Yüzlerce kitabı bulunan ve Darvinizme sözde savaş açan ve İsrail ile yakın ilişki içinde olduğu iddia edilen ve büyük tepki alan Adnan Oktar ilk, orta ve liseyi müteakip önce İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi İç Mimari Bölümü’nde eğitim almaya başlamış bir süre sonra okuldan ayrılmıştır. Ve daha sonrasında da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe ve Tarih Bölümü’ne giriş yapan Adnan Oktar bu okulu da yarım bırakmıştır.
Harun Yahya adıyla yazılan kitaplarda evrim doğrudan Nazizm, materyalizm, Budizm ve Komünizm bağlantılı şeytani bir öğreti olarak sunulmuştur. Sahibi olduğu İnternet siteleri ve Televizyonları aracılığı ile o kadar ileri götürmüştür ki kendisini Hz. Muhammed s.a.v efendimizin soyundan gelme yani seyyid olduğunu belirtmekten hiç kaçınmamıştır. Bir taraftan seyyid olduğunu ileri sürerken bir taraftan beslemesi olan kediciklerle zevki sefa içerisine bulunmuştur.
1980’lerin sonlarına doğru Ortaköy’de bir evde “Adnan Hoca” olarak ortaya çıkan Adnan Oktar etrafına tamamı varlıklı ailelerin çocukları olan genç ve güzel kızları ve yakışıklı oğlanları toplamış, onları müridi haline getirmiştir. Zengin çocuğu müritlerinin ailelerinden “Aşırdığı” pahalı şeylerden geçiniyor, çocuklar bu bataklığın içinde aileleri ile karşı karşıya geliyordu. Bazı çocukların aileleri arasında bakan ve siyasetçi çocuklarıda vardı. Hatta bu müritlerinin anne ve babaları öldüğünde mirasları Adnan Oktar’a verilmekteydi. Böyle böyle korkunç bir kedicikler imparatorluğunu kurmuştu. Bazı aileler çocuklarını bu beladan zar zor da olsa kurtarabilmişler.
Müritlerinin yeni müritler bulunması için ortalığa çıkan güzel kızlara “Motorlar” evlerde hizmet eden ve sokağa çıkmayan kızlar ise “Bacılar” diye isimlendirilmiş.
İstanbul’un farklı semtlerde evlerde gruplar halinde yaşayan Adnancılar kendi aralarında kıydıkları nikahlarla evleniyor, çocuk yapıyorlardı. Hatta bu iş o kadar fütursuzca ileri gitti ki adeta İslam adı altında yeni bir din yaratıyor, namazları farklı kılıyor, İslam’ın kılık kıyafet kuralları, cinsellikle ilgili kuralları kendilerine göre değiştiriliyordu.
Adnan Oktar’ı biz kandırdığı kızlardan biri olan manken Ebru Şimşek bir şekilde bu gruptan kurtulmasıyla tanıdık. Ebru Şimşek kurtulsa da çeşitli tehditlere ve şantajlara maruz kaldığını bizzat belirtmiştir. Şimşek’in avukatı, grup tarafından baskı ya da başka yollarda davalardan çekildi. Sonunda Adnan Oktar tutuklanarak 1999 yılında cezaevine girdi. Tam bu sırada garip bir şekilde davaya müdahil olan siyasetçiler de davadan çekildiler. Bir süre sonra da serbest kaldı.
Adnan Oktar'ın İsrail’de bazı gruplarla sıkı fıkı ilişkileri vardı. Oktar hareketi, Müthiş bir “Pro İsrail” hareketi haline gelmişti. Adnan Oktar, Harun Yahya ismiyle “Evrim karşıtı” kitaplar yazdığını söylese de bunların pek çoğu ABD’de bulunan bazı evanjelik grupların ve güçlü kiliselerinin yazdığı veya yazdırdığı kitaplar olarak biliniyordu. Adnan Oktar’ın bu kiliselerle de yakın hatta parasal bağlantısı olduğu da iddia ediliyordu. Kendine ait bir internet televizyonundan yayıncılığa başlayan Adnan Oktar, genç ve güzel kızlara televizyonunda iş teklif edip, sonrasında da bunları tehdit ve şantajla elinde tuttuğu iddia ediliyordu.
Adnan Oktar’ın en tanınmış “kediciklerinden” Ceylan Özgül, 2018 yılı başında Adnan Oktar’ın yanından ayağında terlik ve pijamalarıyla kaçtığını iddia etti. “Adnan Hoca”nın yanından kaçtığını söyleyen Ceylan Özgül, kediciklerin "içerdeki hayatı" hakkında bomba iddialarda bulunmuştu.
Ve bu günlere gelindi.
Adnan Hoca' soruşturması bütün hızıyla sürerken bu yapıya ilişkin geçmiş dönemde açılan soruşturmalardaki bilgiler de ortaya çıkmaya devam ediyor. Adnan Oktar ve adamları hakkında açılan ancak 2013'te zaman aşımından düşen davanın dosyasındaki 'Gizli Tanık' ifadeleri örgütün o dönemdeki faaliyetlerine de ışık tutar mahiyette...
"16 yaşımdayken, sonradan Adnan Hoca grubundan olduğunu öğrendiğim bir şahısla tanıştım. Bana dini telkinlerde bulundu, ibadet etmem gerektiğini ve bu ibadeti herkes tarafından bilindiği şekilde değil de günde iki vakit; sabah akşam ikişer rekât halinde ve her rekâtta birkaç kelime söyleyerek yapabileceğimi söyledi. Hatta çırılçıplak da yapabileceğimi söyledi. Bana mantıksız gelmişti ama yapılan telkinlerle ben de buna inanmaya başladım. Kısa bir süre sonra beni grubun diğer üyelerinin de kaldığı evlere götürmeye başladı. Erkek arkadaşımın telkinleri sonucunda kendisinin grubundaki diğer arkadaşlarıyla birlikte olmamın sevap olacağına inanmaya başladım."
