AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, “Avrupa Parlamentosu’nun ortaya koyduğu gibi ‘Türkiye ile müzakereleri askıya alalım’
demek demokrasi tarihine olabilecek en vizyonsuz karar olarak geçmiştir” dedi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde düzenlenen Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi 35’inci Toplantısı’nın açılış konuşmasını yapan Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik,
15 Temmuz darbe girişimini hatırlatarak, Avrupa Parlamentosu’nun ilk yapması gereken işin bu parlamentoya sahip çıkması gerektiğini belirterek; Türkiye’ye darbe girişiminden bir, bir buçuk ay sonrasına kadar Avrupa Parlamentosu’ndan hiçbir ziyaret olmamıştır, hiçbir telefon edilmemiştir. Şimdi ‘Biz darbe girişimine karşı Türk halkının yanında olduk’ deniliyor güzel fakat retorik olarak Türk halkının yanında olmak yetmiyor. Hep beraber Charlie Hebdo saldırısı olduğu zaman Türk Hükümti’de Paris’e gitti, o dönemki Başbakanımız da Paris’e gitti, Charlie Hebdo saldırısından sonra Paris’te bütün liderler bir dayanışma gösterisi içinde bulundular. Doğru bir iş yapıldı, teröre karşı güçlü bir mesaj verildi. O sebeple darbe girişiminden sonra olması gereken; Avrupa Birliği liderlerinin ilk bir hafta içerisinde Ankara’ya gelip Türk demokrasisiyle bir dayanışma göstermeleriydi. Fakat bizi çok şaşırtan bir şey oldu, yüksek bir yetkilinin yaptığı açıklama şu şekildeydi: ‘Taraflara itidal tavsiye ediyoruz’. Taraflara itidal tavsiye etmek cümlesini biz bir yerden hatırlıyoruz ve o yüzden o cümleye çok kızdık. Mısır’da Sisi darbe gerçekleştirdiği zaman benzer bir açıklama yapılmıştı. Taraflar kim? Halkımızı öldürmek üzere bize silah doğrultanlarla seçilmiş hükümetin temsilcileri, halkın kendisi” ifadelerini kullandı.
“En vizyonsuz karar”
Bakan Çelik; Demokrasi mücadelesinin sonsuz olduğunu, demokrasi, hukuk devleti, insan hakları konusunda yeryüzünde hiç kimsenin mükemmel olmadığına vurgu yaptı.
Türkiye terörle mücadelesini insan haklarına bağlı kalarak tavizsiz sürdüreceğini belirten Çelik; Fethullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişiminden sonra da aldığımız Olağanüstü Hal kararını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15. maddesinin bize sağladığı delegasyon hakkını kullanarak yaptık” değerlendirmelerinde bulundu.
Almanya Parlamentosu’nu, Brüksel Parlamentosu’nu, Hollanda, Avusturya, İngiltere Parlamentolarının savaş uçakları tarafından bombalandığını düşünmelerini isteyen Bakan Çelik, “O ülkelerde savaş uçakları tarafından bombalanırken o ülkelerin 3 milyon tane mülteciyi misafir ettiğini düşünün ve o ülkelerin Suriye ve Irak gibi istikrarsız ülkelerle bin 295 kilometrelik sınırı olduğunu düşünün böyle şartlarda bir ülkeden bahsediyoruz. Bin 295 kilometrelik sınırında terörle mücadele ediyor, Fethullahçı Terör Örgütü’nün saldırısına uğramış, DAEŞ ve PKK saldırısına uğramış, 3 milyon mülteciyi misafir ediyor. Bu ülke diyor ki: Ben Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne bağlıyım, demokrasimi korumak için zor koşullardan geçiyorum ve delegasyon hakkımı kullanıyorum’ diyor. Şimdi gece gündüz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne rağmen bu hakkı kullandığımız halde bununla ilgili eleştiriler geliyor. Türkiye’nin misafir ettiği mülteci sayısı Slovakya nüfusunun yarısıdır."dedi.
