Türkiye’deki dini cemaatlerin önderleriyle bir araya gelen Başbakan Ahmet Davutoğlu, Avrupa’da yükselen islamofobiye dikkat çekti.
Davutoğlu, “Bütün dünyaya, hangi türden olursa olsun, her tür ötekileştirme, her tür baskı ve zulme karşı ortak sesimizi duyurmamız lazım.” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hristiyan ve Musevi azınlık temsilcileri ile Dolmabahçe’deki Başbakanlık çalışma ofisinde bir araya geldi. Yemek öncesi konuşma yapan Davutoğlu, buluşmanın tarihine dikkat çekti. Hem Mevlit Kandili hem de Hristiyanların bayramının çakıştığı bir döneme gelmesinin anlamlı olduğuna vurgu yapan Davutoğlu, “Zamanlamayı düşünürken birkaç husus üzerinde düşünerek bu tarihi seçtik. Öncelikle bugün Mevlid-i Şerif. Geçen hafta Kotalık cemaatimizin Noel’ini, önümüzdeki hafta da Ortodoks cemaatimizin Noel’ini idrak edeceğiz. Daha önce de Hanuka Bayramı, Musevi cemaatimizin. Aslında bu iki haftalık dini gündem dâhil, İbrahimi geleneğin nasıl yan yana, bir arada ve şehirlerde, kasabalarda olmanın ötesinde, komşu gelenekler olarak da bu toprakların her yerinde kök saldığının güzel bir işareti.” ifadelerini kullandı.
“Anadolu toprakları, Hristiyan geleneğinde, İslam geleneğinde çok önemli sembolik bütün merkezlerini barındırıyor.” diyen Davutoğlu, “Hele hele Şanlıurfa İbrahimi geleneğin her bir köşesinde kendi izini bıraktığı bir peygamberler şehri. Ülkemizin neresine giderseniz gidin bu birlikteliği görürsünüz. Dolayısıyla ben bu sofrayı İbrahimi sofra olarak nitelendiriyorum.” şeklinde konuştu.
Azınlık kavramını bazen özellikle kullanmamaya çalıştığını söyleyen Davutoğlu, “Çünkü ülkemizde o köklü geleneklerin mensupları olarak büyük bir ailenin parçalarıyız.” dedi.
Hem otantik kültür gelenekleri bağlamında hem dini gelenekler bağlamında ülkenin bütün renklerini barındıran tablonun önemli olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Diğer taraftan da eşit vatandaşlık ilkesi bağlamında da bu tablo önemlidir. Biz hiçbir zaman yurttaşlık temel ilkesi bağlamında bir fark gözetmedik, gözetmeyiz. Hangi dini, bmezhebi etnik temelden gelirse gelsin bütün yurttaşlarımızın canı, malı, ırzı, aklı, namusu bizim için azizdir ve bütün dinlerde azizdir. İktidarlarımız süresince, gerek Sayın Cumhurbaşkanımız gerek bizler bütün vatandaşlarımızın bu haklardan istifade etmeleri yönünde çok ciddi adımlar attık. Vakıf mallarının iadesi ile çok somut hale gelmiş olan eşit vatandaşlık ilkesi bundan sonra da en temel şiarımız olacak. Otantik kültürler olarak, dini gelenekler olarak bu topraklarda ortak bir ailenin parçası isek eşit vatandaşlık ilkesi etrafında bir araya gelmişsek, bu beraberliği bir evrensel mesajla da taçlandırmak lazım. O da bütün dünyaya hangi türden olursa olsun, her tür ötekileştirme, her tür baskı ve zulme karşı ortak sesimizi duyurmamız lazım. İstanbul’dan bu mesajın duyulması çok önemli. İster islamafobi olsan ki Avrupa’da yaygınlaştı. Camilere dönük saldırılar hepimizin gündemindedir. İster antisemitizm şeklinde olsun bu alanlar gerilim alanlarıydı. İslamafobiye karşı hep beraber sesimizi yükselttiğimizde, aslında sadece Müslümanlara dönük ayrımcılığa değil, dini kimlikleri ihtiva eden bütün ayrımcılıklara karşı da sesimizi yükseltmiş oluruz. Bu anlamda kim hangi gerekçe ile olursa olsun, inancı dolayısıyla dışlanmışsa, baskı4ya uğramışsa, zulme uğramışsa, biz hepsinin karşısında aynı kararlılıkla durma iradesi göstermek zorundayız.”