"Bu dönemde arkadaş grubunun üyesi olan A.T, A.A, A.Ç, A.A.B, A.A, A.K, B.B, B.Y, B.S, H.A, C.Y, C.G, E.E, F.T, F.K, H.E, İ.T, K.K, M.M, M.D, N.A.K, N.N, O.B, U.Z, Ö.B, A.S.E, S.U, S.A, S.S, S.K, S.M, T.K, U.S.T adlı şahıslarla çeşitli şeklilerde ilişkiye girdim. Bu ilişkiler sebebiyle cinsel hastalıklara yakalandım. Tedavi gördüm. Bu hastalıklara diğer bazı kızlar da yakalanmıştı. Doktor bu hastalığın sebebini çok eşlilik olarak açıklamıştı. Grubun içinde 'Cariye' olarak bilinen kızların evine gidip gelmeye başladım. 'Abi' olarak nitelendirilen Adnan Hoca'nın yazdığı iddia edilen kitaplar sürekli okutuluyordu. 'Kardeşler' olarak nitelendirilen grubun evlerinde de sürekli ilişkiler oluyordu. Buradaki B.G, T.A.T, D.A, Ç.Y, S.S, B. ve İ. adlı kızlar da aynı şeyi yapıyordu."
"Evlerdeki koltuklar genelde altın varaklı aynalar, plazma televizyonlar, şirketlerde de genelde deri koltuklar kullanılarak lüks ve cazip bir hava oluşturuluyordu. Özellikle yatak odalarında yatağın karşısında aynalı bir dolap olurdu. Kişinin kendi boyun bölgesi ve (bazı mahrem noktalarına) bakması haram kabul edildiğinden bu bölgelerin ancak aynaya bakılarak görülebileceği söyleniyordu. Bir gün Ortadoğu'ya hâkim olunacağı, Antalya bölgesinden Tevrat'ın en eski halinin çıkacağı, bunun da bizim kutsal kitabımız ile aynı olacağı söyleniyordu. Kardeşler 'Abi'yi hayvanlarla konuşurken gördüklerini söyleyerek onu gözlerinde büyütmeye çalışıyorlardı."
İfadeler bunlar. Artık bu seks imparatorluğunun seyyid olduğunu belirten bu şarlatanı hakkında ne düşündüğünüzü duyar gibiyim.
İstanbul Emniyeti Mali Şube Müdürlüğünün yaklaşık 1 yıldır takibe aldığı Adnan Oktar ve kedicikleri için İstanbul merkezli 5 ilde eş zamanlı operasyonlar düzenlendi. Kaçmaya çalışan Adnan Oktar ve yanında bulunan Didem Ürer'in üzerinde yüklü miktarda nakit ele geçirilirken, kasalarda bulunan paraların sayımı da hala devam ediyor.
Mali polis tarafından polisten kaçarken Sarıyer’de yakalanan 62 yaşındaki Adnan Oktar, yakalandığı sırada yanında ’Kedicik’ olarak ünlenen ve televizyon kanalında program yaptığı kadınlardan Didem Ürer ile birlikte gözaltına alındı. Oktar ve Ürer’in bulunduğu arabada yaklaşık 50 bin lira para ve bir çanta dolusu döviz ele geçirildi. Aramalarda ayrıca, 400’den fazla flash bellek, 70 silah, 3 binden fazla mermiye el konulduğu, kasalarda bulunan yüklü miktardaki para ve dövizin sayımının ise hala devam ettiği aktarıldı.
Herhangi bir işte çalışmayan ve ne iş yaptığı tam olarak bilinmeyen Adnan Oktar'ın bu parayı nasıl kazandığı merak edilirken. Posta Gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık Oktar'ın nasıl para kazandığıyla ilgili ifadeleri kullanmıştı;
“İsrail’den Türkiye’ye gelen kimlikleri tespit edilen hahamlar, milletvekilleri ve siviller üzerinden nakit akışı oluyor. 15-20 kişilik gruplar halinde İsrail’den Türkiye’ye geliyorlar. Her biri üzerine 15-20 bin dolar para alıyor. Türkiye’ye geldiklerinde bu para toplanıp örgüte elden teslim ediliyor.”
“Müritlerin ve ailelerinin parasına çöküyorlar. Çalışan müritlerin maaşlarının tamamına el konuyor. Diğer gelirlerden örgüt adına hak isteniyor. Söz gelimi bir müride miras kaldığında “ecrin” adı altında o mirastan örgüte pay alınıyor.”
“Paravan şirketleri var. Bu şirketler hayali ihracat yapıyor. Bir kişi adına açılıp kapatılan 20 farklı şirketten bahsediliyor.”
“Şantaj-tehdit... Kaynaklarıma örgütün bu kanallardan elde ettiği aylık ortalama geliri sordum. Aldığım cevabı aynen yazıyorum: “Her ay sabit bir gelirden bahsetmek zor. Sürekli değişiyor. Ancak hiçbir ay milyon doların altına inmiyor. Şöyle düşünün en basitinden evdeki bir FENDİ yastığın fiyatı 3 bin lira!”
İşte Ülkemizde internet ve medyanın bir insanı nasıl yoldan çıkarabildiğinin ve azgınlaştırdığının belgesi. Bir sonraki yazımda da Oktar Babuna ile Adnan Oktar ilişkisini yazacağım.
Saygılarımla