Milli Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın 2014 yılı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına söz alan MHP Trabzon Milletvekili Koray Aydın; “AKP iktidarı, gerek Dış Politikada ve gerekse Milli Savunma Politikasında her defasında aynı hataları yapmakta, ama farklı sonuçlar beklemektedir” dedi.
AKP İKTİDARININ GERİ ADIM ATMADIĞI KONU,KAVGALI OLMADIĞI KOMŞU KALMAMIŞTIR.
İktidarın dış politikadaki ufuksuz, basiretsiz ve tutarsız tavrı, Türkiye’nin savunma ve güvenliğine büyük zarar verdiğini iddia etti.
Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelere özellikle dikkat çeken Aydın “Türkiye’nin güvenliği için hayati önem taşıyan doğu Akdeniz’de kurulan ittifakları görmezden gelemeyiz. Nitekim Kıbrıs Rum Yönetimi fırsatı kaçırmamış, vakit geçirmeden Mısır’la işbirliğine başlamıştır. Taraflar arasında Mısır'ın doğalgaz aramada Rum yönetimine teknik destek sağlaması ve ekonomik işbirliği konularında anlaşma imzalanmıştır.Oysa bütün bunlar olmadan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu’nun uyarısı gazetelere yansımıştı.”dedi.
Trabzon Milletvekili Koray aydın konuşmasına şöyle devam etti: “Sayın Eroğlu isyan etmiş ve şu tarihi uyarıda bulunmuş: “Türkiye kiminle ters düşerse, Rum ve Yunan orayla ilişkilerini geliştirmek, yeni anlaşmalar yapmak için harekete geçiyor. İşte İsrail, son olarak da Mısır. Eğer Mısır’la Yunanistan anlaşırsa bu bizi sıkıntıya sokar.”demiştir. Lüzumsuz yere kavga ettiğiniz Mısır’la bizi getirdiğiniz durum, maalesef budur.
STRATEJİK DERİNLİK POLİTİKASI, AKDENİZ’İN DERİN SULARINA BATMIŞTIR
Türkiye’nin güney sınırlarının güvenliği Antalya’dan, Mersin’den değil, Kıbrıs’ın da ötesinden başlar.AKP iktidarının tıpkı “stratejik derinlik” parolasıyla uygulamaya koyduğu dış politikası gibi, Milli Savunma Politikası da Akdeniz’in derin sularına batmıştır.
Güney sınırı derken, sadece Doğu Akdeniz’i kast etmiyoruz. Esas fecaat Suriye sınırımızda yaşanmaktadır. Malumlarınız olduğu üzere, ülkemizin komşularıyla en uzun kara sınırı, Suriye sınırıdır.
Sayın Başbakan’ın “kardeşim Esad söylemi, kanlım Eset”e dönüşmüş, bu U dönüşü, Türkiye’ye çok pahalıya mal olmuştur.
AKP iktidarı, bölücü terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD’nin elebaşısı Salih Müslim’e yol vermiş, Salih Müslim de bu yoldan yürüyerek Kuzey Suriye’de Özerk Kürdistan kuracaklarını açık ve net bir şekilde ifade etmiştir.
Böylece AKP iktidarı, Türkiye’yi Suriye’de yeni bir batağa saplamış ve bölücü çevrelerin deyimiyle sözde “Batı Kürdistan”ı kendi elleriyle inşa etmiştir.
AKP iktidarı döneminde Türkiye, denizde gemisine operasyon yapılıp vatandaşları katledilen, havada uçağı düşürülen, karada şehirleri bombalanıp katliam yapılan bir ülke konumuna düşürülmüştür.
Son olarak yapılan araştırmalara göre bu bölgede Türkiye sözüne güvenilmeyen, yalancı ve herkesi arkadan hançerleyebilece
TÜRKİYE’DE KÜRDİSTAN VE LAZİSTAN VAR DERSENİZ,
ÜLKEYİ KENDİ ELLERİNİZLE BÖLERSİNİZ
Bölücü ve ayrılıkçı çevreler, “Kürdistan” diye diye bu söylemi maalesef Sayın Başbakana da kabul ettirmişlerdir.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Başbakan “Kürdistan” ifadesini kullanmış, bölücü çevrelerin emellerine can suyu vermiştir.
Şimdi buradan soruyoruz: Batısı Suriye’de, doğusu İran’da, Güney’i Irak’ta olan bu sözde Kürdistan’ın Kuzey’i hangi galaksidedir Sayın Başbakan?
“Hadi canım sende. Ne var bunda? Osmanlı’da da Lazistan ve Kürdistan eyaletleri vardı” derseniz, bu ülkeyi kendi ellerinizle bölersiniz.
Milletin arasına ayrılığı, tefrikayı sokarsanız, ondan sonra dünyanın en mükemmel savunma ve güvenlik politikasını da getirseniz, bölünmeyi önleyemezsiniz.
