Dünya’nın en zehirli sürüngenlerinden birisidir ENGEREK YILANI.
Gözlerinin önünde bulunan ve fazla sayıda sinir barındıran küçük çukurları, sıcakkanlı avlarının yerlerinin tespit etmesi için kullanırlar. Pit denilen bu çukur organlar son derece karmaşık bir ısı-algılayıcı radar sistemi içerir. Bu sistem öylesine hassastır ki, metrelerce uzaktaki bir fareyi, zifiri karanlıkta bile algılayabilir. Gözleri ile görmese bile uzaklaşan avının yerde bıraktığı ısıyı takip ederek bulabilirler. Üstelik bu algılamayı saniyenin onda birinden daha kısa bir zamanda başarır. Bu özellik özellikle Amerika silah savunma sanayinde taklit edilmeye çalışılmaktadır.
Engerekteki kadar hassas algılayıcılarla donatılmış bir savaş uçağı yapıldığında pilot, yaydığı ısıdan dolayı kilometrelerce uzaktaki bir rokettin kendine yönelip yönelmediğini tespit edip roket daha çok uzaktayken kaçıp kurtulabilecektir. Amerikan ordusunun yürüttüğü bir çalışmada, Teksas Üniversitesi’nde araştırmacı Dr. John Pearce engerekteki algılama sistemini savaş uçaklarına uyarlamaya çalışmaktadır.
Gelelim konumuzla ilgisine. Malumunuz ülkemize karşı 1950 den beridir müttefik dediğimiz başta Amerika olmak üzere NATO üyesi ülkeleri bilinçli ve sistematik bir topyekun psikolojik, asimetrik paralel terör savaşımı vermekteler. Amaçları ülkemize dayatıp başaramadıkları SEVR ANLAŞMASI’nı uygulamak. Ekonomik kıskaçla bunaltıp halkımızı devlete isyana teşvik etmektir.
Sözde müttefik dediğimiz bu ülkeler emperyalist emellerini gerçekleştirmek için her şeyi yapmaktalar. Aynı engerek yılanları gibi. Palazlandıkları an ortamı kontrolleri altına almakta çok ustadırlar Engerekler. Engerek yılanları bir yere yeter ki yerleşsinler anında çoğalırlar. Atatürk zamanında ülkemize yerleşemeyen Amerika NATO’ya Demokrat Parti ile girmemizle birlikte İncirliğe girdiler. İncirliği kapattık yine 12 Eylül yönetiminin yaptığı ilk iş İncirliği vermek oldu. Bir emekli asker olmama rağmen bu 12 Eylül yönetimi ülkemize çok zarar verdiler diyebilirim.
Mustafa Kemal Atatürk, Amerika’ya ödün vermediği gibi, komünizme de temkinli durmuştur. Milli birlik ve istiklal duruşu ile emperyalistlere dik durduğundan bu gün ATATÜRK’e neden saldırıldığını şimdi sizlerde anlamış olmanız gerek!
Şu soruyu sormakta çok geciktik!
AMERİKA TÜRKİYE’NİN DOSTU OLABİLİR Mİ?
YA DA RUSYA İÇİNDE SORABİLİRİZ!
Bu soruyu sorduğunuz zaman hatırlarsanız İngiliz Başbakan’ı, “komünizmin dağılmasından sonra yeşil kuşak, yani İslam dünyası bizim hedefimizdir, düşmandır “ demiştir. ABD Başkanı Bush da 11 Eylül saldırıları yapıldıktan sonra “haçlı seferleri başlamıştır” demiştir.
NATO’da bu maksadın askeri kanadı olduğuna göre demek ki bütün İslam dünyası bu adamların hedef alanıdır…”
Ülkemiz üzerinde hesabı olanlarla dost olamayız.
“Eğer bizim değerlerimiz üzerinde komşularımızın bir hesabı varsa bunun ötesinde coğrafyamız üzerinde bir hesabı varsa, biz asla o milletlerle dış politikayı devam ettiremeyiz. Müttefikimiz, diye kabul ettiğimiz ABD’nin, AB ülkelerinin, İsrail’in bizim topraklarımızın, coğrafyamızın üzerinde hesabı var.
Dünyada ekonomik krizleri inceleyin sırasıyla 1948 Krizi, 1954 Krizi, 1958 Krizi, 1969 Krizi, 1974 Petrol krizi, 1978 Krizi, 1986 Krizi, Kara Pazartesi (1987), 1994 Krizi, 1997 Asya krizi, Kasım 2000 krizi, Şubat 2001 krizi, 2008 Küresel ekonomik krizi, birinci ve İkinci Irak savaşları, Suriye’de ki iç ayaklanmalar, Yunan ekonomik krizi (2011) adım adım dünya’da yeniden yapılanmaya doğru gidişin işaretleriydi.