demek demokrasi tarihine olabilecek en vizyonsuz karar olarak geçmiştir” dedi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde düzenlenen Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi 35’inci Toplantısı’nın açılış konuşmasını yapan Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik,
15 Temmuz darbe girişimini hatırlatarak, Avrupa Parlamentosu’nun ilk yapması gereken işin bu parlamentoya sahip çıkması gerektiğini belirterek; Türkiye’ye darbe girişiminden bir, bir buçuk ay sonrasına kadar Avrupa Parlamentosu’ndan hiçbir ziyaret olmamıştır, hiçbir telefon edilmemiştir. Şimdi ‘Biz darbe girişimine karşı Türk halkının yanında olduk’ deniliyor güzel fakat retorik olarak Türk halkının yanında olmak yetmiyor. Hep beraber Charlie Hebdo saldırısı olduğu zaman Türk Hükümti’de Paris’e gitti, o dönemki Başbakanımız da Paris’e gitti, Charlie Hebdo saldırısından sonra Paris’te bütün liderler bir dayanışma gösterisi içinde bulundular. Doğru bir iş yapıldı, teröre karşı güçlü bir mesaj verildi. O sebeple darbe girişiminden sonra olması gereken; Avrupa Birliği liderlerinin ilk bir hafta içerisinde Ankara’ya gelip Türk demokrasisiyle bir dayanışma göstermeleriydi. Fakat bizi çok şaşırtan bir şey oldu, yüksek bir yetkilinin yaptığı açıklama şu şekildeydi: ‘Taraflara itidal tavsiye ediyoruz’. Taraflara itidal tavsiye etmek cümlesini biz bir yerden hatırlıyoruz ve o yüzden o cümleye çok kızdık. Mısır’da Sisi darbe gerçekleştirdiği zaman benzer bir açıklama yapılmıştı. Taraflar kim? Halkımızı öldürmek üzere bize silah doğrultanlarla seçilmiş hükümetin temsilcileri, halkın kendisi” ifadelerini kullandı.
“En vizyonsuz karar”
Bakan Çelik; Demokrasi mücadelesinin sonsuz olduğunu, demokrasi, hukuk devleti, insan hakları konusunda yeryüzünde hiç kimsenin mükemmel olmadığına vurgu yaptı.
Türkiye terörle mücadelesini insan haklarına bağlı kalarak tavizsiz sürdüreceğini belirten Çelik; Fethullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişiminden sonra da aldığımız Olağanüstü Hal kararını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15. maddesinin bize sağladığı delegasyon hakkını kullanarak yaptık” değerlendirmelerinde bulundu.
Almanya Parlamentosu’nu, Brüksel Parlamentosu’nu, Hollanda, Avusturya, İngiltere Parlamentolarının savaş uçakları tarafından bombalandığını düşünmelerini isteyen Bakan Çelik, “O ülkelerde savaş uçakları tarafından bombalanırken o ülkelerin 3 milyon tane mülteciyi misafir ettiğini düşünün ve o ülkelerin Suriye ve Irak gibi istikrarsız ülkelerle bin 295 kilometrelik sınırı olduğunu düşünün böyle şartlarda bir ülkeden bahsediyoruz. Bin 295 kilometrelik sınırında terörle mücadele ediyor, Fethullahçı Terör Örgütü’nün saldırısına uğramış, DAEŞ ve PKK saldırısına uğramış, 3 milyon mülteciyi misafir ediyor. Bu ülke diyor ki: Ben Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne bağlıyım, demokrasimi korumak için zor koşullardan geçiyorum ve delegasyon hakkımı kullanıyorum’ diyor. Şimdi gece gündüz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne rağmen bu hakkı kullandığımız halde bununla ilgili eleştiriler geliyor. Türkiye’nin misafir ettiği mülteci sayısı Slovakya nüfusunun yarısıdır."dedi.