1538’de Fransa ve Vatikan’ın istekleri doğrultusunda azınlık okullarında yabancı öğretmenlerin ders vermelerine izin verilir. Açılan kapıdan Osmanlı toprakları üstünde hedefi olanlar bu okullar vasıtasıyla böl, parçala ve yut için zemin hazırlar ve İslamın bayraktarı Türk milletini tarihten silmeyi planlarlar.
26. Amerikan başkanı Thedor Roosvelt(1858-1919) “Dünya’da herkesten önce ezmek istediğim iki güç İspanya ve Türkiye’dir.” Derken İngiliz dışişleri bakanı Lord Palmerston da “Türklere Müslüman olmaları açısından, hiçbir şekilde taraftar olmam, ancak Hıristiyan yapılabilirlerse mutlu olacağım.” Diyerek Türk’e ve İslama bakış açılarını ortaya koyalar.
Osmanoğlunu tarihten silmeye niyetlenenler kılıç yerine kalemle silip yok etmeyi tercih etmişler, bunun için de eğitim öğretim seferberliği başlatılıp Osmanlıyı kuşatmışlardır. Bunların basında da Fransız, Amerikan, İngiliz, İtalyan ve Ruslar gelmiştir. Biz özellikle dünden bugüne Türkiye üstünde Amerikan emellerini ve okullarını inceleyerek düne bakıp bugünü anlamaya çalışacağız.
Amerikalıların okulları aracılığıyla Türkiye’yi kuşatma hareketi 1820’lerde başlar ve günümüzde de aynı hızıyla devam eder. Amerikalıların 1820’lerden 1860’a kadar topraklarımızda açtığı okul sayısı 400’leri bulur. Uygur Kocabaşoğlu araştırmalarında bu sayının 465 olduğunu söyler. Ülkemizin birçok yerinde biz okul açmadan onlar kolej açmışlardır. Amasya tarihi müellifi Hüseyin Hüsamettin Efendi Merzifon’da lise açılmadan önce Amerikan koleji açıldı der.
İlginç olan bu okullar açılırken kimseye sorup izin almadan açılabilmiş olmalarıdır. Bunu Osmanoğlunun hoşgörüsüyle izah etmek aynı delikten sokulmaya devam etmek demektir. Hâlbuki Peygamberimiz(Sav) “Bir müslüman bir delikten iki kere sokulmaz.” Buyurmaktadır.
II.Abdülhamid’e verilen bir raporda 392 tane Protestan okulunun sadece 51 tanesinin ruhsat alınarak açıldığı belirtilmiştir. Meşhur Robert Koleji 16 Eylül 1863’te eğitime başlar. Ancak padişah bu okula 20 Aralık 1868’de açılış izni vermiştir veya vermek zorunda kalmıştır. Vermek zorunda kalmıştır diyoruz çünkü Abdülhamid Han ‘Merzifon Amerikan Koleji’ için ülkemizin kuzeyindeki şerocağı der ancak şerocağını kapatamazlar.
Bir başka acı tablo da azınlıkların okullarıdır. Bu olularla ilgili olarak Zühdü Paşanın II. Abdülhamid’e sunduğu raporda 4049’u ruhsatsız olmak üzere toplam 4547 okuldan bahsedilirken, bu rakam 1897’de 6739’a yükselmiştir.
Yabancı okulların eğitim öğretim durumlarını ve amaçlarını Robert Koleji mezunu olan yazar Müfide Tek ‘Pervaneler’ isimli romanında şöyle özetler: “Papazların yönettiği bu okullara Türk giremez demek uygun değildir, FAKAT TÜRK GİRER TÜRK ÇIKAMAZDI!” Aynı şekilde Kasım Külek’te “Amerikan Koleji misyoner mektebiydi, her gün kasıtlı olarak İncil unuturlar bizi kiliseye götürürlerdi…” diye hayıflanır.
Hırıstiyan ülkeler, kendi topraklarında mezhepler adına birbirlerini boğazlarken yabancılar bizim ülkemizdeki Hırıstiyan tebaayı Protestanlaştırıp, Katolikleştirerek bir güç oluşturmaya çalışıyorlardı. Osmanlı büyük bir aymazlık içinde bu okulların kontrol dışı faaliyetlerine göz yumarken, yerli tebaa Katolik ve Protestanların mezhepleri üzerindeki faaliyetlerinden şikâyetçi oluyorlar ve yasalar çıkarılıyordu.
İmparatorluk kendi insanlarının eğitim ve öğretim ihtiyaçlarını bir plan dahilinde ele alamayınca başkaları bunu ele aldı. Bizim okutup yetiştiremediklerimizi başkaları eğitip, öğretip, okutarak bize düşman yaptı. 1860’da sadece Lübnan topraklarında Amerikan Board’ın 33 okulu vardır. 1903 yılı devlet salnamesine göre Beyrut’ta Latinlerin 13, Yahudilerin 2, Almanların 2, Cizvitlerin 2, İtalyanların 2, Fransızların 22, İngilizlerin 23, Amerikalıların 21, Rusların okul sayısı da 44’dür.
Amerikan Board’ın Beyruttaki üniversitesinin açılışında konuşan Dr.Daniel okulların açılış amaçlarını şu kelimelerle ifade eder: “Bugün yeni bir tarih yazıyoruz. Bu okul yeni bir dünya kuracaktır.” Diyor ve bu okullar Arap bölücü hareketinin liderlerini yetiştirerek, Osmanlının da Araplarında defterlerini dürüyorlardı.
Çare: Amerika yeniden keşfedilmiyor, taş kuyuya düştüğü yerden çıkar denilmiştir. Onun için kurtuluş diniyle, diliyle, tarihiyle, kültürü ile barışık “MİLLİ BİR EĞİTİMLE” olacaktır… Milliyetçiliği ayaklar altına alanlarla “MİLLİ BİR EĞİTİM!” garip bir çare, garip bir istek değil mi?
Devam edecek...