Devir; târih boyunca, kan dökücü iki vahşî diktatörün devridir.
Devir; hani, Nazım Hikmet'in, birisi; "Kafkasya: güneş/Sibirya: kar../Seslenebildiğiniz kadar/ses- / lenin../24 satta 24 saat Lenin" diye haykırıp alkış tuttuğu Viladimir İlyiç Ulyanov Lenin ve diğeri de ; " beni yarattı" deyip de ölümünden sonra, ona ağıtlar yaktığı Joseph Vissarinovich Stalin denen milyonlarca Türk'ün kaatili, kıyıcısı, sürgüncüsü, Türk kasaplarının devridir.
"Kafkasya (-daki ) güneş"(!)i," Sibirya'da (-ki ) kar" ile değil, buzlarla buluşturulan ölüm vagonlarının içinde; bin bir zorluğa katlanan, acı içinde kıvranan, hastalıktan kırılan, sefil bir şekilde, açlıktan-susuzluktan perîşân olarak donarak can veren milyonlarca Müslüman Türk bulunuyordu.
Ne romantik(!) değil mi? "Kafkasya: güneş " ve "Sibirya: kar..." imiş!..
Ve bugün, ne yazık ki, nice sıkılmaz, utanmaz ve arlanmaz, bu mısraları alkışlıyor!
Târih; 17 Aralık 1917'dir.
Özbekistan'ın Fergana vâdisi, Namangan vilâyeti, Yargogan köyü sâkinlerinden Hayit Mirza Mahmutmirzaoğlu ile Rabia hanım dokuzuncu defa evlât sâhibi olurlar. Bu çocuk, daha sonra profesör olacak olan büyük mücâhid, ilim adamı, Türkistan târihçisi, büyük Türk düşünürü Baymirza Hayit'tir.
Yıl,1922'dir. Küçük Baymirza, beş yaşındadır. Annesi Rabia hanım, O'na bayramlıklarını giydirir ve babasıyla el ele, Bayram namazı için câmiye gönderir. Namaz kılınır, duâlar edilir, eller öpülür ve eve dönülür.
Gülüşe-oynaşa sofraya otururlar. Bir an için, sıkıntılar unutulur. Bu güzel bayram sabahında, hep birlikte kahvaltı yapmaktan daha zevkli ne olabilir değil mi!..Sıcak çörek, kavurma, tereyağ, çökelek , ne varsa, Allah'a hamd ve şükürle kahvaltıya başlarlar.
Çok geçmeden, kapı çalınır. Baymirza, heyecanla kapıya koşar ve açar. Kapıda, bir rus askeri, elinde süslü bir sepetle dimdik durmaktadır.
Baymirza'ya:
- Komutanımızın bayram hediyesidir, diyerek sepeti verir ve çeker gider.
Herkes, şaşkındır. Bu da neyin nesidir? Baymirza; sepeti, doğruca babasına götürür. Sepet açılır ve bir vahşet sahnesi yaşanır:
- Bu da ne?
- Bu!..Bu!.. Bu!..Aman ya Rabb'im!...
Evet bu; Baymirza Hayit'in ağabeyi Nurmirza'nın başı'dır!..
Yanlış okumadınız; Nurmirza'nın baş'ı!..
Sepetten, bir de not çıkar: "Bütün Basmacıları'nın sonu böyle olacaktır!.."
Ruslar; hak arayıp, istiklâlleri için mücâdele veren Türk direniş hareketini , "basmak ve baskın" kelimelerinden "Basmacılar Hareketi " olarak vasıflandırıyorlardı.
Aslında, bu hareket, 1917-1934 yılları arasında cereyan eden ve Türkler tarafından "Korbaşılar Hareketi" olarak ifade edilen "Türkistan Millî İstiklâl Hareketi"ydi.
Türk, bu acıları nasıl unutabilir; ve Türk'e, bu acılar nasıl unutturulabilir, söyler misiniz? Târih, böyle vahşetlere nasıl kayıtsız kalabilir, elbette ki, bunu da anlamak kolay değildir!
Ammâ; sen unutursan, başkasından bir şey beklemeye hakkın mı olur? Zâten, onlar, bunları, dünden unuttu bile!..
Bu dâvâ uğruna, nice "Nurmirzalar"ın başı fedâ edilmiştir! Nice Nurmirzalar şehit edilmişlerdir!
Hazîn olan bir başka husus da şudur ki; bu Nurmirzalar'ı şehit edenleri alkışlayanlara, onları yere-göğe sığdıramayanlara, aynı gaflet, dalâlet ve ihânet içinde alkış tutulmaktadır.