14 ŞUBAT 2020 Günü SASAD’ın 18.30’da Acem Tekkesi’ndeki “Dünya Edebiyatından Aşk Şiirleri” programına katılamadım.
Bir cenaze için il dışındaydım. Katılabilseydim çok şey kazanacağımı, gönül pınarımın bereketleneceğini biliyorum.
Katılabilseydim şu sunumu yapacaktım:
Ey bu güzel akşamların devamlı konukları ve ev sahipleri,
Hepinizi hürmetle selâmlıyorum.
Sevginin en duru pınarlarında yunmuş, samimiyet, cesaret ve metanet ateşinde pişmiş, merhamet zırhına bürünmüş ve insanı yücelten en insani duygunun adıdır “Aşk”.
İnsan aşkla yoğrula yoğrula pişer, gelişir.
“Vatan sevgisi imandandır” öğüdünün anlamını tam olarak bilen, dedesinin dizinin dibinde İstiklâl Harbi hatıralarını dinleyerek büyümüş, canlı yayınlanan millî maçlarda İstiklâl Marşımız söylenirken babasının gözleri yaşaran bir Türk çocuğu için vatan sevgisi sevgilerin en merkezinde olmasın mı?
Dedem, askere giderken arkasından sadece örgülü uzun saçlarını görebildiği sözlüsü Emine’nin veremden öldüğünü öğrenir Edirne Kuşatmasından sağ döndüğünde.
Sarıkamış Bozgunundan sağ döndüğünde henüz evlenmemiştir.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Samsun Askerlik Şubesi’nde talim çavuşudur.
İstiklal madalyasını ben taşıyorum.
Doksanlı yaşlarında o yüzünü görmediği Emine’si için yakıp nenemin ölümünden sonra mırıldandığı “Emine Türküleri” ne kadar acıklıdır bilseniz ve bu yüzden sık sık şöyle derim:
Vatan, dedemin İstiklal Madalyası ve Emine türküsüdür.
Vatan hasretinin dayanılmaz acısı gurbet ellerinde oturur insanın yüreğine… Sınırlarımızın dışına çıkıp bir zaman sonra burnunda bir sızlama hissetmeyen yoktur.
Fransa’daki görevim esnasında bunun ne çok örneklerini yaşadım, anlatmakla bitmez.
Bir akşamüzeri önümde yürüyen vatan evlâtlarından biri arkadaşına şöyle diyordu:
-Vatan nedir gurban? Bir avuç torpak mıdır vatan? Bak, etrafımız toprak dolu ama buralar vatan değil. Vatan, geride bıraktıklarımızdır gardaş, geride bıraktıklarımız…
Ancak eve varınca oturdu içime geride bıraktıklarım, o an içime aktı hıçkırıklarım.
Ve bildim ki gurbet elde vatan, sudan çıkmış balığın boğulma çırpınışları gibi hasreti gözlerimizden süzülen bir çaresizliğin girdabıdır.
Dünya Edebiyatından aşk şiiri seçerken Azerbaycan toprağında 1924-2007 yılları arasında yaşamış Nebi Hazrî’yi seçtim sizler için.
“Bir küçük kalbe sığsa da sevginin kendisi bir kâinattır” diyen Nebi Hazrî’nin “VETEN VE ANA” şiirini takdim edeceğim şimdi sizlere:
Kimi söyledi ki “Yüksekdir ana,
Ondan ulvi varlığ dünyada var mı?”
Kimi söyledi ki: “Ezizdir veten,
Onsuz heç yaşayış, heyat olar mı?”
Gözümde canlandı dava günleri,
Doğma yurdumuzda saralan bahar.
Anamın ah çekib “Veten” dedikçe,
Gözünden ahıdıb tökdüğü yaşlar…
Vetenin yolunda vuruşan zaman
“Ana” söyleyerek can veren erler,
Ana torpağından bir ovuç alıb
Veten türbesi gibi gezdiren erler…
Galdı döğüş vahtı anadan yetim
Nece körpe oğul, nece körpe gız
Böyütdü onları sevimli veten.
Kim deyer galdılar onlar anasız.
Ana, Veten deye biz göz açmışıg,
Vermişig bu eşge üreğimizi,
Eziz anaları Veten beslemiş,
Ana da vetençin doğurmuş bizi.
Nebi Hazrî (1924-2007)