MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman'ın bugün TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada; 'Türkiye'nin içinde bulunduğu sıkıntılara işaret ederek: Bütçe; ciddiyeti yansıtmadıktan, vizyona sahip olmadıktan, sosyo-ekonomik meselelere neşter vurmadıktan sonra sıradanlığa mahkûmdur.'dedi.
AKP UMUT VAAT ETMEMİŞTİR
2016 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz alan Bursa Milletvekili Büyükataman; 'Türkiye, 14 yıldır büyük bir Meclis çoğunluğuna sahip tek başına iktidar olan AKP tarafından yönetilmektedir.
SOSYAL VE EKONOMİK BİR UFUK ÇİZİLMEMİŞTİR
İsmet Büyükataman, Devlet çarkının dönmesi, ekonomik dişlilerin çalışması amacıyla hayati bir işlevi olan bütçenin, kaynakların dağılım ve bölüşümünde en zorda bulunan toplum kesimlerini gözetmediğinin ortada olduğunu söyledi.
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının faaliyetleri ve AKP hükümetlerinin Türk dünyasına bakışı ile ilgili konuşmak ibtediğini belirten Büyükataman; 'Hepimizin malumudur ki AKP’nin Türk’e ve Türk ile ilgili her konuya bakışı sakattır. “AKP'den önce herkes Türk'tü. AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk.” gibi absürt yaklaşımların AKP içerisinde istisna olmadığını biliyoruz. Bu ucube sözlerin sahibi şu an AKP’nin milletvekilidir.'dedi.
Milletimizin AKP’den sonra ne olduğu konusunda AKP zihniyetinden bir açıklama gelmemiştir ama biz biliyoruz ki bu açık seçik bir bölücülüktür. Ne yazık ki AKP kendisini Türk kültür ve tarihini bir türlü içine sindiremeyen kompleksli, sakat zihniyetten kurtaramamıştır. Böyle bir zihniyetin hâkim olduğu hükümetten elbette Türklük için bir şey yapmasını, Türk’ün davasına hassasiyet göstermesini bekleyemeyiz.
HİÇ KİMSE TÜRKMENLERİ SİNDİREMEYECEKTİR
Nitekim hükümet Arap ülkelerinin sorunlarına gösterdiği ilgi ve alakanın yüzde birini Türk dünyasının ve Türkiye dışında yaşayan Türk kardeşlerimizin meselelerine göstermemektedir. AKP’nin nezdinde Türkmen kardeşlerimiz; Barzani ve çapulcularına gösterilen değerin yüzde birine dahi muhatap olamamaktadır.
Bugün ülkemize iltica eden Türkmen kardeşlerimiz acil dışındaki sağlık hizmetlerinden yararlanmaktan mahrum kalırken Suriye’den gelen Arap göçmenlere çalışma izni ve sınavsız üniversite öğrenimi verileceğini Başbakan Davutoğlu büyük müjdelerle duyurmuştu.
ÜLKÜ OCAKLARINA TEŞEKKÜR EDİYORUM
Yeri gelmişken Ülkü Ocaklarımızın kurduğu Türkmen Evi’ne bu kardeşlerimizin tüm ihtiyaçlarını karşılamak üzere verdiği insanüstü mücadele dolayısıyla huzurlarınızda Türk Milliyetçileri adına teşekkür ediyorum. Tarih, Ülkü Ocaklarının bu güzel hizmetlerine en temiz sayfalarında elbette yer verecektir.
TÜRK DÜNYASI HEYECANINI ORTAYA KOYMUŞTUR
1990'lı yıllarda demir perdenin yıkılmasıyla Türk dünyasının önüne yeni ufuklar açılmıştı. Sovyetler Birliği'nin dağılması ile Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan Türk devletleri bağımsızlıklarını dünyaya ilan etmişti. Bağımsızlık ilanının dünyada duyulması bütün Türk illeri gibi Türkiye’mizde de çok büyük sevince vesile olmuş, bir anda Adriyatik'ten Çin Seddi'ne Türk Dünyası heyecanını ortaya koymuştu. Bu bağlamda soydaşlarımızla ilgilenecek kurum ve kuruluşlar hayata geçirildi.
TİKA, bu amaçla 12 Mayıs 2001 tarihinde kurulmuş, başlangıçta da çok önemli çalışmalara imza atmıştır.
Ancak 2002 sonu itibarıyla, AKP'nin tek başına iktidarıyla beraber, TİKA'da çok büyük bir eksen kayması olduğunu görüyoruz. TİKA önce kuruluş amacı dışına çıkarılarak hedefleri tamamen değiştirilmiştir. Türk Dünyası dışında bir yardım kuruluşu hâline getirilmiştir. TİKA, AKP iktidarında Afrika, Latin Amerika ve Filistin gibi çeşitli yerlere ulaşarak faaliyet alanını o bölgelere yöneltmiştir.
