Eşi de AK Parti’den Milletvekili Güzel, terörle mücadele konusunda yakın çevresinin Başbakan Erdoğan’ı yanlış yönlendirdiğini söyledi. Güzel, “Eğer iki ay daha devam edilse idi, zaten ortada silah bırakması gereken terörist kalmayacaktı” diye konuştu. Bugün girilen süreçle ilgili ciddi endişeleri olduğunu vurgulayan Güzel, terör örgütü ve yandaşlarına hiçbir şekilde statü, imtiyaz ve özerklik verilemeyeceğini, bunun hep karşısında olacaklarını kaydetti. “Türk Milleti” ifadesinin anayasadan çıkarılması düşüncesine karşı çıkan Hasan Celal Güzel, anadilde eğitimin de sakıncalı olduğu görüşünü dile getirdi. Güzel Kürtçe’nin 6 ayrı lehçesi olduğunu, hiçbirinin birbirini anlamadığını ifade ederek “Ancak Türkçe konuşarak anlaşabilirler, ortak payda Türkçe’dir” dedi. Güzel’in “Akil Adamlar Komisyonu” için adı geçen isimlerle ilgili tepsi de sert oldu: “Ben bunları suya götürür susuz getiririm.” Siyasetçi-Yazar Hasan Celal Güzel’le yaptığımız söyleşinin ikinci bölümü şöyle: KÜRTLERİN DE ORTAK PAYDASI TÜRKÇE Habervaktim: Dil meselesine bakışınız nasıl? GÜZEL: Dil meselesi de şudur. Kürtler daha çok dağlık yerlerde yaşadıkları için, doğuda elbette Farsça’dan etkilenmişlerdir. Farsça çok zengin bir dildir. Sonradan tabi Türkçe’den etkilenmişlerdir. Kürtçe aslında 8 bin civarında kelimeye sahip, bunun yarısı Türkçe, yüzde 30’u Farsça, yüzde 20’si de Arapça olan karma bir dildir. Altı lehçeden ibarettir. Bu lehçelerin hiçbiri birbirini anlamaz. Ancak Türkçe konuşarak anlaşabilirler. Kuzey Irak’taki Sorani lehçesi ile bizim Diyarbakır’da konuşulan Kirmançi lehçesi ancak tercümanla anlaşabilir. Zaza’lar zaten Kürt değildir. Kürt kabul etsek bile Zazaca Kürtçe değildir. Yani dil problemleri vardır. Buda lehçe farlılıklarıdır. Fakat biz madem ki bunu bir etnik özelliğin önemi olarak kabul ediyorlar biz de onlara saygı göstermek zorundayız. Nitekim AK Parti döneminde Kürtçe televizyon açılmıştır. Kürtçe öğretilmesi imkanları meydana getirilmiştir. Şimdi de okullarda Kürtçe seçmeli ders konulmuştur. Habervaktim: Peki Kürtçe anadili ile eğitim yapılır mı? GÜZEL: Yapılmaz. Habervaktim: Neden? GÜZEL: İki bakımdan yapılmaz. Birincisi bakınız ABD’de 30 milyondan fazla İspanyol yaşıyor. ABD 72 devletten oluşan federatif bir topluluktur. Buna rağmen İspanyolca anadil eğitimi olarak yapılmıyor. 10 senedir uğraşıyor kabul etmediler, bölücülüğe yol açar diye. Böyle bir problem var. İkincisi diyelim ki biz bölünmeyiz bunu göze aldık. Fakat ortada bu eğitimi yapacak bir dil yok. 6 lehçe var ve bunlar birbirleri ile bile anlaşamazken, biz bu eğitimi hangi lehçe ile yapacağız. Hadi hepsi ile yaptık. Buna öğretmeni nerden bulacağız? Hadi çocukları bu dilde yetiştirdik. Bunları nerde istihdam edeceğiz? Sonra bunlar nerede devam edecek? Bu konuların hepsi problem. O çok kolay bir iş değil. Bakınız şimdi Kürtçe seçmeli ders eğitimini bile verebilecek