Hiçbir siyasi gelişme küresel ilişkilerden bağımsız değildir.Bunu daha açık bir şekilde söylersek iç siyasetle dış siyaset birbirinden ayrılamaz.
Hani biz sık sık " Milletler Mücadelesi " diyoruz ya ; işte bu mücadele,
Ya bireysel planda kalır,günlük telaş ile avunursunuz ya da attığınız adımın milli toplum idealine çarptığını anlar sorumluluk hissiyle hareket edersiniz.
Bu durum liberaller tarafından kabul edilebilir bir şey değildir." Bırakınız Yapsınlar " felsefesiyle hareket eden bu " hoptirinam " güruh, Newyork borsasının İstanbul Menkul Kıymetler borsasını etkilediğini kabul eder de Türkiye kamuoyunu ruh hastasına çevirmeye yönelik beş yıldır devam eden operasyonların iç siyasete dahil olduğunu belirtmekle övünür.
Halbuki büyük oyun,sokakta başlar,borsada sürer,fabrikayı etkiler,tarlayı tesiri altına alır,tencerede fokurdar,ilaçta sona erer.Küresel diye neredeyse otuz yıldır dilimize doladığımız milletler arasındaki ilişkiler ağı aslında ' siyaset insanının ' sosyal-ekonomik-kültürel macerasıdır.
'Siyaset İnsanının' bu macerası milletler mücadelesinin yönünü, sonucunu, taraflarını gösterir.
Mesele şudur ! ' Siyaset İnsanı ' bu küresel macerada ne kadar millidir?! Büyük oyunun farkında mıdır?Milletler mücadelesini bilmekte midir?Gündelik telaşın ortasına sokulan demokrasi kelimesinin aslında çoğulculuk maskesiyle milli birliği hedef alan bir küresel zoka olduğunun farkında mıdır? ' Siyaset İnsanı ' parti seçerken hangi gerekçelerle oyunu kullanmaktadır?Liderin kara kaşını,boyunu bosunu mu tercih etmekte yoksa Peygamber Efendimizin beyan buyurduğu gibi " işi ehline mi teslim etmektedir?! ' Siyaset insanı ' ilmin yoldaşı olan irfana mı meyletmekte yoksa televizyonları ele geçiren sözde imana gelmiş dünün seküler yobazlarının demokrasi martavallarına göre mi hareket etmektedir?
Türkiye'de siyaset, günlük hayatımızın en önemli bölümünü almaktadır. Bu hayra alamet midir?Siyasetle ilgilenmek demokratik toplum ideali noktasında aslında iyi bir şeydir.Nasıl yönetildiğini araştırmak,politikacısını tanımak,olayları incelemek,ülke ve dünya meseleleri hakkında görüş sahibi olmak çok önemli bir vatandaşlık görevidir.Ama bir başka gerçeği daha konuşmalıyız,siyasete merak toplumsal endişenin,' yarın korkusu'nun da göstergesidir.Gelişmiş batılı toplumlarda ortalama insanın siyasete ilgisi bilgilenmek ve zamanı geldiğinde oy kullanmaktır.Son zamanlarda batıda oy oranlarının da düştüğünü görmekteyiz.Seçmen katılımının güçlü olduğu ülkeler ' göçmenler ' sorunu yaşayan ve ' yabancı düşmanlığının ' pompalandığı Fransa,Hollanda gibi ülkelerdir.
Almanya'yı saymıyorum;çünkü bu ülke, yöneticisi ve yönetileni olarak öteden beri oturmuş bir ' haklar-sorumluluklar ' anlayışına sahiptir ; toplumsal iş bölümü ve görevler birbirinden ayrılmıştır.Herkes işine bakar,üretimiyle meşgul olur,sıradan vatandaşlar bile kamu sorumluluğundan kenara kaçamaz.
Türkiye büyük oyunun içindedir.Büyük oyun ortaasya,Ortadoğu,Kuzey Afrika'da dönmektedir.Bu oyunda 'siyaset insanı'da vardır.Büyük oyunun patronları,yani milletler mücadelesinin tarafları bütün planlarını 'siyaset insanının ' tavrına göre hazırlamışlardır.Adı geçen bölge Türk Jeopolitizminin manevra sahasıdır.Türk Jeopolitizmi tarihin çizdiği,siyaset alanıdır.Bu alanda Türkiye, partner değil lider olmalıdır.İçine sıkıştırıldığı Büyük Ortadoğu Projesi ile övünmek Türkiye'nin harcı olamaz.Büyük Ortadoğu Projesinin İsrail'in konumunu güçlendirmek ve ortadoğu'da kalıcı bir İsrail rejimi oluşturmak için sahneye konduğunu ana okulu öğrencileri bile bilmektedir.
Ama mesele şudur ; bu gerçeği ' siyaset insanı ' bilmekte midir?
Güncel hayatına ait olmayan kelimelerle meşgul bırakılan 'siyaset insanı ' büyük oyunu çözecek midir?
Büyük düşünün,oyunun içinde olun diyenlere," benim kurmadığım bir oyun bana yabancıdır,bu benim değil yabancıların oyunudur " diyebilecek midir?
' Siyaset insanı ' bunu diyebildiği an Türk milletinin şafağı sökecektir.