TİKA BU MASUM İNSANLARA NASIL BİR YARDIMDA BULUNMUŞTUR
Ne yazık ki görünen odur ki, TİKA dünyaya açılırken Türk dünyasını neredeyse yüzüstü bırakmıştır. Türk’ün taleplerine sorunlarına ilgisiz kalmıştır. TİKA’nın yurt dışında desteklediği sivil toplum örgütlerinin hedefleri ve faaliyetleri ile ilgili ciddi soru işaretleri vardır.
TİKA tarafından desteklenen sivil toplum örgütleri denetlenmekte midir? Faaliyetleri kontrol altında mıdır?
Filistin ve Gazze'ye, Afrika'daki birçok ülkeye açılımlar adı altında çok büyük yardımlar yapılmıştır. O bölgelere yardımlar yapılmasın demiyoruz, insani olarak tabii ki yapılacaktır ancak TİKA’nın isminin gereği olarak biraz da Türk dünyasına yardım yapması gerekmez miydi?
Ahıska Türkleri, 1948 yılında Stalin'in emriyle, Rusya'nın birçok yerine dağıtılarak sürgüne gönderilmişti. Yıllar sonra vatanlarına dönüş izinlerine Gürcistan'ın Avrupa Konseyine verdiği taahhüt neticesinde hak kazanılmıştır. Soruyoruz, kaç aile Türklerin öz vatanı olan Ahıska'ya dönebilmiştir? TİKA bu masum insanlara nasıl bir yardımda bulunmuştur? Bölgelerine dönüşlerine neden destek olmamıştır?
AZERBAYCAN EGEMENLİK HAKLARI İHLAL EDİLMİŞTİR
Kırım Türkleri de aynı zulme uğramıştı. Daha sonra Kırım bölgesine geri dönüşe izin verildi. Dönüşte, TİKA marifetiyle, o zamanlar 3.500 aileye ev ve toprak alındı. Bölgeye dönüş teşvik edildi. Ancak, AKP iktidarıyla beraber maalesef teşvik devam etmemiştir, kesilmiştir. Kırım'a, ana yurtlarına Türkler dönemediler, çok az sayıda dönüş oldu ve dönüş zorlukları hâlen devam ediyor.
Hocalı’da etnik temizlik yapanlar hâlâ işbaşındadır. Hocalı’da yuva yıkan, yurt yakan, eziyet ve işkenceleri bir yöntem olarak kullanan zalimler emellerinden hâlâ vazgeçmiş değiller. Sözde Ermeni soykırım şakşakçılarının Hocalı’yı ağızlarına almaması, bir milyon kardeşimizin mağduriyetine gözlerini yummaları Türk’ün yaşadığı mağduriyetlerde sıklıkla karşımıza çıkan bir ikiyüzlülüktür.Bu 1 milyon Azerbaycan Türkü şu anda ne yapıyor? Bu konular TİKA'nın faaliyet alanına girmemekte midir?
Dünyanın her tarafına, STK’lara, Bileşmiş Milletler’e, Hocalı katliamı, 1 milyon Azerbaycan Türk’ünün dramı TİKA ve Dış Türkler Başkanlığınca anlatılamaz mı? Bu vesileyle Hocalı’da vefat eden soydaşlarımızı saygıyla anıyorum.
Yine, Doğu Türkistan bugün kan ağlıyor, her gün onlarca insan Çin zulmüne maruz kalıyor. Uygur bölgesi Türklerin öz vatanı olmasına rağmen göçe zorlanıyorlar. Haksız şekilde suçlamalarla hapis cezaları veriliyor, soydaşlarımız haksız yere idam ediliyor. Çin, Uygur nüfusunun davranışlarını ve inançlarını şekillendirmek için eşi benzeri görülmemiş işkenceler uyguluyor. Doğu Türkistan'ın sürgündeki lideri Rabia Kadir Hanımefendi dünyanın her tarafına rahat bir şekilde gidiyor, Japonya'ya gidiyor, ABD'ye gidiyor, gelemediği bir tek yer var, orası da Türkiye'dir. Neden izin verilmiyor, bunu da anlayabilmiş değiliz.
