Hakkari'nin Çukurca ilçesi Dağlıca kesiminde terör örgütü PKK tarafından gerçekleştirilen saldırıda henüz sayısı bilinmeyen çok sayıda şehit ve yaralılar açıklanmıştır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün gece yaptığı açıklamada "Çözüm sürecinde adeta Güneydoğu'da kendileri için silah stoklama süreci olarak değerlendirildi. Çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar" dedi.
Aklımıza Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli'nin 'çözüm süreci'yle ilgili daha önce yapmış olduğu açıklamalar geldi.
Bahçeli'nin benzeri bir çok açıklamaları olduğunu biliyoruz. Ana hatlarıyla çözüm sürecini ve getirebileceği riskleri ortaya koyan açıklamalarını yorumsuz olarak yayınlıyoruz.
PKK ile Türk milletini müzakere etmektedir. 1 Ağustos 2009 tarihinde başlatılan açılım denen yıkım projesi, çözüm süreci denen yeni bir melanetle birleştirilmiştir. Türk milleti çözüm sözleri ile çöküşe götürülmektedir. Diyorlar ki silahlar susacak, PKK silah bırakacakmış. Diyorlar ki PKK'lı militanlar emniyetli şekilde sınır dışına çıkacakmış, Diyorlar ki terör bitecekmiş, diyorlar ki analar ağlamayacakmış, diyorlar ki Türkiye huzura kavuşacak, yatırımlar artacak, ekonomi sıçrama yapacakmış. Türk milleti kandırılmaktadır.
Aziz Bursalı kardeşlerim, yalanlarla oyalanmaktadır. Sınır dışındaki kamplarda yuvalanmış teröristler nasıl ülke dışına çıkacaktır. PKK'nın silah bırakması nasıl mümkün olacaktır? Nitekim Başbakan Erdoğan kanlı terör örgütüne neleri peşkeş çektiğini hala açıklayamamıştır. Başbakan'a Bursa'dan soruyorum; İmralı canisine hangi sözleri, PKK'ya hangi umutları verdiniz? Çözümle neleri kastediyorsunuz? Çözüm diyerek neleri yok etmeye çırpınıyorsunuz, neyi çözmeye çalışıyorsunuz, neyin sürecini yürütüyorsunuz? Türk milleti kiminle küsmüş, kiminle savaşmıştır da barıştırmaya çalışıyorsunuz. İmralı canisinin serbest kalması çözüm müdür? PKK'nın Parlamento'ya taşınması çözüm müdür? Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü bozmak çözüm müdür? Türk bayrağını provokasyon olarak görmek çözüm müdür? Özerk yönetimi, arkasından çok kimlikli ortaklıklar devletini inşa etmek, nihayetinde Kürdistan'ın kurulmasını sağlamak çözümün bir parçası mıdır? Başkanlık sistemine geçmek, koltuk hırsını tatmin etmek çözümün bir amacı mıdır? Başbakan, çözümle neleri küllendirmeye, neleri çözmeye çalışıyorsunuz, süreçle neyi söndürmeye, neyi sürüklemeye uğraşıyorsunuz?"
"Bilinmelidir ki İmralı canisi AKP sayesinde fiilen özgür kalmıştır. Sıra buna hukuki kılıf bulma kalmıştır. Süreç denilen ihanet adımları bu gidişle vahim noktalara dayanacak, terör örgütünü tam manasıyla meşrulaştıracaktır.
