Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şefkan Çetin tarafından yapılan açıklamada terörün her türlüsünün lanetlendiği bildirildi.
Çetin; ‘Ankara’da hayatını kaybeden 100’e yakın sivil vatandaşımız ve Diyarbakır’daki polisimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz.’dedi.
KİRLİ BİR SÜREÇ …
Çetin; Türkiye’nin neresinde ve kime yapılırsa yapılsın terör sadırıları üzerinden bir siyasi tartışmayı ve hesaplaşmayı doğru bulmadıklarını belirterek; Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin güvenliğini ve vatandaşların esenliğini her türlü siyasi hesabın üzerinde tuttuklarını ifade etti.Şefkat Çetin; Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun; ‘ülkeyi yöneten başbakan olarak sorumluluğu almak yerine, meseleyi hükümet kurma tartışmalarıyla izah etmeye çalışmasını kınıyoruz. Bir kerecik olsun Türkiye’yi kendisinin yönettiğini ve başbakan olduğunu hatırlamaya davet ediyoruz.’dedi.
Türkiye’nin bugün yaşadığı güvenlik sorunları, aslında AKP hükümetlerinin terörle mücadele etmek yerine müzakereyi tercih ettiği son on yılın doğal bir sonucu olduğunu ifade eden Çetin:. ‘Bölücü terör dağlardan şehirlere inmiş, çözüm süreci sayesinde gücüne güç kattığı silah, patlayıcı ve militanlarıyla şehirlerimizde hâkimiyet alanları ilan edecek cüreti bulmuştur.’diye ifade etti.
Şefkat Çetin’in basın açıklamasından satır başlıkları şöyle:
DEVLET SİSTEMİ DURMUŞ,
TERÖR VE KAOS HÂKİM OLMUŞTUR
Bugün hatalı olduğu apaçık ortaya çıkan dış politikaları, komşu ülkelerdeki terör ve kaos ortamını Türkiye’ye taşımıştır. Aralarında ne kadar ajan ya da örgüt üyesi olduğunu bilmediğimiz ikibuçuk-üç milyona yaklaşan Suriyeli ellerini kollarını sallayarak ülkemizin her tarafında kontrolsüzce dolaşmaktadır…Türkiye’de bugün devlet sistemi durmuş, resmen kaos ve terör hakim olmuştur. Haziran ayından bu yana 150’yi aşkın asker ve polisimizin şehit edilmesi, 250’ye yaklaşan sivil vatandaşımızın ölümü hiçbir demokratik hukuk devletinde kabul edilemez….
Tehdit ne kadar büyük olursa olsun Türkiye gibi güçlü bir devletin terör saldırılarına bu kadar asker ve sivil kurban vermesi normal değildir. Yaşanan süreç göz önüne alındığında en temel hata, AKP iktidarının terör örgütleriyle yakın ve tehlikeli ilişkiler kurması olarak görülmektedir.
HÜKÜMET TERÖRE KARŞI DEVE KUŞU POLİTİKASI YÜRÜTÜYOR
Dünyanın her yerinde güvenlik ve istihbarat teşkilatlarının ilk vazifesi önleyici tedbirler almaktır. Devletin istihbarat ve güvenlik teşkilatını itfaiye teşkilatından ayıran önleyici olmalarıdır. Aksi takdirde yangın çıktıktan sonra söndürmeye çalışan itfaiye gibi davranarak terör olaylarının önü alınmaz….Türk devletinin ve hükümetinin ilk görevi, ülkenin her neresinde yaşıyor olursa olsun bütün vatandaşlarının can ve mal emniyetini sağlamaktır. Yaşanan her terör saldırısının ve kaybedilen canların sorumlusu, doğrudan hükümet ve güvenlik bürokrasisidir. Tren garında 100’e yakın ölü ve 400 yaralı varken, içişleri bakanının “Herhangi bir güvenlik sorunu yok” açıklaması tam bir deve kuşu politikasıdır …
ÜLKEMİZ TERÖR ÖRGÜTLERİNİN AÇIK HEDEFİ HALİNDEDİR
AKP hükümetleri yıllardır terörle mücadele görevlerini layıkıyla yapsalardı, sıfırlanmış terör belasının Türkiye’de yeniden hortlaması mümkün olmazdı. En azından açılım ihanetiyle bölücülüğe göz yummasalar, güvenlik güçlerimizin görevlerini yapmalarına müsaade etseler terör bu kadar rahat hareket edemezdi. Orduya kumpasa, emniyeti dağıtmaya, istihbaratı siyasallaştırmaya çalışmasalar Türkiye zaafa düşmez, ne askerimiz polisimiz, ne de sivil vatandaşlarımız canından olmazdı…Türkiye’yi yönetmek yerine rejimle ve sistemle hesaplaşmaya çalışan AKP zihniyeti, ülkemizi büyük devletlerin ve onların taşeronu terör örgütlerinin açık hedefi haline getirmiştir….
