Duydum: Uğur Dündar Medya dalında Ruşen Çakır’a ödül vermiş. Az dikkat ettim dinledim. Meğer ödülün adı “Erbakan ödülü" imiş. Gayriihtiyarı dudaklarımdan şu meşhur cümle döküldü: “kimler kimlerle yan yana geliyor”
Ey Rabbim! Tamam, burası Türkiye ama bu kadar da burası Türkiye değil, olamaz. Şaka gibi, yok yok yok artık. Nasıl olur, hayır olamaaaaz. Erbakan adı nerede, Uğur Dündar nerede... Olamaz! Olsa olsa bu organizasyon çakmadır, gerçek olamaz veyahutta Uğur Dündar ve Ruşen Çakır gerçek değil sahtedir, çakmalarıdır. Ya da verilen ödül sahtedir, çakmadır.
Türkiye'de gerçek Erbakan adıyla yanyana yazılabilecek, ödül kelimesi ile bir cümle içinde telaffuz edilebilecek son kişi bildiğimiz Uğur Dündar’dır.
Ödül alabilecek yine son kişi de gerçek Ruşen Çakır’dır.
Bu bir rüyadır. Hatta rüyadan da öte bir şeydir. Rüyanın hani doğru olma, çıkma ihtimali vardır ya çok az da olsa... Ama bu resmin gerçek olma şansı hiç yok.
Çünkü; 28 Şubat 1997 ve biraz önceleri hani bizim medyanın tek merkezi ses olduğu meşhur yıllarda, hani 28 Şubat'ın Erbakan iktidarını deviren medya ayağı döneminde, Uğur Dündar namaz kılan öğrencileri gizliymiş gibi uzaktan çekmeyi başarmıştı (!) Geri fondan korku müziği eşliğinde bilmem kaç akşamlar - Erbakan hükümeti devrilene kadar-defalarca televizyonlar ve gazeteler ile beynimize kazıdığı günler... Unutulabilir mi? İşte Ruşen Çakır da aynı tavanın baĺıdır.
Bu akıllı üstü resmin birkaç gün öncesinde neymiş efendim Abdullah Gül muhalefetin adayı olacakmış.
Hani 2007'lerde meclis 411 milletvekili ile Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı seçmişti.
Hani ondan az öncede Deniz Baykal “olma olma” diyerek bağırıyordu ya.
Hani hürriyette 411 elin kaosa kalktığını bilmişti ya!
Bunların sonucunda millete gidildi yapılan oylamada artık Cumhurbaşkanını halkın seçmesine yönelik yasal düzenleme halk oyuyla geçmişti. İşte millete rağmen kendisini milletin efendisi görenler,” herkes için CHP” sloganını her seçimde duvarlara yapıştıranlar, kendi ayaklarına kurşun sıkmış oldular.
Ama düşünmedikleri için o vakit bu referandum ile birlikte hayatlarının sonsuza dek değiştiğini fark edemediler. Bu günlerin geleceğini göremediler, sadece olma olma diye bağırdıklarından düşünmüyorlardı çünkü başarmışlardı.!
Yok kardeşim eski iktidar muhalefet ayak oyunları ana veya yavru muhalefet veya iktidarın küçük ortağı gibi kavramlar o vakit tarih olmuştu, anlayamadılar. Şimdi yaşayarak öğrenecekler
Siyaset aniden hızlandı ya siyasette düşünmeye pek ihtiyaç duymayanlar biraz şaşırır gibi oldular.
Nereden anladım?
Gençler bugünlerde Güneş Motel olayı diye bir şey duyuyorlar ama hiçbir şey anlamıyorlar. Ancak o günleri hatırlayanlar çok iyi anlıyor. Futbolcu transferi gibi milletvekili pazarlıklarıyla hükümetler yıkıp hükümetler kurulduğunu seçimlere gidildiğini ince pazarlıklarla ortaklaşa iktidar olunduğunu çok iyi hatırlıyoruz. Akşamdan sabaha ne olacağını kestiremediğimiz yıllardı. Demirel ne kadar çok severdi bu işleri...
Ülkemizin değerli siyasetçileri partileri, uyanın iktidar isteyen artık asgari %50+1 oy oranında millete dayanmak zorundadır. Yoksa iktidar da yok. Pijamalı karşılanan başbakan dönemleri de bitmiştir artık.
Meclis artık esas olarak kanun yapacak, milletvekilleri bakan olmak için eskisi kadar çabalamayacaklardır. Üstelik bakan olmak eskisi kadar da havalı olmayacak eskisi kadar bürokratik oligarşi de güçlü olamayacak.
Neymiş 15 milletvekiliyle grup kurmuş neymiş bu parti değiştiren vekiller mecliste yeni gruplarındaki sandalyelere oturmamışlar.
Oturamazlar efendim. Çok çok sırıtıyorlar.
Eskiden bu tür oyunlarla vekil transferi ile hükümet işleri oluyordu. Ama bundan sonra olamayacağını anlayamamışlar ki hala eski alışkanlıklarla iş tutuyorlar. Olmaz efendim, oy alacaksınız, hem de %50+1 olacak. Cumhuriyet Halk Partisi evet ismiyle müsemma olacak yani halkın Partisi olacaksınız. Halktan büyük ekseriyetle yani %50+1'in oyunu almak zorundasınız. Lütfen anlayınız.
Hani derler ya "beş benzemez." Bizim siyasi arenamız birazda şaşkınlıkla bu 5 benzemelerin yan yana geldiğini şu anda görüyoruz. Âmâ hesap etmedikleri husus ise niye bir araya geldiklerini saklamalarıdır. Âmâ biz biliyoruz. Söyleyelim niye bir araya geldiklerini “Erdoğan düşmanlığı”.
Erdoğan düşmanlığı adamı iktidar yapmaz. Bilmem kaçıncı kez gördük, yine olmaz Erdoğan düşmanlığı değil milletin adamı yani milletten oy alacak adamlığa soyunmaları gerektiğini hala anlayamamışlar.
Siyasetçi isen yönetmek istiyorsan: oy alacaksın. Milletin adam olacaksın şu anda peygamber ocağı olan ordumuz artık sana fayda etmez. Uğur Dündar da zaten artık ödül almakla meşgul sana haber yapamaz. Hem aczimdendilerse çok yaşlanmıştır. Sokağa çıkamazlar zamanda çok yaşlı görünüyorlardı.
Fadime Şahin, Ali Kalkancı da zaten yaşlanmıştır. Ekranlarda görürseler bile artık kimse bakmaz acıyıp gözyaşı da dökmez. Anlaşıldı mı "tek yol devrim" lafı gibi bir şey yani. Tek yol yüzde 50 artı 1 oy lazım. Bunun haricinde eski alışkanlıklarla da bu oyu almak mümkün değil, çok zor,belki de imkansız çünkü parti değiştirip ama sandalyesini oturacağı yeri beğenmeyip oturamayan 15 vekil ile hiç olmaz. Milletin vereceği oy lazım. Bu gerçeği hala anlamayanlar. İki ay sonra mecburen anlayacak, okumasa da anlayacak.
Yani abidik gubidik işler artık işe yaramaz, artık tek yol halkın oyu hemde yüzde 50 artı