24 Mart 2015, Mersin Altı Greenpeace eylemcisi bugün, Mersin’in en yüksek
binası olan 177 metre yüksekliğindeki Metropol binasına çıkarak, ‘Nükleer
pahalıya patlar’ yazılı ve 'nükleere hayır' işaretlerinin olduğu iki dev bir pankart
açtı. Toplam 220 metre kareye ulaşan, pankartlarla eylemciler, Akkuyu’da
kurulması planlanan nükleer santralin hem çevresel ve sosyal riskleri, hem de
maliyetiyle Türkiye’ye vereceği zararlara dikkat çekti.
Greenpeace’in, planlanan santralin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED)
Raporu’nun eksiklikleri nedeniyle Aralık ayında açtığı dava ise devam ediyor.
Greenpeace, ÇED Raporu’nun iptalini ve Türkiye’nin nükleer planlarından
vazgeçerek, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjilere yönelmesini talep
ediyor.
Yapılan basın açıklamasında konuşan Greenpeace Avukatı Deniz Bayram,
“Mersin Akkuyu’da kurulması planlanan santralin ÇED raporu, kısa bir süre
önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanarak, nükleer projeye
izin verildi. Bu Rapor, eksikliklerin yanı sıra yanlış bilgilerle dolu. Şeffaf ve
katılımcı olmayan süreçler ile kabul edilen ÇED raporunda, radyoaktif atıkların
nasıl yönetileceği ve boğazlardan geçişi gibi esaslı konular belirsizliğini
koruyor” dedi.
Açıklamasına Greenpeace eylemcilerinin cesur eylemine dikkat çekerek
devam eden Deniz Bayram “Greenpeace eylemcileri, Türkiye'nin en yüksek
binalarından birinden, hem Mersin hem de Türkiye'de nükleer istemeyen
çoğunluğun sesi oluyor. Karar vericiler bu sese kulak vermeli. Türkiye, hem
maddi olarak hem de riskleriyle bu topraklara pahalıya patlayacak olan
nükleer enerjiye mahkum olmak zorunda değil. Projenin ÇED Raporu
hakkında adil bir yargılama sürecinin yürütüleceğine güvenmek istiyor ve ilgili
raporun yargı sürecinde iptal edileceğine inanıyoruz” diye ekledi.
Greepeace’nin ilgili ÇED raporuna dair açtığı davanın gerekçeleri ise şu
şekilde:
-Akkuyu Nükleer Enerji Santrali, projenin tamamının Rusya
hükümeti tarafından gerçekleştirileceği bir projedir. Nükleer bir
kaza olması halinde, bu kazanın çevreye ve canlı yaşamına
vereceği geri dönülemez zararların ekonomik ve sosyal
sorumluluğunu kimin alacağı ise muğlaktır. Nükleer
sorumluluk, Türkiye yasalarında düzenlenmediği gibi bu
konularda yapılan uluslararası sözleşmeler ise yetersiz, eksik
ve Türkiye’de uygulama alanı olmayan düzenlemelerdir.
-ÇED Raporu hazırlanırken şeffaf ve katılımcı bir süreç
işletilmemiştir. İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu’nda ve
halkın katılımı sürecinde iletilen itirazların dikkate alınıp
alınmadığı bugün bile halen bilinmemektedir.
- Nükleer enerji santralinin radyoaktif ve tehlikeli atık
statüsünde olan nükleer atıkların nasıl depolanacağı ve
taşınacağına ilişkin yeterli bilgiler yer almamaktadır.
- Santralin kurulması planlanan alana yakın bir fay hattı
bulunuyor ancak ÇED raporunda, deprem olması
durumundaki kaza riskleri değerlendirilmemiştir.
-Proje kapsamında, kaza riskleri gereği gibi
değerlendirilmemiş, kaza olması halinde tahliye planı
uluslararası standartlar kapsamında değerlendirilmemiştir.
binası olan 177 metre yüksekliğindeki Metropol binasına çıkarak, ‘Nükleer
pahalıya patlar’ yazılı ve 'nükleere hayır' işaretlerinin olduğu iki dev bir pankart
açtı. Toplam 220 metre kareye ulaşan, pankartlarla eylemciler, Akkuyu’da
kurulması planlanan nükleer santralin hem çevresel ve sosyal riskleri, hem de
maliyetiyle Türkiye’ye vereceği zararlara dikkat çekti.
Greenpeace’in, planlanan santralin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED)
Raporu’nun eksiklikleri nedeniyle Aralık ayında açtığı dava ise devam ediyor.
Greenpeace, ÇED Raporu’nun iptalini ve Türkiye’nin nükleer planlarından
vazgeçerek, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjilere yönelmesini talep
ediyor.
Yapılan basın açıklamasında konuşan Greenpeace Avukatı Deniz Bayram,
“Mersin Akkuyu’da kurulması planlanan santralin ÇED raporu, kısa bir süre
önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanarak, nükleer projeye
izin verildi. Bu Rapor, eksikliklerin yanı sıra yanlış bilgilerle dolu. Şeffaf ve
katılımcı olmayan süreçler ile kabul edilen ÇED raporunda, radyoaktif atıkların
nasıl yönetileceği ve boğazlardan geçişi gibi esaslı konular belirsizliğini
koruyor” dedi.
Açıklamasına Greenpeace eylemcilerinin cesur eylemine dikkat çekerek
devam eden Deniz Bayram “Greenpeace eylemcileri, Türkiye'nin en yüksek
binalarından birinden, hem Mersin hem de Türkiye'de nükleer istemeyen
çoğunluğun sesi oluyor. Karar vericiler bu sese kulak vermeli. Türkiye, hem
maddi olarak hem de riskleriyle bu topraklara pahalıya patlayacak olan
nükleer enerjiye mahkum olmak zorunda değil. Projenin ÇED Raporu
hakkında adil bir yargılama sürecinin yürütüleceğine güvenmek istiyor ve ilgili
raporun yargı sürecinde iptal edileceğine inanıyoruz” diye ekledi.
Greepeace’nin ilgili ÇED raporuna dair açtığı davanın gerekçeleri ise şu
şekilde:
-Akkuyu Nükleer Enerji Santrali, projenin tamamının Rusya
hükümeti tarafından gerçekleştirileceği bir projedir. Nükleer bir
kaza olması halinde, bu kazanın çevreye ve canlı yaşamına
vereceği geri dönülemez zararların ekonomik ve sosyal
sorumluluğunu kimin alacağı ise muğlaktır. Nükleer
sorumluluk, Türkiye yasalarında düzenlenmediği gibi bu
konularda yapılan uluslararası sözleşmeler ise yetersiz, eksik
ve Türkiye’de uygulama alanı olmayan düzenlemelerdir.
-ÇED Raporu hazırlanırken şeffaf ve katılımcı bir süreç
işletilmemiştir. İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu’nda ve
halkın katılımı sürecinde iletilen itirazların dikkate alınıp
alınmadığı bugün bile halen bilinmemektedir.
- Nükleer enerji santralinin radyoaktif ve tehlikeli atık
statüsünde olan nükleer atıkların nasıl depolanacağı ve
taşınacağına ilişkin yeterli bilgiler yer almamaktadır.
- Santralin kurulması planlanan alana yakın bir fay hattı
bulunuyor ancak ÇED raporunda, deprem olması
durumundaki kaza riskleri değerlendirilmemiştir.
-Proje kapsamında, kaza riskleri gereği gibi
değerlendirilmemiş, kaza olması halinde tahliye planı
uluslararası standartlar kapsamında değerlendirilmemiştir.