Gazeteler, manşetlerinden rezaletler serisini büyük puntolarla vermiştir. Herkes koro halinde İmralı canisinin silahlı militanlarının sınır ötesine çekilmesini istediğini yazmıştır. Oysaki cani başı böyle bir şey söylememiştir, yalnızca PKK'nın sınır ötesi aşamasına geldiğini söylemiştir. PKK'nın yerinden kıpırdamaya niyeti yoktur. Çekilme talimatı başkadır, çekilme aşamasına geldiğini ifade etmek bambaşka bir şeydir. İmralı canisi yeni bir başlangıç yapıldığını, bunun mücadeleyi bırakmak değil, daha farklı bir mücadele başlatmak olduğunu ifade etmiştir. Bu kanlı katil, yeni bir Türkiye'ye uyandıklarını hezeyan içinde söylemiştir. Şu işe bakın ki Başbakan, terör örgütünün açıklamalarını olumlu bir gelişme olarak gördüğünü hiç utanmadan söyleyebilmiştir.
23 Mart 2013
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi olarak AKP-PKK mutabakatına göz açtırmamakta son derece kararlıyız. Yıkım projesine nasıl tepki gösterdiysek, çözülme sürecine nasıl direnmişsek, Oslo'dan İmralı ve Kandil'e uzanan hain pazarlıkları nasıl reddetmişsek, daha da fazlasını yapmaya, AKP-PKK'ya nefes aldırmamaya sonuna kadar hazırız. AKP'yle PKK; tekeri laçkalaşmış, her yeri sallanan, sürekli yalpalayan müzakere kağnısıyla daha fazla gidemeyecektir. Yok eğer giderse millet hepten kaybedecek, Türkiye'nin yerinde yeller esecektir" dedi.
Etrafımızdaki çember giderek daralmaktadır. Önümüz engebelerle dolu, geleceğimiz risklerle çevrilidir. İç huzurumuz, toplumsal barış ve asayişimiz soluk alamamaktadır" dedi.
…….
"Bölücü örgüt jestlerle dirilmiş, tavizlerle silahlanmış, pazarlıklarla Türkiye Cumhuriyeti'nin karşısına sanki muadili bir güç, sanki eşit bir muhatabı gibi dikilmiştir. AKP, PKK'yı omuzunda taşımış, havalarda gezdirmiştir. AKP, PKK'ya ruhunu kaptırmış, irade ve iffetini devretmiştir. Kandil hayranlığı AKP'nin aklını almış ve afallatmıştır. AKP İmralı'nın izbeliklerinde kayıplara karışmış, şeref ve namusla yollarını çatallaştırarak ihanet katarına çoktan eklemlenmiştir. Görüyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bir teröristin, bir katilin, bir sabıkalı bölücünün 10 maddelik ihanet metnini çözüm diye sunmaktadır.
……..
"İmralı canisinin sözlerine dikkat kesilen vicdanlı, milliyetçi-vatansever yürekler yaklaşan fırtınayı hissetmektedir. Her bir maddesi musibet, her bir maddesi melanet, her bir maddesi mahvoluş demek olan ihanet metni, Dolmabahçe Sarayı'ndaki Başbakanlık Ofisi'nde rahat koltuklarına kurulan müflis şahsiyetlerce açıklanmıştır. Neymiş, PKK olağanüstü kongre toplayıp silah bırakacakmış. Neymiş, barış gelecek, demokratik siyasetin önü açılacakmış. Öncelikle söylemek istediğim şudur: Sevr Antlaşması'na da barış diyorlardı ve Türk milletine nasıl bir cehennemi yaşatacağı da herkesin malumuydu. İmralı canisinin hazırlayıp Kandil çetesinin ihtiyatla paraf ettiği 10 maddelik ihanet metni; Türkiye Cumhuriyeti'nin çöküş belgesi, varoluşunu inkar beyannamesidir"
……
AKP'ye oy veren kardeşlerim lütfen düşününüz; diz boyu olan rezaletlere, bacayı saran düşmanlıklara nasıl suskun kalalım? Türkiye parçalanıp, millet bölünüp, vatan satılırken hareketsiz mi kalalım? Çözüm isimli çözülme etaplarını, barış makyajlı batış ve bayağılık manifestosunu iyi ve güzel şeyler oluyor diyerek alttan mı alalım? Her dağa çıkan 30 yılda hükmünü geçirecekse, sözünü dinletip dayatmalarını kabullendirecekse, Türk milletinin payidarlığını, ırz-ı devleti, şeref-i devleti nasıl teminat altına alıp ilelebet muhafaza edeceğiz?
