hangi zaruri nedenlerle görevini bırakma kararı aldığını pek tabii merak eder, peşine düşeriz. Dere geçilirken at değiştirilmesinin mahsurlu olduğunu da çekinmeden söyleriz."
Bahçeli, "AKP’deki kaynamaların, Genel Başkan ve Başbakan değişiminin oldubittiye getirilmesi, millete rağmen gerçekleştirilmesi tartışmalı bir konudur. Sayın Davutoğlu, Başbakanlığı bir çırpıda bırakmasını millete ve tarihe nasıl anlatacaktır? Davutoğlu’nun üzerini bir kalemde çizenler bu vebalin altından nasıl kalkacaklardır? Merhum Demirel’in şapkamı alır giderim sözüyle, tercihim değildi, zaruretten doğdu diyen Davutoğlu’nun ne farkı vardır? 64. Cumhuriyet Hükümetini fiilen sonlandıran dinamiklerin geri planında neler ve hangi arayışlar hakimdir? Bu soruların cevaplarını aziz milletimiz merak etmektedir." dedi.
“DÜŞÜK PROFİLLİ BAŞBAKANLA KAYBEDECEK VAKİT YOK”
Bahçeli, "Cumhurbaşkanı’nın AKP üzerindeki yüksek tesiri malumumuzdur. Hatta Sayın Davutoğlu’nun partinin başına getirilmesinde ve Başbakan olmasında belirleyici vasfı ve yönlendirmesi de bilinmektedir. Ne var ki Davutoğlu emanetçi olmayacağını söylemişti. Fakat Erdoğan’ın gölgesinden çıkamadı, rüştünü ispat edemedi. Bu nedenle de sürekli vesayet altında kaldı. Kendi duruşunu, kendi siyasetçi kimliğini canlı bir şekilde savunamadı, çok istese de inşa edemedi. İkazen ve altını çizerek ifade ediyorum ki, milli güvenliğimiz kriz geçirmektedir. Kahraman Mehmetçik ve Polislerimiz terörle korkusuzca mücadele etmektedir. Siyasi iradedeki muhtemel bir gevşeme, iktidardaki çok boyutlu bir bunalım acı verici sonuçlara davetiye çıkaracaktır. Türkiye’nin düşük profilli bir Başbakan’la kaybedeceği bir saniyesi bile yoktur. Türkiye’nin zaafa düşmüş bir hükümete tahammülü artık imkânsızdır. Çünkü yüksek risk ve tehlikeler ülkemizin üzerinden silindir gibi geçebilecektir. Biz asla bir vatan kaybetmek istemiyoruz. Bu itibarla güçlü bir iktidarın varlığını milli bir ödev olarak değerlendiriyoruz." sözlerini kaydetti.
Bahçeli, "AKP’nin 22 Mayıs Kongresinden sonra, terörle mücadele tavsayacak, Türkiye’nin zayıflaması ve boşluğa düşme ihtimali doğacaksa, Milliyetçi Hareket Partisi’nin bunu seyretmesi şimdiden söylüyorum akla ve milliyetçi şuura tamamen aykırıdır. Eğer ihtiyaç hasıl olursa, eğer gerek duyulursa, Türkiye’nin milli ve tarihi çıkarlarını savunmak için, düne kadar hükümete verdiğimiz fiili destek hukuki bir boyut alabilecek ve Milliyetçi Hareket Partisi yalnızca ülke ve milleti için her türlü sorumluluğu almaya hazır olduğunu kanıtlayacaktır." dedi.
“ŞEHİT EDİLECEK GENÇ OSMAN’IMIZ YOK”
Bahçeli, şu sözleri sarf etti: "Bizim artık acı şekilde şehit edilecek Genç Osman’ımız yoktur. Bizim artık saray darbesine verilecek 3. Selim’imiz yoktur. Bizim feci akıbetiyle milli hafızada yer etmiş Abdülaziz vakalarını yaşamamıza gerek yoktur. Hele hele siyasi hayatı urganla bitmiş Başbakanları, iradesini tamamen devretmiş devlet veya hükümet başkanlarını görmeye tahammülümüz de olamayacaktır. Dün yaşanmış ve geçmiştir. Tarih hükmünü vermiştir. Bundan sonra önümüze bakmamız, devlet ve millet hayatında uyum ve dengeyi sağlamamız çok acil bir ihtiyaçtır. Siyasetin varlık gayesi de bu olmalıdır. Aksi halde siyaset orta oyununa dönüşecek ve yeni bir Fetret Devri kaçınılmaz olacaktır. Takdir edersiniz ki buna hiç kimsenin hakkı bulunmayacaktır."