Kitabı, hayatının merkezinde görmemek veya görememek, bir insan için, hakîkaten, körlüklerin en beteri’dir. Çünkü; ferdî olarak elde edebileceğimiz bilgiler, kitap denilen bilgi hazîneleri olmadan, sâdece akıl ile, mümkün ötesidir.
Sözümü farklı idrâk edenler olabilir: Kitaplar, geçmişin/târihin/mâzînin bütün birikimlerini -yanlış veya doğru- ortaya koyarlar; mukayese imkânı verirler. Bu sebepledir ki, ‘kuru akıl’, yalnız başına/tek başına bu vâdide yeterli mesâfeyi alamaz.
Kitaplara bu sevimli gözle bakılması ve bu yazımda sözünü edeceğim “BİR ŞİİRDİR TRABZON” adlı kitabın da bu gözle okunması ve incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
İçersinde, benim de, “T(ı)rabzon Güzellemesi” başlıklı bir şiirimin bulunduğu bu nefis kitap, bence, bir antolojiden öte, bir kültür hazînesidir.
Oldukça uzun olan şiirimin ilk iki mısrâsı, bunun işâretini vermektedir:
“Târihin kollarında zarâfet süzüm süzüm;
Masmâvi sâhillerde yaylım yaylım rayiha.”
Bir şehir; târihî ve tabiî güzellikleri yanında, yetiştirdiği ilim, san’at ve kültür adamlarının ona kattığı değerlerle ölçülür.
İlim insanları, şâirler, romancılar, edibler, hattatlar, ressamlar, mîmârlar, müzisyenler...o şehre kattıklarıyla, mahallîden millîye ve millîden de cihânşümûle ulaşırlar.
Dolayısiyle, bu şehri, en ince damarlarına kadar keşfedip, mûsıkîsiyle, folkloruyla, s(ı)poruyla, yemek çeşitleriyle, giyim/kuşamdaki zarâfet ve letâfetiyle ortaya koyarlar.
İklim özelliklerinin, yemyeşil tabiat ile, masmâvi denizin, yaylalardan vâdi vâdi inerek bu masmâvi denize ulaşan berrak sulu derelerin, yayla dumanının, kardelenlerin ve zaman zaman akarsularının sele dönüşmesinin kendini göstermesi, hep bu satırlarda, bu mısralarda, gönül gönül aksettirilir.
“Bir Şiirdir Trabzon”, böyle bir kitaptır ve sâdece şiire tahsis edilmiştir.
Eserin kapağına önce, “BİR ŞİİRDİR TRABZON” ve hemen altına da, “Osmanlı’dan Günümüze Trabzon Şiir Antolojisi” yazılarak, büyük boy 587 sayfalık eserin âdeta bir hulâsası yapılmaktadır.
Eseri hazırlayıp hizmete sunan ise, değerli târih araştırmacısı Mehmet Âkif Bal’dır.
Yazar Mehmet Âkif Bal, bundan başka, “Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Meşhurların Okul Anıları, Hâtıralarla Trabzon Yakın Tarihi, Ölüme Giden Yolda Üç Osmanlı/Emir Şekip Arslan’ın Hatıraları, Dön Bir Bak Maziye-Osmanlı Tarihi Anekdotları, Sürgün Türkler-Millî Mücâdele Dönemi Malta Sürgünleri, Trabzonlu Ünlü Simalar ve Trabzon’un Ünlü Aileleri” gibi birçok esere daha imza atmıştır.
Mehmet Âkif Bal, eserini Sunuş’unda şöyle diyor: “Trabzon; barındırdığı tarihi, mimari, kültürel ve insani nitelikler yanında bir de hasret kentidir. Özellikle Trabzon’dan dışarıya göç edenlerin gözünde, Trabzon bir hasret odağı hâline gelmiştir. Bu nedenle, içerisinde kalanı kendisine müptelâ eden ve dışarı gideni ise hasretiyle kendisinden koparmayan bir şehir, çok sayıda hasret şiirinin yazım sebebi olacaktır. Trabzonlulara hasret şiirleri yazdıran bu şehir, Trabzonlu olmasalar da çeşitli nedenlerle Trabzon’a gelen çok sayıda insanda dahi kendisine bağlılık duyguları oluşturmuş ve hatta bu kişilerin şair olanlarına ağdalı şiirler dahi yazdırmıştır. Bu nedenle, uzak ülkelerden ve illerden gelip Trabzon’dan geçen çok sayıda seyyah, Trabzon’da konsolosluklar açan devletlerin temsilcileri, Trabzon’la ticaret yapan çok sayıda tüccar, Trabzon’a gelen bilim adamları, sanatçılar v.d. Trabzon’a yönelik yoğun bir ilgi halkası oluşturmuşlardır.
