Tarih tekerrürden ibarettir. Gözlerimizi geriye çevirip baktığımızda günümüzün mevcut hadiseleriyle eşleştirdiğimizde bunu kolayca anlayabiliyoruz. Genel olarak hadiseler ayni. İnsanlar değişiyor, İbni Haldun yüzyıllar öncesinden boşuna dememişti ‘Sosyal olaylar iki su damlasının birbirine benzediği gibi benzer’ teknolojiler, kültürler, iktisadi yapılar velhasıl rejimler değişebiliyor ama olaylar tekerrür etmekten kurtulamıyor. Tekerrür eden olayların altında yatan problemler genelde birbirine benzerlik taşıyor. Şu an dünyanın içinde bulunduğu keşmekeşliğin, anaforun ve karamsarlığın altında yatan meselelerle geçmişte çökme noktasına gelen medeniyetlerin, imparatorlukların ve devletlerin altında yatan meseleler ayindir.
Çin Asya’yı şekillendiriyor, Hindistan, hareket alanını Endonezya’ya doğru genişletiyor, Avrupa krizlerle sarsılıyor, güçlü devletler tarafından insanlar sömürülüyor, Din adına, insani yardım adına servetlerine servet katmak için kalpler feth ediliyor, sonra da insanları iliklerine kadar sömürülüyor. Toplumları arkasından sürükleyen manevi liderler bile siyasete bir şekilde müdahale ederek insanlar nezdinde inandırıcılıklarını yitiriyor. Bir başkasına güveni bırakın insanlar kendine bile güveni kaybediyor.
İnsanlığın daha refah, daha mutlu, daha demokratik ve daha hür yaşaması için bir ilerleme olması gerekirken tam tersine insanlık yok ediliyor. Yalanlar, hileler, demagojiler, insanı hiçe sayan düşünce ve eylemler… Aslı gibi olmayan suretler, görüldüğü gibi olmayan manzaralar…
Tarih tekerrürden ibaretse çokta fazla geriye gitmeyen de gerek yok aslında… Atlantik’ten Hazar’a kadar uzanan Roma, yâda zamanın İngiltere’sinde Büyük Britanya 20-30 yıl sonra batacağını söyleyenlere deli –divane derlerdi, öldürürlerdi adamı…
Bu gün ABD veya Avrupa’nın düştüğü ve düşeceği durumda bu olacaktır. Bunun için illa da kâhin olmaya gerek yoktur. Materyalist zihniyetlerin, insanları kendi çıkarları için kullanan, robot gibi gören sistemlerin uzun vadede yaşama şansı nasıl olabilir ki? Tarih tekerrür etmeye devam edecektir. “Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi”
Dün, Türk Milleti’ne kin kusan, çeşitli hile ve oyunları ile yok etmeye çalışan güçlerin bu gün dost olduklarını söylemek nasıl mümkün olabilir? Ellerine çok küçük fırsatlar geçtiğinde kalleşliklerini, düşmanlıklarını ve sinsi planlarını tarihte olduğu gibi bu günde ortaya koyacaklardır. Türk’ü yalnız bırakmak, gücünü zayıflatmak için içerden ve dışardan her türlü oyunları denemeye devam edeceklerdir. Türkiye’nin dostu düşmanı iyi tahlil etmesi gerekmektedir. Tavşana kaç tazıya tut oyunları oynayan dost sandığımız ülkelerin maksatlarını iyi görmek zorundayız. Kürt meselesi, Ermeni meselesi ve zaman zaman hortlatılmaya çalışılan alevi-sun’i meselesinin altında yatan gerçekleri görerek siyasi tavır ve davranışlarımızı buna göre şekillendirmek durumundayız. Gelecek, Geçmişin İnce Ayrıntılarında Saklıdır… Geçmişe dönüp neler olup-bittiğine bakarak dedelerimizi, atalarımızı mahkum etmek yerine, İç ve dış düşmanların birlik olup hangi plan ve programlarla bizi yok etmeye çalıştıklarını görerek uyanık kalmak zorundayız.
Tabloya şekil veren ressamın doğru fırça ve doğru boyaları kullanarak tuvalini şekillendirmesi elbette ressamın sanatkârlığını daha iyi ortaya koyar. Tablonun kötü veya güzel olduğunu görmek için ressam
olmak gerekmez. Ressamın fırça darbelerini takip ettiğinizde ortaya nasıl bir manzara çıkabileceğini de tahmin edebilirsiniz. Dünyaya etkin şekilde biçim vermeye çalışan ülkelerin hangi menfaatlere dayanarak veya hangi menfaatlere ulaşmaya çalıştıklarını anlamak için hareketlerine dikkat etmelidir.
İktidar, Türkiye’nin gidişatıyla ilgili kararları alırken tutarlı davranışlar sergilemesi gerekir. Milli birlik ve beraberliğin çok önemli olduğu şu hassas dönemlerde içerden ve dışardan yoğunlaşan baskılarla bir oyun, bir aldanış ve yanlışa düşerek milletimizi karamsarlığa ve karmaşıklığa sürüklememelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin içinde bulunduğu bu hassas durumları iyi analiz ederek kör ve kanser haline gelen uzuvlara gerek gördüğü yerlerde neşterin vurulmasını sağlayacak girişimlerde bulunmalıdır. MHP üzerine düşen görevi kendine yakışır tavır ve davranışlarla yerine getirmelidir. Türk milleti MHP’yi sigorta olarak görmektedir. Beklentilere cevap verecek kadrolar güçlendirilerek uyku halinden uyanık hale getirmesi ve düşünen vatansever beyinlerin harekete geçmesini sağlamalıdır.