Bağımsızlığımıza düşkünlüğümüzle ve bunun getirisi olarak savaşçı ruhumuzla tanınmış bir milletizdir.
Bizim için vatan, millet ve bağımsızlık canımızdan önce gelmiştir.
Tarihimizden biliriz ki; Kürşad ve 40 kırk çerisi Türklerin bağımsızlığını sağlamak amacıyla, Çin imparatorunu tutsak almak için giriştiği bir baskınla ün kazanmıştır. Ve bağımsızlıkları uğruna şehit olmuşlardır.
Ve yine biliriz ki; Metehan ülkesi zor durumda iken çaresizlikten çok değerli şeylerinden vazgeçmiştir. Ancak her istediği olan Çinli Prens yüz bulup, kurak ve verimsiz olan bir parça toprağı istemesi üzerine, Metehan Kurultay’ı toplayıp:
"- Ey güngörmüş ihtiyarlar! Şimdiye kadar düşman tarafından istenen şeyler nefsime aitti. Şimdi istedikleri toprak parçası ise milletimize aittir ve vatanımızın bir parçasıdır. Söyler misiniz, kimin malını kime veriyoruz? Artık savaş kaçınılmaz olmuştur. Herkes bunu böylece bilsin ve hazırlığını yapsın!" demiştir.
Çünkü “Türklerde vatan toprağı namus gibidir, ne verilir, ne emanete bırakılır.”
Vatan, millet sevgisi, milli şuurumuz tarihimizde böyle örneklerle doldurmuştur.
Asıl mesele millettir, milli bilinçtir.
Milli bilinç aslında insanlığın varoluşundan beri süre gelmektedir. Neredeyse insanlığın var oluşuyla yaşıttır.
Ve binlerce yıl insanlık bu şuurla hareket etmiş. Kendi geleceklerini (yükselmeleri, düşmeleri, felaketler yaşamaları, esir alınmaları…) milli bilinç ruhunun iradesi ile tayin etmişlerdir.
Ve onlar asırlarca yıl önceden beri insanlık biliyordu ki, milli bilinç ile hareket edilmeli, bağımsızlığımızdan ödün verilmemeli. Çünkü bağımsızlıktan ödün verildiği anda o millet yok olmaya mahkûmdu.
Bu yüzden bizde tarihtekiler gibi ileri görüşlü olalım. Bağımsızlığımıza, vatanımıza, milletimize sahip çıkalım.
Bağımsızlığını kaybetmiş bir milletin kendini kaybetmemesi, asimile olmaması elde değildir.
‘’Polonyalılar, bütün milli değerleriyle birlikte yok olma tehlikesini bir değil, birkaç defa atlattılar. Defalarca milat ilan edildi. Dil, kültür, edebiyat, sanat yasaklar kapsamına girdi. Düşmanla savaş meydanlarında karşılaştılar. Fakat onların asıl bağımsızlık mücadelesi, yer altında verilen bilim ve kültür savaşıydı. Polonya, önce üç komşusu tarafından peş peşe defalarca parçalandı. Arkadan, iki Dünya Savaşını da bütün şiddetiyle yaşadı. Nazi işgalinden sonra Sovyetler geldi. Sonunda, ne Prusya kaldı ortalıkta, ne Naziler, ne Sovyetler. Bu başarı, savaş alanında dökülen kanlar kadar, belki ondan daha önce, yeraltında dökülen terlerin sayesinde.’’ Bu kısa Polonya tarih kesiti Ümit Şimşek’in anlatımıyla Polonya’nın yok olmamak için milli eserlerine, milli duygularına sarılmalarını anlatır.
Bir milleti yok etmenin en kolay yollarından biri ise, onlara dillerini ve tarih bilinçlerini unutturmaya çalışmak, eğitim sistemlerini ve askeri yapılarını bozmak ve edebi, tarihi onlara geçmişlerini hatırlatacak her türlü milli eseri ortadan kaldırmaktır.
Bunları yaparlar; çünkü askeri yapısı ve eğitimli insanları olmayan bir millet kendini koruyamaz hale gelir.
Bunları yaparlar; çünkü tarihlerini ve kültür eserlerini unutmaya yüz tutmuş bir millet, kendini de kaybetmeye yüz tutmuştur.
Bilinmeli ki; milli şuuru olan, birliğine bağlı bir devleti yıkmak, milleti yok etmek her zaman daha zordur. Ancak içinde milli irade aleyhine propagandalar yapılan, milli devletlerin durumu zorlaşır ve tehlikeli hale gelir.
‘’Millet içinde milliyet hissinden mahrum vatana ihanete birkaç kişinin türemesi ve bunların siyasi, askeri, idari yerlere sızmaları ülkenin durumu, geleceği için oldukça kritiktir.’’ demiş Sadri Maksudi Arsal.
Bu kritik duruma düşmemeliyiz. Türk zaten, ne bağımsızlığından, ne bir karış vatan toprağından ödün vermez.
Türk tarihinde sıkça karşılaşıldığı gibi son günlerde de milletçe büyük bir tehlike atlatmış, hiçbir milli düşüncesi olmayan haince bir saldırıya maruz kalmışızdır.
Bu zor günlerde milli bilinç ile hareket etmeli, birlik olmalıyız.
Çünkü çatal kazık yere batmaz.
Nice acının kaynağı ikiliktedir. Oysa bir olmak, bütün olmaktır başarının özü. Bir olmanın karşı durulamaz gücü, etkisi devlet kurar, devletler yıkar.