MHP lideri Devlet Bahçeli, Türkiye’nin güvenlik sorunları nedeniyle yeniden seçim yapılmasının yaratacağı sıkıntıları bizzat Ahmet Davutoğlu’na anlattığı halde, mesele sanki sadece sandık güvenliğiyle sınırlı gibi gösterilerek seçime gidilmiştir. Oysa bugün Türkiye’deki güvenlik sorunu başkent Ankara’nın göbeğinde kendini hissettirecek boyutlara ulaşmıştır…
DAVUTOĞLU’NUN GÖRÜŞME TALEBİ SAMİMİ BULUNMAMIŞTIR
Terörle mücadele konusunda izlediği hatalı politikalarıyla güven vermeyen Ahmet Davutoğlu’nun görüşme talebi partimiz tarafından samimi bulunmamıştır. Bugüne kadar MHP’nin yaptığı hiçbir uyarıyı dikkate almayan, tavsiyelerimizi uygulamak yerine MHP’yi suçlamayı tercih eden Ahmet Davutoğlu ve önceki genel başkanları Tayyip Erdoğan, azgınlaşan terörün sorumlularıdır.Güvenlik sorunu nedeniyle ülkenin acil bir hükümete ihtiyacı olduğu düşüncesiyle hazırlık yapan MHP’yi “hayırcı” ilan edecek kadar gözlerini karartan ve seçim bahanesiyle kaosa fırsat verenler bu isimlerdir. İktidarı paylaşmamak için Sayın Bahçeli’yle yaptıkları görüşmeyi dahi çarpıtarak kendileri için siyasi kazanç arayanların güvenilirliği yoktur. MHP’nin “hayır”ının hükümet kurmaya karşı olmadığını şimdi anlamışlar mıdır?
MHP’Yİ DİKKATE ALMADILAR
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin görüşme talebini reddetmesinin sebebi, Davutoğlu’nun terörle mücadeledeki zafiyette sorumluluğu olmasıdır. Ahmet Davutoğlu ve Tayyip Erdoğan terörle mücadelede samimi iseler evvela teröre cesaret veren çözüm ihanetinden vazgeçtiklerini, içinde sakladıkları buzdolabının fişini çektiklerini ilan etmelidirler.Sayın Bahçeli, Davutoğlu'nu ülkede güvenliğin sağlanamadığı ve terörle mücadelenin yapılmadığı hususunda defalarca uyarmıştır. Kişisel iktidarlarını sürdürmek için ülkeyi kaos ve terör ortamına sürüklemek yerine, Bahçeli’nin yaptığı uyarıları zamanında dikkate alsalar bütün bu acılar yaşanmazdı. Davutoğlu testi kırıldıktan sonra ve toplumsal infial korkuyla muhalefetin arkasına saklanacağına, uyarılarımızı hatırlamalı ve sorumluluklarını yerine getirmelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin bölücü terör başta olmak üzere her türlü teröre karşı milli birlik ve bütünlükten yana tavrını milletimiz bilmektedir. MHP terörü ve teröristi lanetlediği gibi, terörü destekleyenlerin ve teröre göz yumanların da en büyük düşmanıdır. Terör meselesine bütüncül bir şekilde yaklaşılmadıkça, yani terörü yapanlar kadar destekleyen güçlerle de mücadele edilmedikçe kesin sonuç alınması mümkün değildir.
Türkiye yeniden gerçek bir millet ve tek vücut olduğunu hatırlamalı, her türlü ayrılıkçı ve ayrıştırmacı politikalara karşı tavrını göstermelidir. Devlet hukuk zemininde görevini yapar hale getirilmeli, başta güvenlik ve yargı birimleri olmak üzere bütün organlar anayasadan aldıkları yetkilerini tekrar kullanmaya başlamalıdır. Görevlerini yapmayanlardan hesabı ise canı yanan bu millet en kısa zamanda mutlaka soracaktır.