Her devrin mutlaka bir veya birçok âlimi ve ârif olduğu gibi,kaatili, gafili vehânide vardır. Dünya târihi bunlarla doludur...
Bugün îtibâriyle, başımıza musallat edilen gaailelerde, hiç şüphesiz ki, büyük çapta, kendi ihmâllerimizde müessirdir.
Dostumuzu düşmanımızı ayırt edemeden, zaman zaman kaatiller sürüleriyle tokalaşmaların bizi taşıdığı yer burasıdır.
Birlik zamanıdır!.. Bir defa bunu unutmayalım!..Fakat..
Birliği sağlamakla birinci derecede selâhiyet vemes'uliyet sahiplerinin de, biraz olsun - evet, biraz olsun- buna yardımcı olmaları gerekmez mi?
Türk Silâhlı Kuvvetleri, târihî şahlanışından numûneler sunarken, dış cephe, merhale merhale çevremizi ihâta ederek yakın mesâfemize kadar ulaşmışken, olur olmaz iç siyâset sürtüşmelerinin/çekişmelerinin ve yeni gerginliklere sebebiyet verecek sözlerin söylenmesine ne lüzum vardır?
Sözü, ölçüp biçmeden, ucu nereye varacağını hesap etmeden niçin söyleriz? Güzel olsalar, hârika görünseler bile, birkaç seneden beri dillendirilen bir kuşatmaya muhatap olduğumuz da düşünülerek tedbirlik onuşmamızda fayda yok mudur!...
Târih 27 Ocak 2018. Yer: Kocaeli: "Reis, bizi, Afrin'e götür!.. Reis, bizi, Afrin'e götür!" Cevap, güllük gülistanlık bir Türkiye havasında gayet rahat: "Afrin'in kenar kıyılarına ben gittim. Komutana sordum. Ne durumdayız, ihtiyaç var mı? 'Şimdilik henüz yok' dediler. Olduğu anda beraber gideceğiz, beraber gideceğiz!"
Târih 06 Şubat 2018. Yer: Antalya: "Eğer yeri gelirse, ben debir Bozkurt gibi, en ön saftaAfrin'egider, gerekirse, ihtiyaç hasıl olursa, bu vatana, bu millete taşıdığım canı seve seve feda etmeye hazırım."
Târih 10 Şubat 2018. Yer: Muğla: "Bizi,Afrin'e götür... Bizi, Afrin'e götür!.."
Elindeki bardaktan su yudumlarken, yine, her şey güllük gülistanlıkmış gibi, gülerek verilen cevap: "Çıkışta hazır olun gidiyoruz!"
Târih 11 Şubat 2018. Yer: Ankara: "CHP'li Altay, HDP kongresinde, Afrin Direnişi'ne Selâm,"suçlu TSK-masum terörist" temalı konuşmaları ve s(ı)loganları, sessizce dinledi."
İster, Kerkük'e beş bin gönüllü yürürüz deyiniz; ister, Endülüs Sarayı'nı ziyâret için İspanya turuva dediniz, umûmî vaziyetimiz bu!..
Bu konuşmalar, her gün üç-beş ve son olarak da onbir şehidimizin geldiği gün(ler)de vuku buluyor... Herkes, gayet şen-şakrak... İç mesajlar yerli yerinde gözüküyor... Televizyonlar ise, tıkırında,hiç durmadan keyifle eğlence tertibi peşindeler... Suûdî Arabistan Kıralı ölünce yarıya indirilen Türk bayrağı, şehitlerimize revâ görülmüyor...
Bunlar olurken, içsiyâset, isimlerinin başında Türk kelimesi bulunduğu hâlde,hiçbir zaman görüşlerinitasvip etmediğimiz vebütün mensuplarını temsil etmeyen bir "tıp birliği kuruluşu" nunbildirisi üzerine, cihânda adâleti ve cesâretiyle ün salmış bir milletin adı olan "Türk" ve buna bağlı olarak "Türkiye" kelimesinin kaldırılması teklifleri yağmur olup yağıyor.
Adamlar eğer suçlu iseler, işlenen suç ile, "Türk" adının ne alâkası olabilir?
Peki; bu milletin bir mensubu ve bu vatanın bir evlâdı olarak sormamız gerekmez mi ki, "Arkadaş, mâdemki Afrin'ebu kadar gönüllüsünüzde, bu Türk'ten ne istiyorsunuz? Türk olarak,en çok birleşmemiz gereken zamanda,sizin temsilciniz olan kahraman vatan evlâtları Mehmetçikler orada Türk'ün şanlı adını ve bayrağını dalgalandırmuyormu ki, bir derneği bahane ederek,Türk ve Türkiye adlarını kaldırmak istiyorsunuz?
