“DURMAK YOK YOLA DEVAM”
Zaman zaman dünyanın bir çok ülkesinde de başvurulan eylemlerden biri de açlık grevidir. Bu eylem tipi güçlü olunduğu zaman değil, daha çok zayıf olunduğu, aciz durumda kalındığı zamanlarda ortaya koyulan bir davranıştır.
Türkiye,de daha çok 12 eylülle birlikte cezaevlerinde baş gösteren açlık grevi bir şeyleri kabul ettirme anlamında etkili bir silah olarak kabul edilir.Nazım Hikmet 1938 yıllarında toplamda 35 yıla mahkum edildikten ve 12 yıl tutuklu kaldıktan sonra 1950 yılında Bursa cezaevinde açlık grevine başlamıştı. Bildiğimize göre bu ilk açlık greviydi.
PKK dağlarda ve siyasi uzantıları şehirlerde köşeye sıkıştırıldığını görünce açlık grevleri ile emellerine ulaşabilmek için son şanslarını kullanmaya başladılar. Bu arada dokunulmazlık zırhına bürünmüş siyasiler devletin polisini, valisini, askerini tahrik ederek haklı sebeplerin oluşmasına zemin hazırlayarak, kürt halkını arkalarına almak istemektedirler.
Cezaevinde açlık grevi yapanların durumuyla ilgili gazetelere yansıyan bir habere göre durumlarının iyi olduğu yönündeydi. Sabah Gazetesinde çıkan habere göre, İnsan Hakları Komisyon Üyeleri açlık grevindeki PKK’lılarla görüşmüş, tutuklulardan birisinin 53 gün önce başlattığı eylemden sonra iki kilo aldığı görülmüştür. Eylemlere katılanların kilo ve nabız durumları açlık grevine başlamadan önce doktor kontrolünde tutanaklara geçmiş ve sonrasıyla karşılaştırılmıştır. Habere göre:“19 PKK'lıdan 12'si bir ile 7 kilo arasında kilo kaybına uğradı. 6 eylemci aynı kiloda kalırken, bir eylemci ise iki kilo aldı.” Hatta Kantin alışveriş listesinde yapılan incelemede ise açlık grevindeki bazı hükümlülerin domates, salatalık, yoğurt, kuru kayısı, peynir, balık, konserve, meyve, bisküvi, çikolata gibi katı gıdalar aldıkları, eylemcilerle aynı koğuşta kalan diğer hükümlülerin alışveriş listesinin de oldukça uzun olduğu görülmüş.
Bu bilgiler ışığında Başbakan Erdoğan’ın üzerine basa basa söylediği sözlerin altını kırmızı kalemle çizerek üzerinde iyice düşünmek gerekiyor. Erdoğan, “Bu açlık grevleriydi, ölüm oruçlarıydı bunlar şantajdır, bunlar blöftür, bunlar şovdur. Şimdi de milletvekilleri yapıyorlarmış. Ne yapıyorlarsa yapsınlar. “ diyerek tehditlere hiçbir şekilde boyun eğmeyeceklerini belirtti.
En iyi niyetimizi kullanarak Başbakanın nihayetinde gerçeği görmüş olması sevindiricidir diyelim. İnşallah dediği gibi PKK’nın isteklerine hiçbir şekilde boyun eğmezler ve hükümet olarak kurulan oyunların içine düşmezler. Sayın Başbakan’ın bu sözleri inşallah tersinden okunmaz.
Milliyetçi Hareket Partisi her zaman olduğu gibi bu oyunun çok öncelerde farkına varmış ve hükümete hatırlatmalarda bulunmuştu.
Bahçeli, Milletin birliği ve bütünlüğüyle ilgili her türlü haklı meselelerde hükümete destek vereceklerini söylemişti.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin basın bildirisinde belirttiği üzere Tutuklu ve hükümlülerin yaptığı açlık grevleri tam anlamıyla bir göz dağı vasıtasına dönüşmüştür. Taviz koparacaklarını hesaplamışlardır. PKK kış ayına girerken eylemlerini dağdan cezaevlerine indirmiştir. (…) Cezaevine dışarıdan talimatla ölüme yatanlar, İmralı canisinin tecrit şartlarının kaldırılmasını, anadilde eğitim, anadilde savunma taleplerini dayatmışlardır.
PKK’ ve siyasi uzantılarına bu zamana kadar tavizler veren AKP hükümetinin PKK’yı bitirme konusundaki yol haritasının yanlış olduğunu bir kez daha görmüş olduk. İnşallah yanlıştan dönülerek, köşeye sıkışmış olan PKK ve uzantılarına yeni tavizler vererek asker ve polislerimizi şehit etme fırsatı tanımazlar.
PKK şu an ne istiyor peki:
İmralı canisinin tecridine son verilmesini, kademeli olarak özgürlüğünün teslimi,
Kürtçe kimliğin tanınması ve ana dilde eğitim hakkının verilmesi,
PKK üzürindeki askeri operasyonların durdurulmasını talep ediyorlar.
BDP’liler, aleni olarak, Öcalan canisini Kürt halkının lideri olarak gördüklerini söylüyor.
“Beğenirsiniz beğenmezsiniz Kürt halkı sayın Öcalan’ı kendisinin önderi kabul etmiştir. Türkiye halklarının geleceği İmralı’da rehindir” diyerek çok net bir ifadeyle ne gerekirse yapacaklarını belirtiyorlar.
Demirtaş konuşmasında 60. güne giren arkadaşlarımız durumu yeniden değerlendirsin diye rica ediyoruz. Ölünecekse biz öleceğiz. Sizin kadar kararlıyız” diye konuştu.
gözünü kırpmadan asker ve polislerimizi şehit eden, kendi halkını hiç acımadan öldüren, suçsuz günahsız her şeyden bir haber yaşayan insanların bulunduğu kalabalıklara bombalar atan, çoluk çocuk demeden kıyan” sizin arkadaşlarınızın” canı bu kadar kıymetli demek!..Sizin dışınızdaki insanların canı yok muydu?..