AVRUPA'DA 4 MİLYON'UN ÜZERİNDE TÜRK YAŞAMAKTADIR
Başbakanlığa bağlı müsteşarlık düzeyinde bir kamu kurumu olarak 6 Nisan 2010 tarihinde kurulan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı yurtdışındaki vatandaşlarımız, soydaş ve akraba topluluklarımız ile Türkiye’de öğrenim gören uluslararası burslu öğrencilerimize yönelik çalışmaları koordine etme, bu alanlarda verilen hizmetleri ve yapılan faaliyetleri geliştirme görevini üstlenmiştir. Çalışmalarıyla gerek yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızla gerekse soydaş ve akraba topluluklarla ilişkileri güçlendirmesi, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak daha yakın ilişkiler tesis etmesi beklenen kuruluş ne yazık ki görevini layıkıyla yerine getirememektedir. Türkler, Türkistan dışında, Avrupa devletlerinde de çok büyük sorunlarla karşı karşıyalar. Bugün Avrupa'da 4 milyonun üzerinde Türk yaşamaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan soydaşlarımızın en önemli sorunu Türk kimliğinden uzaklaşma tehlikesidir. Birçok soydaşımız Türkçemizi ne yazık ki konuşamıyor, eksik konuşuyor. Ayrıca, bulundukları ülkenin dilini de iyi konuşamıyorlar, eğitimleri çok yetersiz. Türkiye olarak orada yaşayan insanımızın her türlü sorunuyla ilgilenmek bizim görevimiz olmalıdır. Fakat durum hiç de böyle değildir. Türk gençleri vatanını tanımamakta; ülkesinin tarihini, dilini, kültürünü, örf ve âdetlerini maalesef bilmemektedir.
TİKA gibi Yurtdışı Türkler Başkanlığı da faaliyet alanını Türk dünyası dışına çıkarmaya çok istekli görünmektedir. Bu yıl yurt dışından gelen öğrencilerden kaç tanesi Türk dünyasındandır?
Türk dünyası, bugün kendisini Türkiye tarafından yüzüstü bırakılmış hissetmektedir. Yeni Osmanlıcı hülyalar kuran iktidar Irak’taki, Suriye’deki Türk kardeşlerimizi korumaktan acizdir.
Çok uzağa gitmeye gerek yok, hemen yanı başımızda tarihî Türk yerleşimleri olan Halep’te Şam’da, Lazkiye’de, Türkmendağında yaşayan Türk kardeşlerimiz kendi kaderlerine terk edilmiş durumdadır. Halep ve kuzey kırsalında yaşayan yüz binlerce soydaşımız; IŞID, PYD ve İran-Rusya destekli Esad kuvvetlerinin kuşatması altındadır.
Süleyman Şah türbesini bulunduğu yerden -teröristlerle koordine kurarak- kaçıran ve bunu büyük başarıymış gibi sunan bu hükümettir. Kobani’deki PKK’lılara yardım için sınırlarını açan bu hükümettir.
Peşmergeyle gurur duyan, sıra geceleri düzenleyen hükümet, aziz Türkmen varlığını görmezden gelmek için elinden geleni yapmış ve yapmaya da devam etmektedir.
Elbette bünyesinde “PKK terör örgütü değildir.” diyen milletvekillerini barındıran bu hükümetin Suriye’de Irak’ta Türk varlığını korumasını beklemek safdillik olur. “Vallahi de billahi de o silahlar Türkmenlere gitmiyordu.” söyleminden “Yardımların daha iyi daha sağlıklı yapılabilmesi için bu sözleri sarf ettim.” tarihî çarkının sahiplerinin Türk varlığının korunması adına işlem tesis etmesini beklemek safdillik olur. Elbette bizler bunun farkındayız, aziz milletimiz de farkındadır. AKP hükümetinin; Gazze’yle ilgili haklı hassasiyetinin, komşu ülkelerdeki muhaliflere sergilediği ilginin birazını Türkmen kardeşlerimize göstermesi milletimizin en bariz ve haklı beklentisidir.
TÜRK TOPLULUKLARI AKP ELİYLE BÖLÜNMÜŞTÜR
AKP'nin önümüzdeki yıllarda küresel güçlerin iktidar mücadelesine tanıklık edecek Türkistan coğrafyasını tamamıyla yok sayması, TİKA'nın bu bölgedeki faaliyetlerinin aksaması ve hatta durma noktasına gelmesi devletimizin stratejik menfaatlerine derinden aykırılık teşkil etmektedir.
Dünyanın birçok ülkesinde ofisleri bulunan TİKA, Türkçe kurslar açan Yunus Emre Enstitüsü, Musul ve Kerkük’ü utanç verici bir şekilde dışlamıştır.
ÜLKÜCÜ ÖĞRENCİLER SAHİP ÇIKMIŞTIR
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının öğrenci getirme projesi tüm soydaşlarımızı incitmiştir. Getirilen öğrenciler karma olarak getirilmekte soydaşlarımıza pozitif ayrımcılık yapılmamaktadır.