…..
10 maddelik ihanet metnine sıcak bakmamız, olumlu yaklaşmamız en başta kendimizi inkar, milletimizi hiçe saymak olacaktır. Bu kapsamda olmak üzere, ihanetin belgeli haline tam bir itirazımız vardır ve maddeler halinde söyleyecek olursak şunlardan teşekkül edecektir:
Öcalan canisi örgütünü silahlı mücadeleyi bırakma temelinde, stratejik ve tarihi kararı vermek için bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet etmektedir. Benzer bir açıklamayı 21 Mart 2013 tarihinde de yaptığı, silahların susmasını, fikirlerin konuşmasını lafta istediği akıllardadır. PKK silahtan vazgeçmemiş, tetikten elini çekmemiştir. Sınır dışına çıktı çıkıyor denilen teröristlerin, yalnızca yaşlı ve hastalıklı olanları vatan topraklarını terk etmişlerdir. O tarihlerde gerek Erdoğan, gerekse de diğer AKP'liler bundan sızlanmışlar, farklı zeminlerde eleştirmişler, millete söyledikleri yalanlarını bizzat tekzip etmek durumunda kalmışlardır. Diyeceğim odur ki, PKK'nın silah bırakma çağrısı zaman kazanmaya dönük bir manevradır ve kandırmacadan ibarettir. Silah bırakan varsa o da AKP Hükümeti'dir. Silahları gömen, indiren, kılıfına sokan varsa o da Türk devletidir. PKK'nın silah bırakacağını, silahla yollarını ayıracağını ummak ve beklemek ahmaklık ve gaflettir(….) PKK'nın silahlara veda etmesi hayaldir, Türk milletini aldatmaya dönük yalan, uydurma ve temelsiz bir propagandadır….
PKK'nın olağanüstü kongreyle silah bırakmasını istemek; siyasallaşma ve meşrulaşma çabalarına sinsi bir ilavedir. AKP buna göz yummuş veya açıktan destek olmuştur. Kongreler demokratik zeminlerdir. Ortak akıl ve karar mekanizmaları kongrelerle tesis edilmektedir. Bir terör örgütünden ve katiller oluşumundan kongre toplamasını istemek, buna da çanak tutmak ancak ve ancak münafık ve mel'un zihniyetlerin işidir.
Caninin mesajı, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanı olarak takdim ve servis edilmiştir. Kurnazca kaleme alınan ifadeler PKK'nın sözde zafer kazandığının, silah vasıtasıyla siyasal emellerine ulaşma sınırına geldiğinin dolambaçlı yollarla duyurusudur. İllegal ve yasa dışı terör örgütünün, hiçbir şey olmamış ve yaşanmamış gibi birden bire siyasal mücadele safhasına geçme teşebbüs ve zorlaması Türkiye'nin yenildiği anlamına gelecektir. Demokrasiyi katleden, siyasete kurşun sıkan, bebekleri öldüren bir terör örgütünü siyasete dahil etme hazırlığı en az şehit haberi almak kadar felakettir, fecaattir.
10 maddelik ihanet metninde demokratik siyasetin tanım ve içeriğinden bahsedilmektedir. Bu apaçık bir şekilde PKK'nın silahlı ve silahsız militanlarının siyaset yapabilmesine dönük tuzaktır. Hayalet ve hamakat Başbakan ise demokratik siyasetin önü açılacak diyerek sevincini gizleyememiş, doğal olarak PKK'nın oltasına sazan gibi takılmıştır. Demokratik siyaset kavramı PKK ağzıdır ve AKP'nin üslubuna tutunmuştur. AKP'nin, PKK'lıları siyaset alanına taşıma tutkusu bölücülüğü aklama ve temize çıkarma arayışıdır ki, bu da ancak PKK'ya sedir, kanlı planlara payanda olmuş ruhsuzlara has bir tutum olacaktır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün gece yaptığı açıklamada "Çözüm sürecinde adeta Güneydoğu'da kendileri için silah stoklama süreci olarak değerlendirildi. Çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar" dedi.