Davutoğlu, “Bütün dünyaya, hangi türden olursa olsun, her tür ötekileştirme, her tür baskı ve zulme karşı ortak sesimizi duyurmamız lazım.” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hristiyan ve Musevi azınlık temsilcileri ile Dolmabahçe’deki Başbakanlık çalışma ofisinde bir araya geldi. Yemek öncesi konuşma yapan Davutoğlu, buluşmanın tarihine dikkat çekti. Hem Mevlit Kandili hem de Hristiyanların bayramının çakıştığı bir döneme gelmesinin anlamlı olduğuna vurgu yapan Davutoğlu, “Zamanlamayı düşünürken birkaç husus üzerinde düşünerek bu tarihi seçtik. Öncelikle bugün Mevlid-i Şerif. Geçen hafta Kotalık cemaatimizin Noel’ini, önümüzdeki hafta da Ortodoks cemaatimizin Noel’ini idrak edeceğiz. Daha önce de Hanuka Bayramı, Musevi cemaatimizin. Aslında bu iki haftalık dini gündem dâhil, İbrahimi geleneğin nasıl yan yana, bir arada ve şehirlerde, kasabalarda olmanın ötesinde, komşu gelenekler olarak da bu toprakların her yerinde kök saldığının güzel bir işareti.” ifadelerini kullandı.
“Anadolu toprakları, Hristiyan geleneğinde, İslam geleneğinde çok önemli sembolik bütün merkezlerini barındırıyor.” diyen Davutoğlu, “Hele hele Şanlıurfa İbrahimi geleneğin her bir köşesinde kendi izini bıraktığı bir peygamberler şehri. Ülkemizin neresine giderseniz gidin bu birlikteliği görürsünüz. Dolayısıyla ben bu sofrayı İbrahimi sofra olarak nitelendiriyorum.” şeklinde konuştu.
Azınlık kavramını bazen özellikle kullanmamaya çalıştığını söyleyen Davutoğlu, “Çünkü ülkemizde o köklü geleneklerin mensupları olarak büyük bir ailenin parçalarıyız.” dedi.
Hem otantik kültür gelenekleri bağlamında hem dini gelenekler bağlamında ülkenin bütün renklerini barındıran tablonun önemli olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Diğer taraftan da eşit vatandaşlık ilkesi bağlamında da bu tablo önemlidir. Biz hiçbir zaman yurttaşlık temel ilkesi bağlamında bir fark gözetmedik, gözetmeyiz. Hangi dini, bmezhebi etnik temelden gelirse gelsin bütün yurttaşlarımızın canı, malı, ırzı, aklı, namusu bizim için azizdir ve bütün dinlerde azizdir. İktidarlarımız süresince, gerek Sayın Cumhurbaşkanımız gerek bizler bütün vatandaşlarımızın bu haklardan istifade etmeleri yönünde çok ciddi adımlar attık. Vakıf mallarının iadesi ile çok somut hale gelmiş olan eşit vatandaşlık ilkesi bundan sonra da en temel şiarımız olacak. Otantik kültürler olarak, dini gelenekler olarak bu topraklarda ortak bir ailenin parçası isek eşit vatandaşlık ilkesi etrafında bir araya gelmişsek, bu beraberliği bir evrensel mesajla da taçlandırmak lazım. O da bütün dünyaya hangi türden olursa olsun, her tür ötekileştirme, her tür baskı ve zulme karşı ortak sesimizi duyurmamız lazım. İstanbul’dan bu mesajın duyulması çok önemli. İster islamafobi olsan ki Avrupa’da yaygınlaştı. Camilere dönük saldırılar hepimizin gündemindedir. İster antisemitizm şeklinde olsun bu alanlar gerilim alanlarıydı. İslamafobiye karşı hep beraber sesimizi yükselttiğimizde, aslında sadece Müslümanlara dönük ayrımcılığa değil, dini kimlikleri ihtiva eden bütün ayrımcılıklara karşı da sesimizi yükseltmiş oluruz. Bu anlamda kim hangi gerekçe ile olursa olsun, inancı dolayısıyla dışlanmışsa, baskı4ya uğramışsa, zulme uğramışsa, biz hepsinin karşısında aynı kararlılıkla durma iradesi göstermek zorundayız.”