Tilkiyi kümese başkan yapmışlar ve ne kadar maaş istediğini sormuşlar. Tilki; ben gülmekten bir şey söyleyemiyorum,siz ne verirseniz verin, kabulümdür demiş. PKK lideri Karayılan ve Apo’ya da sorsalardı, bugünkü ‘’SÜREÇ’’ ten daha iyi olarak lehlerine oluşabilecek bir ortam isteyemezlerdi. Adamlar; silah bırakacağız demiyorlar.Hele istedikleri verilmezse ‘’Yeniden savaşmayacağız’’ hiç demiyorlar.Ağır silahları dağlardaki barınaklarında bırakıp, yanında taşımaya müsait techizat ve mühimmatla birlikte turistik seyahata çıkar gibi çekiliyorlar sınır dışına.Bu konuda , gerçekten militarist güçlerin mi ülkeyi terk ettiği yoksa sakat,yaralı ve bakıma muhtaç kadrolarımı çektikleri de şüpheli.Denetim yok,sayım yok.PKK ne beyan ederse, maalesef devletimiz onu doğru kabul edecek.Tarihin hiçbir safhasında hiçbir devlet otuz yılı aşkın sürede vatandaşlarının canına kıymış, ülkeyi bölme adına katliamlar yapmış bir terör örgütünü bırakın,çok daha kısa süreli çatışma ve mücadele yaşadığı ve hem insan hem de ekonomik açıdan ülkesine PKK ile kıyaslanamayacak derecede çok daha az zarar veren silahlı terör örgütlerini böylesine at oynatacak şekilde rahat ve serbest bırakmamıştır.Birde Başbakan yardımcımız ve bazı yetkili bakanların ‘’Nasıl geldilerse öyle giderler’’ sözleri, terör örgütüne tanınan imtiyazların, devleti yönetenler tarafından ne denli içselleştirildiğini göstermektedir.
İkinci perde, ‘’AKİL İNSANLAR’’ vasıtası ile sahneye konulmaktadır. Beşyüz elli üyeli TBMM bu sorunu çözecek bilgi,birikim ve kabiliyetten yoksun mu ki bu kişilerin oluşturacağı kanaat devletin terörle mücadele politikasının belirlenmesinde etkili olsun.Hangi ülkenin meclisi yetkilerini, o vasfa sahip olmayan 60-70 kişiye devreder. Türkiye ne bir muz cumhuriyetidir nede çadır devleti.Milletin iradesi ile oluşan parlamento nun yetkileri, yürütmenin isteği doğrultusunda ne derece akil oldukları su götürmeyecek derece şüphe arz eden kişilere nasıl devredilebilir. Bu durumda devletin büyüklüğü ve gücünden bahsetmek mizahtan öte bir şey ifade etmeyecektir.
Bir diğer husus ise dillere pelesenk olan ‘’BARIŞ’’ kelimesi. ‘’Anaların gözyaşları dinsin,akan kan dursun ve barış gelsin’’ edebiyatı ile sanki PKK kanlı bir terör örgütü değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin topraklarını işgal etmiş olduğu bir halkın ‘’özgürlük savaşçılarının’’ oluşturduğu sivil silahlı teşkilatı olarak lanse edilmektedir. Bir devlet, barışı başka bir devletle yapar. Silahlı terör örgütlerini muhatap kabul etmez. Biz, acaba başka bir ülke ile savaştaydık da bizim mi haberimiz yoktu.Eğer öyle değilse, yöneticilerimiz PKK’yı Kürt kardeşlerimizin legal temsilcisi mi görüyor.Hükümetin ve AKP’nin bu konuda net bir söylemi yok.Herkes karnından konuşuyor ve kamuoyuna umut satmaktan öte bir şey yaptıkları yok.
Tüm bu gelişmeleri göz önüne getirip büyük resme baktığımızda görünen şey; Ortadoğu coğrafyasında sahneye konulmuş trajedik bir komedi ve Türkiye’ye biçilmiş bir rol. Oyun’un sonunda dileriz ki seyirciler, oyunun ana temasının farkına varırlar ve oyunun kendilerinin geleceğini şekillendirme adına yazılmış bir senaryo olduğunu görürler.Yoksa başkaları kahkahadan kırılırken, bize sadece işin trajedi kısmı kalacak bu gidişle.