Aklımıza Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli'nin 'çözüm süreci'yle ilgili daha önce yapmış olduğu açıklamalar geldi.
Bahçeli'nin benzeri bir çok açıklamaları olduğunu biliyoruz. Ana hatlarıyla çözüm sürecini ve getirebileceği riskleri ortaya koyan açıklamalarını yorumsuz olarak yayınlıyoruz.
PKK ile Türk milletini müzakere etmektedir. 1 Ağustos 2009 tarihinde başlatılan açılım denen yıkım projesi, çözüm süreci denen yeni bir melanetle birleştirilmiştir. Türk milleti çözüm sözleri ile çöküşe götürülmektedir. Diyorlar ki silahlar susacak, PKK silah bırakacakmış. Diyorlar ki PKK'lı militanlar emniyetli şekilde sınır dışına çıkacakmış, Diyorlar ki terör bitecekmiş, diyorlar ki analar ağlamayacakmış, diyorlar ki Türkiye huzura kavuşacak, yatırımlar artacak, ekonomi sıçrama yapacakmış. Türk milleti kandırılmaktadır.
Aziz Bursalı kardeşlerim, yalanlarla oyalanmaktadır. Sınır dışındaki kamplarda yuvalanmış teröristler nasıl ülke dışına çıkacaktır. PKK'nın silah bırakması nasıl mümkün olacaktır? Nitekim Başbakan Erdoğan kanlı terör örgütüne neleri peşkeş çektiğini hala açıklayamamıştır. Başbakan'a Bursa'dan soruyorum; İmralı canisine hangi sözleri, PKK'ya hangi umutları verdiniz? Çözümle neleri kastediyorsunuz? Çözüm diyerek neleri yok etmeye çırpınıyorsunuz, neyi çözmeye çalışıyorsunuz, neyin sürecini yürütüyorsunuz? Türk milleti kiminle küsmüş, kiminle savaşmıştır da barıştırmaya çalışıyorsunuz. İmralı canisinin serbest kalması çözüm müdür? PKK'nın Parlamento'ya taşınması çözüm müdür? Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü bozmak çözüm müdür? Türk bayrağını provokasyon olarak görmek çözüm müdür? Özerk yönetimi, arkasından çok kimlikli ortaklıklar devletini inşa etmek, nihayetinde Kürdistan'ın kurulmasını sağlamak çözümün bir parçası mıdır? Başkanlık sistemine geçmek, koltuk hırsını tatmin etmek çözümün bir amacı mıdır? Başbakan, çözümle neleri küllendirmeye, neleri çözmeye çalışıyorsunuz, süreçle neyi söndürmeye, neyi sürüklemeye uğraşıyorsunuz?"
"Bilinmelidir ki İmralı canisi AKP sayesinde fiilen özgür kalmıştır. Sıra buna hukuki kılıf bulma kalmıştır. Süreç denilen ihanet adımları bu gidişle vahim noktalara dayanacak, terör örgütünü tam manasıyla meşrulaştıracaktır.
Gazeteler, manşetlerinden rezaletler serisini büyük puntolarla vermiştir. Herkes koro halinde İmralı canisinin silahlı militanlarının sınır ötesine çekilmesini istediğini yazmıştır. Oysaki cani başı böyle bir şey söylememiştir, yalnızca PKK'nın sınır ötesi aşamasına geldiğini söylemiştir. PKK'nın yerinden kıpırdamaya niyeti yoktur. Çekilme talimatı başkadır, çekilme aşamasına geldiğini ifade etmek bambaşka bir şeydir. İmralı canisi yeni bir başlangıç yapıldığını, bunun mücadeleyi bırakmak değil, daha farklı bir mücadele başlatmak olduğunu ifade etmiştir. Bu kanlı katil, yeni bir Türkiye'ye uyandıklarını hezeyan içinde söylemiştir. Şu işe bakın ki Başbakan, terör örgütünün açıklamalarını olumlu bir gelişme olarak gördüğünü hiç utanmadan söyleyebilmiştir.