öğretmen bulamıyoruz. Bir de ilgi de yok zaten. Ben yıllarca Güneydoğu’da dağ dağ, köy köy, kasaba kasaba gezdim. O kadar çok gezdim ki Kürtçenin bütün lehçelerini öğrendim. Size şunu söyleyeyim. Ben bu kadar gezdim, Kürt köylerinde misafir oldum, onları çok severim onlar da beni çok sever. Ben hayatımda Türkçe konuşmasını bilmeyen sadece iki kişiye rastlandım. Biri 90’ın üstünde bir kadındı, diğeri 80 civarı bir kadındı. Onlar Türkçe bilmiyorlardı. Onun dışında herkes Türkçe anlıyor ve konuşuyordu. Yani bu Türkçe bilmeyenler için savunma diyorlar bunlar hep efsane. Madem hoşlarına gidecek yapalım, ben bunu savunurum. Hatta bu konuda liberalim. Ama belli konularda vatanın, milletin, devletin parçalanmasını kabul edemeyiz. Adam kalkıyor, Nevruz yapıyor ilk defa hadise çıkartmıyor ama tek Türk bayrağı yok. Adam bayrak diye benimsemiyor. Halbuki kendisinin bizimle beraber şehit oldu. Savaşlarda o Türk bayrağı üzerinde dalgalandı. BU BAYRAĞA NASIL TERS BAKILIR? O Türk bayrağı sadece Türk bayrağı da değil. Aslında İslam bayrağıdır. Türk bayrağının hilali İslam’ı temsil eder. Kimsenin bilmediği bir şey var. O bayraktaki yıldız da Hz. Peygamberi temsil eder. Biz bu şekilde algılıyoruz, bu şekilde bakıyoruz. Siz nasıl böyle bir bayrağa ters bakarsınız. Ayrıca sarı, yeşil ve kırmızı renkleri de kusura bakmasınlar ilk defa Türk boyları tarafından kullanılan, Selçuklu devletinde bayrak haline gelmiş, daha sonra çok çeşitli Türk devletlerinde kullanılmıştır. Bizden farklı değiller ki zaten. TUTANAĞI BU YÜZDEN SIZDIRDILAR Habervaktim: “Barış süreci”yle ilgili gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz. Süreç nasıl gidiyor sizce? GÜZEL: Bakın hadise şu, ben bunu çok çeşitli istihbari kaynaklardan çok yakından takip ettim. Sayın Başbakan’ın son bir buçuk yıllık uyguladığı terörle mücadele metodu fevkalade başarılıdır. Sayın Başbakan son derece doğru tespit yapmıştır. Terörle mücadele ayrıdır, Kürt kardeşlerimizin sorunu aykırıdır. Kürt sorunu diye genelleştirmek yanlıştır. Şimdi Sayın Başbakan’ın terör mücadelesi neticesinde teröristlerin yüzde 90’dan fazlası etkisiz hale getirildi. Terörist sayısı binin altına indi. Teröristler tamamen köşeye sıkıştı. Her an imha edilmeyi bekliyorlar. Eğer iki ay daha devam edilse idi, zaten ortada silah bırakması gereken terörist kalmayacaktı. Bunu çok iyi bildikleri için felaket korktular. BDP’nin de, Apo’nun da, Kandil’in de yumuşak tutumlarının esas sebebi bu. Bunu yaparken de kuyruklarını dik tutmayı ihmal etmiyorlar. Tutanağı da o yüzden yaptılar. BAŞBAKANI YANLIŞ YÖNLENDİRDİLER Habervaktim: Durum böyle ise, bu son sürece neden girildi? GÜZEL: Sayın Başbakan’ın etrafındaki bir takım yanlış kişiler onu yanlış yönlendirdiler. Ona şöyle dediler: “Şimdi PKK’lılar sayı olarak az da olsa yine de 1-2 milyonluk onları tutan bir taban var. Biz bunları ezersek bunları bitirirsek bu kavga ile