Milli şairimiz Mehmet Akif’in dediği gibi:
“Girmedikçe bir millete tefrika,
Düşman giremez…
Toplu vurdukça yürekler,
O’nu top sindiremez…”
“KÜRDİSTAN” İBARESİNİ BÜTÇE KİTAPÇIĞINDAN ÇIKARTTIRAN,
MHP’NİN ÇELİKTEN İRADESİDİR
Bölücü ve ayrılıkçı cephe hızını alamamış ve nihayet 2014 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Plan ve Bütçe Komisyonu raporuna muhalefet şerhi olarak defalarca Kürdistan ibaresini yazdırmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve liderinin kararlı tutumu ve yaklaşan yerel seçimler nedeniyle paniğe kapılan AKP iktidarı, acilen müdahale ederek, Kürdistan şerhi düşülen eki kitapçıktan çıkarmıştır.
Şimdi bazı AKP sözcüleri televizyon televizyon dolaşıp, “Kürdistan ibaresini çıkarmamıza en çok MHP üzüldü, çünkü seçimlerde bu konuyu propaganda malzemesi yapacaklardı” diyorlar.
Oysaki Kürdistan ibaresini o kitapçıktan çıkarttıran irade, Milliyetçi Hareket Partisi’nin bölücü ihanet karşısındaki çelikten iradesidir.
Esas şimdi “turpun büyüğü heybede” beklemektedir.
AKP-BDP-PKK ortaklığında hazırlanan ve İmralı-Kandil hattında son şekli verilen Sözde Demokratikleşme Paketlerinin ilki parlamentoya sunulmuştur.
İşte o bölünme paketinde Kürtçe eğitim vardır, Kürtçe tabela vardır, teröristlere siyaset serbestisi ve eşbaşkanlık hakkı vardır.
Velhasıl sözde Kürdistan’ın altyapı hazırlıkları vardır.
SÖZDE ÇÖZÜM SÜRECİ İLE SEVR ANDLAŞMASI’NIN NE FARKI VAR?
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri
Sevr paçavrasını paramparça eden Türk milleti, yeniden sahnelenen bu 100 yıllık oyunu da bozacaktır.
Vatanımızı paramparça etmeyi ve Anadolu’daki Türk-İslam varlığına son vermeyi amaçlayan Sevr Barış Andlaşması’nın bir bölümünü, çoğu kimse tarafından bilinmeyen ve ders kitaplarında yer almayan bir bölümünü buradan dikkatlerinize sunuyor ve bütün Türk milletini düşünmeye davet ediyorum. Andlaşmanın orjinali elimde.
Osmanlı Devleti İle İtilaf Devletleri Arasında 10 Ağustos 1920’de Paris’te İmzalanan Sevr Andlaşması
“…3. KISIM- (MADDE BAŞLIĞI) KÜRDİSTAN
MADDE-62: …İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulacak ve 6 ay içinde Kürtlerin sayıca fazla olduğu vilayetlerin yerel özerkliği sağlanacaktır…
MADDE-63: …Osmanlı Hükümeti, 62. Maddede öngörülen komisyonların kararlarını kendisine bildirildiğinden başlayarak üç ay içinde kabul etmeyi ve yürürlüğe koymayı şimdiden taahhüt eder…
MADDE-64: …Andlaşmanın yürürlüğe girmesinden bir yıl sonra, 62. Maddede belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye’den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyine başvururlarsa, Konsey de bu nüfusun bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varırsa ve bu bağımsızlığı onlara tanımayı Türkiye’ye tavsiye ederse, Türkiye bu tavsiyeye uymayı, bu bölgeler üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından feragat etmeyi, şimdiden taahhüt eder…”
Şimdi buradan soruyorum, dünkü Sevr Andlaşması’nın Kürdistan Bölümü ile bu günkü sözde çözüm sürecinin ne farkı var?
MHP olarak bir kez daha uyarıyoruz: Sözde çözüm sürecinin varacağı yer, aşama aşama Türk vatanının parçalanmasıdır.
Sözde çözüm sürecinin varacağı yer, emperyalistlerin 100 yıllık emeli olan Sevr’in hayata geçirilmesidir.
Şimdi bütün bunları nereden çıkarıyorsunuz? Siz muhalefet olsun diye niyet mi okuyorsunuz? Diyenler çıkabilir.
Onlara, bu güne kadar gerçekleşen adımları teminat olarak gösteriyor ve bir kez daha uyarıyoruz.
MHP’nin yaptığı, niyet okumak değil; tarih okumaktır.
Hiç kimse Türklerin bin yıllık mütevaziliğini acizlik sanmasın.
Türk milleti, uysal bir koyun gibi başını celladına uzatmayacak; varlığına ve birliğine yönelen hain saldırıyı mutlaka bertaraf edecektir.
Bu duygu ve düşünceler içinde 2014 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına hepinize saygılar sunuyorum.