23 Mart 2013
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi olarak AKP-PKK mutabakatına göz açtırmamakta son derece kararlıyız. Yıkım projesine nasıl tepki gösterdiysek, çözülme sürecine nasıl direnmişsek, Oslo'dan İmralı ve Kandil'e uzanan hain pazarlıkları nasıl reddetmişsek, daha da fazlasını yapmaya, AKP-PKK'ya nefes aldırmamaya sonuna kadar hazırız. AKP'yle PKK; tekeri laçkalaşmış, her yeri sallanan, sürekli yalpalayan müzakere kağnısıyla daha fazla gidemeyecektir. Yok eğer giderse millet hepten kaybedecek, Türkiye'nin yerinde yeller esecektir" dedi.
Etrafımızdaki çember giderek daralmaktadır. Önümüz engebelerle dolu, geleceğimiz risklerle çevrilidir. İç huzurumuz, toplumsal barış ve asayişimiz soluk alamamaktadır" dedi.
…….
"Bölücü örgüt jestlerle dirilmiş, tavizlerle silahlanmış, pazarlıklarla Türkiye Cumhuriyeti'nin karşısına sanki muadili bir güç, sanki eşit bir muhatabı gibi dikilmiştir. AKP, PKK'yı omuzunda taşımış, havalarda gezdirmiştir. AKP, PKK'ya ruhunu kaptırmış, irade ve iffetini devretmiştir. Kandil hayranlığı AKP'nin aklını almış ve afallatmıştır. AKP İmralı'nın izbeliklerinde kayıplara karışmış, şeref ve namusla yollarını çatallaştırarak ihanet katarına çoktan eklemlenmiştir. Görüyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bir teröristin, bir katilin, bir sabıkalı bölücünün 10 maddelik ihanet metnini çözüm diye sunmaktadır.
……..
"İmralı canisinin sözlerine dikkat kesilen vicdanlı, milliyetçi-vatansever yürekler yaklaşan fırtınayı hissetmektedir. Her bir maddesi musibet, her bir maddesi melanet, her bir maddesi mahvoluş demek olan ihanet metni, Dolmabahçe Sarayı'ndaki Başbakanlık Ofisi'nde rahat koltuklarına kurulan müflis şahsiyetlerce açıklanmıştır. Neymiş, PKK olağanüstü kongre toplayıp silah bırakacakmış. Neymiş, barış gelecek, demokratik siyasetin önü açılacakmış. Öncelikle söylemek istediğim şudur: Sevr Antlaşması'na da barış diyorlardı ve Türk milletine nasıl bir cehennemi yaşatacağı da herkesin malumuydu. İmralı canisinin hazırlayıp Kandil çetesinin ihtiyatla paraf ettiği 10 maddelik ihanet metni; Türkiye Cumhuriyeti'nin çöküş belgesi, varoluşunu inkar beyannamesidir"
……
AKP'ye oy veren kardeşlerim lütfen düşününüz; diz boyu olan rezaletlere, bacayı saran düşmanlıklara nasıl suskun kalalım? Türkiye parçalanıp, millet bölünüp, vatan satılırken hareketsiz mi kalalım? Çözüm isimli çözülme etaplarını, barış makyajlı batış ve bayağılık manifestosunu iyi ve güzel şeyler oluyor diyerek alttan mı alalım? Her dağa çıkan 30 yılda hükmünü geçirecekse, sözünü dinletip dayatmalarını kabullendirecekse, Türk milletinin payidarlığını, ırz-ı devleti, şeref-i devleti nasıl teminat altına alıp ilelebet muhafaza edeceğiz?