bitmiş olur. Karşı taraf hırslanır, bunları tutanların ne yapacağı belli olmaz. Biz onun için görüşmeleri başlatalım.” Sayın Başbakanı bu şekilde ikna ettiler. Bence yanlış olmuştur, hata etmişlerdir. Bunların yanlış olduğunu ben hep söylemişimdir. Fakat gelinen noktada bütün bu yanlışlara rağmen önemli bir taviz verilmeden, Sayın Başbakan’ın bu görüşmeler neticesinde anlaşması mümkün olabilirse bu da iyi olur. Sayın Başbakan’a bu görüşme dolayısı ile duyulan tepki ortadan kalkar. Hatta Sayın Başbakan’ın siyasi anlamda itibarı artar. Habervaktim: Endişeleriniz var mı? GÜZEL: Evet bu konuda şüpheliyim, endişeliyim. Apo’nun da Kandil’in de sözünü tutması da o kadar kolay değil. Bir defa bunlar paraya alışmışlar. Milyarlarca dolar var ortada. Bir defa bunlar dünyanın en büyük mafya örgütü. Dolayısıyla bunlar bunu bırakmak istemeyecektir. İkincisi bunların nihai olarak kafalarındaki açıktır. Görüşme sırasında kalktılar ‘Apo’ya özgürlük, Kürtler statü’ dediler. Başbakan da ‘ne statü ne özgürlük’ dedi. Sayın Başbakan bu ısrarında devam ederse, özgürlük statü falan gibi meselelere girmezse özerk yönetime girmezse, Türk ve Türk milleti ifadelerini anayasadan çıkarmazsa bu adamların tatmin olması mümkün değildir. Bu adamlar ya seslerini çıkarıp terörü durduk diyecekler, yahut da buna razı olarak, devam edecekler, ilerde bunu yapsınlar diye. Aksi takdirde benim hiç düşünmek istemediğim, benim ve CHP’nin iddia ettiği bir takım şeyler var. Ben Sayın Başbakan’ı yakından tanır ve severim. Ona toz konduramam. Yani bizim gıyabımızda bizim haberimiz olmadan “pazarlık yapıldığı” iddiaları. Bu pazarlık neticesinde bunlar silah bırakılacaktır deniliyor. Eğer bu pazarlık militanların silahlarını bırakıp dünyanın herhangi bir yerine gitmesi ise buna razı oluruz. Ve yahut Apo ve yöneticileri haricinde kısmı bir af çıkarılırsa buna da razı oluruz. KCK’lıların şiddete karışmayanlarına da kısmı af çıkarılabilir. Buna da razı oluruz. Habervaktim: Ama?.. GÜZEL: Ama onun dışında hiçbir şekilde biz bunlara özel bir statü tanınmasına, imtiyaz verilmesine siyasi ikilik oluşturulmasına ve özerk yönetim kurulmasına kesinlikle taraftar olamayız. Şimdi Selahattin Demirtaş diyor ki: “Bak siz kimliğinizi inkar ediyorsunuz. Bizim kimliğimiz Kürt kimliği, Türt kimliğini de savunmak bize düşecek.” Bakınız bu ne kadar yürekler acısı bir ifadedir. Adam doğru söylüyor. Sen Türk kimliğini bu şekilde inkar edersen ortada sadece Kürt kimliği ve diğer alt kimlikler kalıyor. Bunları saymaya lüzum yok. Zaten bunların içinde Kürtlerin istismar edilmesi dışında bir problem yok ki. Laz bağımsızlık mı istiyor? Gürcü bağımsızlık mı istiyor? Zaten hepsi toplasan ne kadar olur. Arap milletine, devletine çok bağlıdır bizde. O Hatay’ın Nusayrileri bile devlete çok bağlıdır. O yüzden bu meseleye çok dikkat etmek lazım. İnşallah Sayın Başbakan doğrusunu yapacaktır. Habervaktim: “Akil adamlar komisyonu” konusuyla ilgili düşünceleriniz nelerdir. GÜZEL: Ben “ne akilem ne divaneyim” dedim Yunus gibi. O yüzden akil adam olmak gibi bir iddiam yok. Fakat şunu söyleyeyim ki, adı geçen adamlar hayret edilecek şekilde yönlendirme yapılan adamlar. Hep aynı kişiler, kerameti kendinden menkul dervişler gibi. Bakıyorsunuz ne kadar Kürtçüsü, ayrılıkçısı, bölücüsü, ırkçısı, PKK destekçisi, eski Marksist yeni liberali akil adam olmuş! Aralarında “İslamcı” görünümlüler de var. İslamcı böyle olmaz. Liberal geçinmek onlara itibar sağlıyor düşüncesinde olduklarından liberallik taslayan, hatta Nişantaşı barlarında gözüken tipler var. Sürekli bu tiplerin adı yazılıp çiziliyor. Bunların dışında bakıyorsunuz, bu ülkede büyük devlet adamları var, büyük ilim adamaları var. İş gidip de Komünistlikten ve Kürtçülükten başka bir özelliği olmayan Yaşar Kemal’e mi kaldı? Memlekette edebiyatçı mı kalmadı? Niye İskender Pala yok örneğin. Her kitabı milyonlar satan değerli edebiyatçımız. Niye profesörlerimiz yok, niye İlber Ortaylı yok? Bunlar akılsız mı oluyor? Böyle saçma şey olur mu? Niye değişik görüşlerden insanlar yok? Bir de şunu söylemek istiyorum. Akil adam hikayesi de yanlış. Siz devletle bir takım istişareler yapıyorsunuz, sonra akil adam komisyonu kuruyorsunuz. Dedim ki Sayın Başbakan’ım birtakım gelişigüzel insanları seçiyorsunuz inşallah ilerde başarılı olursanız buna bu kişileri niye ortak ediyorsunuz?BEN BUNLARI SUYA GÖTÜRÜR SUSUZ GETİRİRİM Habervaktim: Adı yazılıp çizilenler arasında birtakım sanatçılar da var. GÜZEL: Evet, örneğin, “Türkler 1 buçuk milyon Ermeni’yi 1 milyon Kürt’ü kesti” diyen adam. Maalesef biri kalkıp Türklüğe küfür ederse makbul oluyor. Nobel’le ödüllendiriliyor. E böyle olunca da bir takım ciğersiz yabancılaşmış aydınlar bunlara tapıyorlar. Bir yandan vatan millet demek önemli değil hatta arkasından Sakarya diye ekliyorlar. Bir bakıma siz şoven, ayağı yerden kesik, cahil, tutucu, fikri sabit adamlar oluyorsunuz. Yahu kardeşim ben adamlarla oturup siyaset bilimini teorik olarak tartışırım. Suya götürüp susuz getiririm. Ama ben bunları bunlar anlasın diye değil, milletim anlasın diye söylüyorum, yazıyorum. Ben yazımı yazdıktan sonra, şoförümü çağırır “anlamadığın bir şey var mı?” diye sorarım. Eğer şu nedir derse orayı siler tekrar yazarım. Yazı böyle olur. Çünkü ben milletim için yazıyorum. Başbakan da millet için çalışıyor. Onun için buna mecburdur. Bu iş akil ile akile ile gitmez. Dikkat etmelidir. Üç kişinin gönlü olur üç yüz kişiyi küstürebilirsiniz. ZORBA DEVLETE BEN KARŞI DURDUM, BUNLAR KAÇACAK DELİK ARADILAR Habervaktim: Sayın Bakan, bu düşüncelerinizden ötürü şimdi sizi bile “Militarist” ilan edebilirler… GÜZEL: Benim militarizmle, darbecilerle verdiğim demokrasi mücadelemi bilmeyen; bunu inkar edebilecek tek bir Allah’ın kulu var mı acaba? Ben bütün mücadelemi hak, hukuk, demokrasi