Ve peki; Türk ve Türkiye düşmanı olan, ABD'sinden AB'lisine, papazından ve habîsine, PKK'lısından YPG'lisine, PYD'lisine, CIA'lisinden, Yunanlı'sından Çinli'si Rus'una,Ermeni'si,siyonuna... kadar ne kadar Türk düşmanı ihânet şebekesi varsa, Türkisminin yok edilmesi ve Türk yurtlarının parçalanıp talan edilmesi hedefinde ve emelindeyken, bu neyin nesidir?
Biraz sâkin olup, birbirinizle alçak ses ile, anlayışla, istişâreile, nezâketile, lütfen ile, buyurunuz ile, teşekkür ile, hayhayile, milletin kafasını bulandırmadan, gençlerin ve çocukların p(i)sikolojilerini bozup tahrip etmeden konuşmanız mümkün değil midir?
Bundan ikibinbeşyüz sene önce, OğuzHan(Mete Han)tarafında kurulan şanlı Türk Ordusu, dün olduğu gibi,bugün de, aynı millî şuûrla, Alparslanlar'la, Osman Gaaziler'le, Fâtihler'le, Yavuzlar'la, Kanuniler'le, Abdülhamid Hanlar'la... Mustafa Kemaller'le vazifesini müdrik olarak,gerekeni,en mükemmel bir şekilde yerine getirmiş ve getirmektedir.
Yaşadığımız şu günlerde, ülkemizi tehdit eden unsurlarla, haklı olarak giriştiğimiz mücâdeleden, ordumuz, -milletimiz-inşâ-Allah, muzaffer olarak çıkacaktır.
Bu muzafferiyeti nemârelerini,canlarını çekinmeden fedâ eden kahraman Mehmetçikler'imizdenkalan vasiyetlerden de anlamamız mümkün olmaktadır.
’Zeytin Dalı Harekatı’nın dokuzuncu gününde şehit olan ve cenâzesi, Karabük/Safranbolu'datoprağa verilen 22 yaşındaki Piyade Astsubay Ömer Bilal Akpınar’ın şehitolduğu saldırıdayaralanan silâh arkadaşına emânet ettiği mektubunda söyledikleri bunun apaçık ispatıdır.
Diyor ki: ”Kardeşim senden ricamdır, bana bir şey olana kadar sende saklı kalsın.Kardeşim bu savaş haç ile hilâlin, imanla inkârın, hak ilebâtılın, küfür ve tevhîdin savaşıdır. O yüzden anneme, babama, kardeşime, Nur’a söyleyin üzülmesinler kesinlikle, hayatlarının geri kalanını rahat geçirsinler. Anneme o istediği evi alsınlar. Dua etsin arada bir. Üzülmekle hayatını bitirmesin. Babam da Beyza da haklarını helal etsin, üzülmesinler. Nur’a söyleyin ben ona doyamadım. Ama eğer gidersem hakkını helal etsin. Üzülmesin, öbür tarafta birbirimize kavuşacağız inşallah. Beraber planladığımız gezilecek yerleri gezsin, benim yasımı tutmakla ömür geçirmesin. Aileme iyi baksın. Beni Safranbolu’ya gömsünler kardeşim. Babamlara söyleyin devletin bağladığı aylığın yüzde 10’unu yine Zehra teyzenin oraya versinler. Hakkınızı helâl edin."
Bu mektup; Türk Milleti'nin 'târihî şuûraltı'ndan süzülmüş pırlanta öz'üdür ve cephede bulunmayanlara ibret olarak sükûnet, itidal ve aklı-ıselîm tavsiyesinin muhasebesi için bir fırsat tanımadır.
Herkes; yegâne maksadın, Türk Milleti'nin istikbâlinin esas olduğu idrâkinden hareket etmelidir. Birbirimize karşı, siyâsî gösterişlerin, havalı sözlerin, kabadayı tavırların hiçbir zaman olmaması gerektiği gibi, şimdi de asla zamanı değildir.
Yirmi yaşında, dünyada sevdiği hiç bir şeye vekimseye doyamadan âhiret yolculuğuna çıkan bu gencimizin-ve elbette ki, gençlerimizin-, en azından, "Kardeşim bu savaş, haç ile hilâlin, imanla inkârın,hak ile batılın, küfür ile tevhîdin savaşıdır" sözlerine bütün benliğimizle iştirak ederek, söz ve hareketimizle, dışımızdaki ve içimizdeki hâinler zümresine asla fırsat tanımamalıyız.
"İslâm ahlâk ve fazileti" ile "Türklük gurur veşuûru" yegâne kuvvet kaynağımız ve istikametimiz olmalıdır..
Allahüteâlâ, kahraman ordumuzu muzaffer; düşmanlarımızı perperîşan etsin!.. Bütün şehitlerimize rahmet etsin!..