…..
10 maddelik ihanet metnine sıcak bakmamız, olumlu yaklaşmamız en başta kendimizi inkar, milletimizi hiçe saymak olacaktır. Bu kapsamda olmak üzere, ihanetin belgeli haline tam bir itirazımız vardır ve maddeler halinde söyleyecek olursak şunlardan teşekkül edecektir:
Öcalan canisi örgütünü silahlı mücadeleyi bırakma temelinde, stratejik ve tarihi kararı vermek için bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet etmektedir. Benzer bir açıklamayı 21 Mart 2013 tarihinde de yaptığı, silahların susmasını, fikirlerin konuşmasını lafta istediği akıllardadır. PKK silahtan vazgeçmemiş, tetikten elini çekmemiştir. Sınır dışına çıktı çıkıyor denilen teröristlerin, yalnızca yaşlı ve hastalıklı olanları vatan topraklarını terk etmişlerdir. O tarihlerde gerek Erdoğan, gerekse de diğer AKP'liler bundan sızlanmışlar, farklı zeminlerde eleştirmişler, millete söyledikleri yalanlarını bizzat tekzip etmek durumunda kalmışlardır. Diyeceğim odur ki, PKK'nın silah bırakma çağrısı zaman kazanmaya dönük bir manevradır ve kandırmacadan ibarettir. Silah bırakan varsa o da AKP Hükümeti'dir. Silahları gömen, indiren, kılıfına sokan varsa o da Türk devletidir. PKK'nın silah bırakacağını, silahla yollarını ayıracağını ummak ve beklemek ahmaklık ve gaflettir(….) PKK'nın silahlara veda etmesi hayaldir, Türk milletini aldatmaya dönük yalan, uydurma ve temelsiz bir propagandadır….
PKK'nın olağanüstü kongreyle silah bırakmasını istemek; siyasallaşma ve meşrulaşma çabalarına sinsi bir ilavedir. AKP buna göz yummuş veya açıktan destek olmuştur. Kongreler demokratik zeminlerdir. Ortak akıl ve karar mekanizmaları kongrelerle tesis edilmektedir. Bir terör örgütünden ve katiller oluşumundan kongre toplamasını istemek, buna da çanak tutmak ancak ve ancak münafık ve mel'un zihniyetlerin işidir.
Caninin mesajı, silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanı olarak takdim ve servis edilmiştir. Kurnazca kaleme alınan ifadeler PKK'nın sözde zafer kazandığının, silah vasıtasıyla siyasal emellerine ulaşma sınırına geldiğinin dolambaçlı yollarla duyurusudur. İllegal ve yasa dışı terör örgütünün, hiçbir şey olmamış ve yaşanmamış gibi birden bire siyasal mücadele safhasına geçme teşebbüs ve zorlaması Türkiye'nin yenildiği anlamına gelecektir. Demokrasiyi katleden, siyasete kurşun sıkan, bebekleri öldüren bir terör örgütünü siyasete dahil etme hazırlığı en az şehit haberi almak kadar felakettir, fecaattir.
10 maddelik ihanet metninde demokratik siyasetin tanım ve içeriğinden bahsedilmektedir. Bu apaçık bir şekilde PKK'nın silahlı ve silahsız militanlarının siyaset yapabilmesine dönük tuzaktır. Hayalet ve hamakat Başbakan ise demokratik siyasetin önü açılacak diyerek sevincini gizleyememiş, doğal olarak PKK'nın oltasına sazan gibi takılmıştır. Demokratik siyaset kavramı PKK ağzıdır ve AKP'nin üslubuna tutunmuştur. AKP'nin, PKK'lıları siyaset alanına taşıma tutkusu bölücülüğü aklama ve temize çıkarma arayışıdır ki, bu da ancak PKK'ya sedir, kanlı planlara payanda olmuş ruhsuzlara has bir tutum olacaktır.