için vermişim. İçerde yatmışım, kavga etmişim, binlerce konferans vermişim, vücudumu yıpratmışım, Şimdi bana nasıl kalkarlar militarist, antidemokratik filan derler, ulusalcı, kestaneci derler. Ben tam tersine haktan yana, demokrat, aydın olmaya çalışan birisiyim. Bunu da herkes biliyor, buna göre değerlendiriyor. Zorba devlete ben karşı durdum bunlar kaçacak delik aradılar. Hangisi benim direncimi gösterdi. Ben bu yüzden hapse girdim ve bununla gurur duyuyorum. Bu böyle diye vatan demek, millet demek suç mu olacak? İlla vatanımıza, milletimize, dinimize küfür mü edeceğiz yani? O zaman mı makul adam olacağız? Asla bunu anlamıyorum. Milletim de anlamıyor.28 Şubat’ta darbecilere karşı verdiği demokrasi mücadelesiyle halkın sevgisini kazanmış bir isim olan Siyasetçi-Yazar Hasan Celal Güzel, kurulduğu ilk günden bu yana AK Parti ve lideri Erdoğan’a destek vermesiyle biliniyor. Demokratlığından kimsenin şüphe edemeyeceği Hasan Celal Güzel bu günlerde ise, Anayasadan “Türk Milleti” ifadesinin çıkarılmaması gerektiği görüşünün dillendirildiği “Türk Milletine Çağrı” bildirisiyle gündemde. Bildirinin altında Hasan Celal Güzel’in yanı sıra Halil İnalcık, İlber Ortaylı, Mustafa Kafalı, Sadi Somuncuoğlu, Ramazan Mirzaoğlu gibi tüm Türkiye’nin yakından tanıdığı siyasetçi, akademisyen, bürokrat ve işadamından oluşan 300 aydının imzası bulunuyor. Bildirinin maddeleri şöyle: “1-Türk milletinin adı, vatandaşlık tarifinden ve Anayasa'dan çıkarılamaz.2-Devletimizin eşit ve şerefli üyeleri olan aziz vatandaşlarımız, ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz.3-Milli devlet yapısı ortadan kaldırılamaz.” Hasan Celal Güzel’le bu bildiriyi konuştuk. Kimin fikri olduğundan, niçin böyle bir şeye gerek duyulduğuna ve altında imzası olan isimlere kadar… Bildiriyi tüm yönleriyle masaya yatırdık. Eşi Ülker Güzel AK Parti Milletvekili olan Güzel’e ayrıca “barış süreci” ve “akil adamlar komisyonu”yla ilgili düşüncelerini sorduk. Tecrübeli devlet adamı, bu hassas konularda son derece çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.Hasan Celal Güzel’le yaptığımız söyleşinin ilk bölümü şöyle: Fatih Akkaya / Haebervaktim.com Habervaktim: “Türk Milletine Çağrı” bildirisinin altında sizin de imzanız var? Nasıl oldu bu? GÜZEL: Ben bu bildirinin organizatörlerinden değilim. Ümit Özdağ bana geldi. “Biz” dedi, kendisini yakinen tanırım 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nden, metni de söylemedi, “Anayasa’dan Türk ve Türk Milleti kelimelerinin çıkarılmasına karşı bir bildiri hazırlıyoruz” dedi. “Siz de imzalar mısınız” dedi. “Hemen imzalarım Ümitçiğim” dedim. Zaten ben ilk imzalayanlardan biriyim. Çünkü ben yıllardır bunu yazıyorum. Bu fikrim son derece açık. Herkese de bunu anlattım. İnsanlara da bunu izah ettim, ediyorum. Habervaktim: Hiçbir temenniniz, şartınız olmadı mı? GÜZEL: Şöyle en başta, bunun bir siyasi