Küresel ısınmayla birlikte yakın gelecekte tüm ülkelerin topraklarını okyanuslar yutmaya başlayacak. Dünya ticareti Amerika, Avrupa ve Afrika arasında daraldı. Gelecek bakir alanlarıyla Orta Asya’dan, Mezopotamya’dan başlayacak. Dünya lider değişimlerine gidiyor.
Rusya bu gelişmeleri öncesinden iyi okudu ve bölge ülkelerini iyi markaja alarak ağırlığını koydu. Amerika’da muhtelif oyunlarla 1989 da kurulan Amerika ile pasifik işbirliğini APEC harekete geçirmek, Orta Asya ticaret kartını oynamak, Küresel ısınma nedeniyle topraklarının sular altında kalacağını bildiğinden halkını Orta Asya’ya taşımak, ve yerleşmek, sömürmek istemektedir. Son saldırıları Rahip olayı gibi basite indirgememek gerek. Önünde ki engel olan ülkemizi hizaya getirmeye çalışmaktadır!
Ülkemiz açıkça emperyalist dediğimiz sözde müttefik olarak kabul gördüğümüz ülkelerin açık tehdidi ve saldırılarına maruz kalmıştır. Ulusal Tarım ve Hayvancılık politikalarımız ablukaya alınmıştır. Açıkçası “perşembenin gelişi çarşambadan belli olur” diye sözün söyleneceği tam yeridir. Adım adım bu günler ülkemize dayatılmıştır. Son Amerika saldırılarını iyi okumak gerek. ABD'nin ülkemiz ekonomisinin kırılganlığından faydalanarak Türkiye'ye istediğini yaptırmanın peşinde. Türkiye'nin ekonomisi kırılgan ve dış unsurlar da Türkiye ekonomisinin kırılganlığından faydalanarak Türkiye'yi projelerini gerçekleştirme noktasında kolay bir hedef olarak görüyorlar. Bugün 500 milyar dolara yakın bir borç içerisindeyiz, ciddi anlamda sıcak paraya ihtiyacımız var ve dolardaki yükseliş de ortada. Hazır böyle bir ortam varken Türkiye'yi, kendi açılarından, yola getirmeyi düşünmekteler. Özellikle Çin'le yapılan yeni kredi anlaşması, Rusya’dan S-400 füzeleri alımı, bölge ülkeleri ile artan ticaret hacmimiz Amerika’yı tedirgin etti. En son olarak da İran’a koymaya çalıştığı ambargoda Birleşmiş Milletlerde Amerika aleyhine olan gelişmeler uyuyan engerek yılanını uyandırdı. Beraber arkadaşlık yaptıklarının ayaklarına dolanmaya başladılar.
Bu bağlanma dolar ülkemizde ticaret olarak alışveriş piyasasından çekilmelidir. F-35 uçakları ile ticarette alacağımız var ise borçlara karşılık takas yapılabilir. Uluslar arası ticarette YUAN, YEN, EURO, TÜRK LİRASI gibi para birimleri ile ticarete geçilmelidir. Ülkemizde NATO’ya tahsis edilmiş, Amerika’nın kullanımına açılmış On beşe yakın Üsler (Küre ve İncirlik dahil) kapatılmalı hatta faaliyetleri durdurulmalıdır. İthalat ve ihracatımızda, iç piyasada TÜRK LİRASI haricinde para birimi konuşulmamalıdır. Tüm Amerika mallarının alımı ithalatı ihracatı durdurulmalıdır.
Tarım ve hayvancılık politikalarına ağırlık verilmeli, teşvikler artırılmalı, dışa bağımlılıktan kurtulmamız gerek. Ülkemizde kooperatifleşmeler daha aktif hale getirilmelidir. Tarım ve Hayvancılık maliyetleri düşürülmeli teşvik edilmelidir.
Ülkemizde 1950’den beri her hükümet kurulduğunda hemen Amerika’ya icazet alır dibi gidilmektedir. Biz onların eyaleti miyiz? Bu alışkanlık bir an önce terk edilmelidir.
Halkımızın kredi borçları ve kredi kartları borçları ertelenmelidir. Halkımıza ayakta durması için ek yardım verilmeli, halka güven verilmelidir. Biz bu günlerde olacakları 24 Haziran öncesinde yazmıştık. Artık olan oldu milli duygularla kenetlenmemiz gerek. Yanlıştan dönmekte erdemliliktir. Tasarrufa öncelikle Devlet yönetimi ve harcamalarından başlanmalıdır. Bir Bakanın dünya beri yardımcısı, danışmanı olmasına gerek var mı ki? Başarılı olsalardı ülkemiz bu halde olmazdı! Ülkemiz bu borç sarmalından dimdik durması için tüm partileri içeren Milli bir hükümet kurulmalıdır. Zaman zıtlaşma zamanı değildir. Zaman Devletin bekası için birlik olunma zamanıdır.
Saygılarımla...