Vakıfların amacı nedir? Vakıflar genel anlamda toplumda yardımlaşmayı, dayanışmayı yeşertmek amacıyla kurulur. Ancak içinde bulunduğumuz dönemde AKP iktidarı tüm kavramların ve kurumların içini boşalttığı gibi vakıfların da içini boşaltmıştır.
TÜRGEV BELEDİYELERİ VE BAKANLIKLARI EMRİ ALTINA ALMIŞTIR
Türk-İslam medeniyetinin temel taşlarından birisini oluşturan Vakıflarımız ne yazık ki AKP hükümetleri dönemindeki yozlaşmadan nasibini almıştır. Çeşitli isimlerle hükümete yakın insanlar tarafından kurdurulan vakıf müesseselerimiz yolsuzluk için bir araç hâline getirilmiştir. Buna en güzel örnek Sayın Cumhurbaşkanımızın oğlu tarafından yönetilen TÜRGEV’dir. Bu sözde vakıf belediyeleri ve bakanlıkları adeta emri altına almış, istediğini yaptırmakta, istediği kararları anında aldırmaktadır. Bu çürümüş kokuşmuş yapıları denetlemesi kontrol altında tutması gereken Vakıflar Genel Müdürlüğümüz ise ne yazık ki restorasyon skandallarıyla ismini gündeme getirmektedir.
Hukuk devletlerinde, demokrasilerde idarenin iş ve işlemleri denetime tabiidir yani şeffaflık ve hesap verebilirlik demokrasinin olmazsa olmazlarından birisidir. Ancak AKP iktidarları döneminde bunlardan bahsetmek mümkün değildir.
Diğer taraftan AKP döneminde gayrimüslim cemaat vakıfları konusunda ilk defa 2003 yılında AB uyum yasaları çerçevesinde düzenleme yapılmıştır. 2008 yılında çıkarılan 5737 sayılı Vakıflar Kanunu ile cemaat vakıfları istisnai statüden çıkarılmış, Medeni Kanun’a göre kurulan diğer vakıfların statüsüne getirilmiştir. Aslında Anayasa’mız ve Türk Medeni Kanunu’muz“Belli bir cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz.” demektedir. Buna rağmen AKP’nin yaptığı düzenlemelerle Lozan Anlaşması’yla verilen sınırlı ve istisnai haklar bu anlaşmanın da hilafına genişletilerek ve mütekabiliyet şartı aranmaksızın gayrimüslim cemaat vakıfları diğer vakıflarla aynı statüye getirilmiştir. Dolayısıyla, ülkemizde çoğunluğu teşkil eden Müslüman kesimin dinî amaçlı, cemaat amaçlı vakfı yok iken gayrimüslim, Hıristiyan ve Yahudi vatandaşların cemaat amaçlı vakfı her türlü hakka sahip kılınmıştır.
AKP Hükûmeti kilise vakıflarına, sinagog vakıflarına pozitif ayrımcılık getirmiştir. Bunu İslamî hoşgörü ile izah etmenin imkânı yoktur. Bu açık bir şekilde boyun eğmedir, Lozan’ı Türkiye zararına delmektir.
“Azınlıklara haklarını vermek boynumuzun borcudur.” diyorsunuz, olmayan hakları zorlama yorumlarla veriyorsunuz. Peki, Müslümanların haklarını aramak kimin boynunun borcudur?
Kilise vakıfları için bu kadar düzenleme yapıyorsunuz da ceddimizin kurduğu vakıfların haklarını niye aramıyorsunuz? Neden Lozan Anlaşması’nın gereği olan mütekabiliyet şartını aramadan tek taraflı tasarrufta bulunuyorsunuz? Daha da önemlisi bu hakkı kendinizde nasıl buluyorsunuz?
AKP tarihe, okul kapatan, cami yıkan, kilise açan bir iktidar olarak geçecektir.
Kurduğunuzu iddia ettiğiniz Yeni Türkiye’nizde Cumhuriyet’in kazanımlarını; kurşunla, kanla kazandıklarımızı iade etme hakkını size kim vermektedir? Yeni bir ülke ancak ve ancak bir bağımsızlık savaşıyla kurulur. Yanlış dış politikanız yüzünüzden Türkiye böyle bir mücadeleyle muhatap olmaya doğru gitmektedir. Bu mücadelede havaalanında dantelli çarşaflarla liderlerini bekleyenler -geçmişte olduğu gibi- arazi olacak, Türk Milliyetçileri ise namusunu elbette ki koruyacak ve kefensiz kahramanların yanındaki yerini alacaktır.
Sözlerime son verirken 2016 bütçesinin aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, heyetinizi en derin muhabbetlerimle selamlıyorum.