tarafı olup olmadığını özellikle sordum. Çünkü ben bazı yanlışlıklara rağmen açıkçası AK Parti’yi destekleyen bir yazarım. Dolayısıyla bunun AK Parti aleyhinde siyasi bir hareket şeklinde olmasını tasvip edemem. “Katiyen öyle değil” dedi. Hakikaten de sözlerini tuttular. İçine parti meselesini hiç katmadılar. Habervaktim: O metni siz kaleme alsaydınız farklı olur muydu? GÜZEL: Metni ben kaleme alsaydım, daha değişik yazabilirdim. Bir takım klasik Kemalist ifadeleri koymanın bir manası yoktu. Ama o herkese hitap eden bir bildiriydi. Habervaktim: Bildiride Hüsamettin Cindoruk’un da imzası bulunuyor. Bu isimle adınızın yan yana gelmesi tepki çekti mi? GÜZEL: Bana soranlar oldu, “Siz Hüsamettin Cindoruk’a kızardınız, onunla neden yan yana geldiniz” diyenler oldu. Bir kere bilmiyordum Hüsamettin Cindoruk’un da olduğunu. GENE DE İMZALARDIM Habervaktim: Biliyor olsaydınız, tavrınız farklı mı olurdu? GÜZEL: Hayır. Bilseydim, kim olursa olsun, biliyor olsaydım gene de imzalardım. Çünkü önemli olan benim düşüncelerimdir. O düşüncelerime katılmış olanlara “sen katılıyorsan ben bu düşünceden vazgeçiyorum” diyemem tabi. Onun için çok değişik bir yelpazede oldu, iyi de oldu. İmzacılar arasında bence bir takım kimseler var ki, toplumun tarihi vicdanını çok güzel dile getiriyor. Mesela Türkiye’nin yetiştirdiği dünya çapındaki iki büyük bilim adamı, Profesör İlber Ortaylı ile Profesör Halil İnalcık, var. Şimdi eğer arasalardı üçüncü büyük bilim adamımız olarak sayabileceğim Profesör Kemal Karpat’ı, o da eminim ki bildirinin altına hemen imza atardı. Habervaktim: Bu insanların öne çıkan ortak özelliği ne size göre? GÜZEL: Bana göre bu insanların bir ideolojik milliyetçiliği yok. Hele hele etnik milliyetçilikleri hiç yok. İmza sahiplerinden bazıları milliyetçiliği etnik çerçevede görüyor olabilirler, orası beni hiç ilgilendirmez. Çünkü dikkat ederseniz orada iki önemli madde var, birincisi, Anayasa’dan Türk ve Türk Milleti’nin çıkarılmaması, ikincisi de hiçbir ırk ve mezhep ayrımı yapılmaması talebidir. Bu da etnik esaslı ayrımcılığa karşı olunduğunun açıkça ifadesidir. O da sevindiricidir. Demin söylediğim gibi bunun bir siyasi tarafı yoktur. Habervaktim: Böyle bir bildiriye ihtiyaç duymanızın sebebi nedir? GÜZEL: Mahşeri vicdan bundan çok zamandır kanıyor. Bunun sebebi şu: Sanki bu memleketteki yüzde 90’dan fazla olan çoğunluk kendisini, rahmetli Üstad’ın (Necip Fazıl Kısakürek) tabiriyle “kendi öz vatanında parya”; rahmetli Akif’in tabiriyle “hanümansız bir serseriyim, öz diyarımda” zannetmeye başladı. “Türk” demek, “Türk Milleti” demek adeta suç işlemek oldu. İnsan “Türküm” deyince, ona, aşağılayıcı şekilde bakılmaya başlandı. Biz tam tersine “Kürdüm” diyebilmenin serbest olduğunu, hepimizin kardeş olduğunu, Hz. Peygamber Efendimiz’in Veda Hutbesi’nde buyurdukları gibi “Arabın Arap olmayana üstünlüğü yoktur, üstünlük takvadadır” sözünü bilmez miyiz? Benim ırk ölçüm budur mesela. Başka bir ölçüm olamaz. Benim milliyetçilik anlayışım da kendi milletimin anlayışı gibidir. Habervaktim: Nasıl? GÜZEL: Hiçbir zaman etnik milliyetçilik değildir. Ta Osmanlı zamanından beri dini esaslara daha çok dayanmış, ayrımcı olmayan ama bir mensubiyet ve aidiyet ifade eden bir milliyetçiliktir. Ben Türklüğümden sıkılmam. Niye, çünkü ben on asır İslam’ın bayraktarlığını yapmışım, böyle bir milletin çocuğuyum, niye utanıyım, niye sıkılayım. Beni özel olarak Ermeni katili, Kürt katili diye göstermeye çalıştılar. Benim tarihimde soykırım ve ırk ayrımcılığı ayıbı yoktur, hiçbir zaman. Ben son derece yanlış işler yaptıklarını bilmelerine rağmen Yahudilere karşı da antisemitik olmamışım. Habervaktim: Başbakan’ın bu konudaki duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz? GÜZEL: Sayın Başbakan da zaten “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” söylemi içinde. Bunu her yerde söylüyor. Sayın Başbakan’ın bazen dillendirdi de ama dillendirse de dillendirmese de söylediği “tek millet”ten kastı elbette Türk Milleti’dir. Biz zaten Türk Milleti, Kürt Milleti, Arap Milleti diye ayrım yapmıyoruz ki. Habervaktim: Burada araya girmek istiyorum, sizin “Türk Milleti” tarifiniz nedir? GÜZEL: Şöyle, Türk Milleti bir etnik tasnif, nitelendirme değildir. Türk demek ta 1921 anayasasından beri, sonra 1924 anayasasında, sonra 1982 anayasasında hep o ülkede yaşayan herkesi kucaklayan bir millet anlayışıdır. Bu anlamda milliyetçilik de vatanseverlikle eşdeğerdedir. Hiçbir şekilde bölücülük, ırkçılık ifade etmez. Daha önce nasıl Osmanlı diyorsak hepimize, şimdi de Türk demişiz. Bugün tekrar Osmanlı diyebilir miyiz? Diyemeyiz. SAÇMA SAPAN BİR LAFTIR BU Habervaktim: Bu düşüncelerle “Türkiyeli ifadesi olmaz” diyorsunuz yani? GÜZEL: Evet. Olur mu öyle şey. Saçma sapan bir laftır bu. Dışarıya gitseniz size “Türk müsünüz” diye sorarlar, “siz Türkiyeli misiniz” derler mi? Sonra “Türkiyeli”yi nasıl çevirirsiniz yabancı dillere? Mesela İngilizceye? I am from Turkey. Milletinizi ifade etmek için böyle cümle mi kurmanız lazım? Tek kelimeyle ifade edersiniz, Türküm diyeceksiniz. Siz basın mensubusunuz. Mesele bir Güney Asya ülkesinde tsunami oldu, gazeteler yazıyor, “ölenler arasında 50 tane Türk olduğu bildiriliyor”. Türkiyeli ifadesinden yola çıkarsak, ya kardeşim sen nerden biliyorsun Türk olduğunu; Türk müydü, Kürt müydü, Arap mıydı, Laz mıydı diye soracak mıyız her defasında? İlk baştaki “Türk”ten kasıt, kanında Türk kanı olan, kafatası Türk olan kişi değil ki.. Yani bir siyasettir siyaset. Yine bir örnek, malum İngiliz pasaportu verilir, Amerikan pasaportu verilir, Alman pasaportu verilir… Şimdi kalkıp da siz Türkiyeli pasaportu mu vereceksiniz? Elalem bize ağzıyla gülmeyi bırakıp, başka yerleriyle güler. Böyle bir ifade literatürde hiç yoktur. Hiç Fransızlılık, İngilizlilik, İtalyanlılık, Yunanlılık, İspanyolluluk gördünüz mü? Yok. O ETA’ya karşı kaç defa taviz veren İspanya’nın anayasasında bile kaç tane İspanyol ifadesi geçiyor. Bu kadar basit. Habervaktim: Bu konularda Hükümet’in kafası biraz karışık sanki… GÜZEL: Doğru söylüyorsunuz. Habervaktim: Bunda medyadaki belli bir kesimin etkisinden söz edilebilir mi? Kendilerine “liberal” diyen bu belli kesim, sürekli PKK lehine yazılar yazıyor; Başbakan’ı, Hükümet’i bir tarafa çekmeye çalışıyor. GÜZEL: Evet. Liberal bir takım tipler var… BAŞBAKAN GÜRCÜ MÜRCÜ DEĞİLDİR Habervaktim: (Bazı isimler saymamız üzerine) GÜZEL: Sayın Başbakan bir defa etnik olarak Türk’tür. Başkalarının laf ettiği gibi Gürcü mürcü filan değildir. Ben onu iyi biliyorum. Kendisi de gayet iyi biliyor, kaç defa da Türk olduğunu söyledi. Sayın Başbakan Türk milleti lafını kullanıyor zaman zaman. Ha bunun üzerine çok fazla vurgu yapmıyor. Yani karşı tarafta aşağılık kompleksi var. Çok yanlış bir şey. Tek millet çok doğru bir tabirdir. Çünkü siz kalkıp da sınırlarımız içinde iki ayrı millet yaşadığını kabul ederseniz o zaman iki ayrı kimlik meydana gelir. İki ayrı kimlik deyip sonunda bölünmeyi anlatır. ESKİ MARKSİST ŞİMDİ DE ULTRAMODERN GEÇİNEN BAZI TİPLER VAR Medyadaki o belli kesime gelecek olursak…Türkiye’de altını çizerek söylüyorum, eski sosyalist eski Marksist şimdi de ultramodern geçinen bazı tipler var. Bunlar böyle yapıyorlar. İsim vermeyeyim ama içlerinden bazıları resmen görevli. Bazıları PKK destekçiliği yapıyorlar. Bir yandan Türk’e vatanseverlik anlamında milliyetçiliği fazla görürken, diğer yandan ırkçılığı, bölücülüğü, teröre şiddete dayanan Kürt etnik milliyetçiliğini destekliyorlar. Böyle saçma şey olur mu? Habervaktim: Bir devlette “iki millet” demenin sakıncaları nelerdir? GÜZEL: Şimdi bir devlette iki millet demek bir müddet sonra ayrılmak demektir. Yugoslavya’yı düşünün, SSCB’yi düşünün. Bunları bir arada muhafaza etmek mümkün değildir. Demiyor ki Türkiye’de sadece Türk yaşar. Böyle bir şey denmiyor. Sadece Türk’ü severiz de denmiyor. Kürt, Türk kardeştir. Şu, bu, o denmiyor. Çünkü Kürt bizim için öteki değildir. O değil, biziz. Biz de oyuz. Benim sevdiğim birçok arkadaşım Kürt’tür, çok yakın akrabam da Kürt’tür çok da normaldir. Şimdi biz bin seneden beri beraberiz. Bizim esas müşterekimiz İslam’dır. Bu bizim kerpicimiz, tuğlamızdır. Bizi bir araya getiren budur. Zaten Kürtlerle dil haricinde hiçbir kültürel farklılığımız yoktur. Ne tarihte, ne kıvançta, ne kederde, ne müzikte, ne diğer kültürel alanlarda hiçbir şeyde farkımız yoktur.
Siyaset
03 Nisan 2013 - 01:18
Güncelleme: 03 Nisan 2013 - 01:26
Başbakanı Yanlış Yönlendirdiler
Siyasetçi-Yazar Hasan Celal Güzel, söyleşimizin ikinci bölümünde “barış süreci”, anadilde eğitim, Akil Adamlar Komisyonu gibi konularda değerlendirmelerde bulundu.
Siyaset
03 Nisan 2013 - 01:18
Güncelleme: 03 Nisan 2013 - 01:26