Trabzon’un gördüğü bu ilginin Trabzon’la ilgili edebî ve tarihî bilgilere nasıl yansıdığı sorusu, Trabzon’un şiire nasıl yansıdığını araştırmayı gerekli kılmaktadır. Trabzon kültürü ve tarihi üzerine çok çeşitli kitaplar yazılmıştır. Ancak, Trabzon’un şiire yansıyan hâlini detaylıca ortaya koyacak çalışmalar bir veya iki adedi geçmemektedir. Bu yüzden, elinizdeki antoloji bu alandaki ciddî bir ihtiyaca binaen düzenlenmiştir.”
Eserde, Trabzon’da doğup büyümüş; Trabzon’da doğmayıp da, şu veya bu sebeple, Trabzon’da bulunmuş veya Trabzon’a gönül vermiş üç yüz civarında şâirin şiiri yer almaktadır.
“BİR ŞİİRDİR TRABZON”, üç ana başlıktan meydana gelmektedir.
Bunlar:
Osmanlı Dönemi Trabzon Şiirleri
Cumhuriyet Dönemi Trabzon Şiirleri
Destan, Manzum, Mensur Şiirlerde ve Halk Şiirlerinde Trabzon’dur.
“Osmanlı Dönemi”nin iki şâirinden , iki çarpıcı numûne sunuyorum.
Birincisi; Çizmecizâde Hoca Hüseyin*’in Gazel’inden, ilk üç beyittir:
“Hamsiyi, zannetme, İstanbul’lu ez-can istemez;
Belki, başka belde mahsulünden rüçhan istemez!
Sim-ten hamsiyi, İstanbul’lu sırma çevreye;
Vaz’iderken kadrine, bir başka burhan istemez.
İster, ancak, gözleri mercan gibi hamsileri,
Bahrden, halk-ı Trabzon dürr ü mercan istemez.!
(İstanbullunun hamsiyi candan istemediğini sanma; belki başka memleketin ürününde üstünlük istemez.
İstanbullu gümüş tenli hamsiyi sırma çerçeveye koyarken (onun) değerini (ifade edecek) bir başka delil istemez.
Trabzon halkı denizden inci ve mercan istemez, ancak, gözleri mercan gibi hamsileri ister.)
İkincisi; Trabzon’un 1916 yılında Rus işgali sırasındaki muhacirliğini anlatan İbrahim Cûdi Efendi**’nin “Der Mesaib-i Harbi Umumi/Genel Savaşın Belâları Hakkında” başlıklı şiirinin birinci ve sonuncu kıt’alarıdır:
“Âlem sarıldı yek-ser şemşir-i intikama
Yek-diğeri ser-a-pa kalkışdı iltikama
Ru-yı zemin boyandı ta Mescidü’l –Haram’a
Ya seyyide’l-vera kum! Kad Kameti’l-Kıyame”
(Bütün dünya baştan başa intikam kılıcına sarıldı. Herkes birbirini tamamen lokma edip yutmaya kalkıştı. Yeryüzü kıpkızıl kana boyandı. Fitne seli ta Mescid-i Haram’a dayandı. Ey yaratılmışların Efendisi ( Hazreti Muhammed) kalk, kıyamet koptu.)
(...) Canlar nasıl tahammül eyler bu nare heyhat!
Feryad-ı “Rabbena’srif” peyveste-i semavat
Oldukça lahza lahza dehşet- nümun bu halat
Söyledi ru-be Yesrib Cudi-ii mübalat
Ya Seyyidel’l-vera kum! Kad kamet’il-Kıyame”
(Canlar bu ateşe nasıl dayanır, eyvah! “Rabbimiz bizden (cehennem azabını) uzaklaştır!” feryadı göklere ulaşmıştır. Bu haller her an dehşetini gösterdikçe, dikkat etmek ve düşünmeksizin Cûdi, Medine’ye karşı şöyle der: Ey yaratılmışların Efendisi kalk, kıyamet koptu.)
BİR ŞİİRDİR TRABZON; bu şehrin, şiir diliyle zarâfetini, güzelliklerini, târihî ve kültürel hususiyetlerini ortaya koyan güzel ve faydalı bir çalışmadır.
Şüphesiz ki, bundan, başta şâir ve edipler, ilim, kültür ve san’at adamları ile, bilhassa sosyologlar büyük istifade sağlayacaklardır/sağlamalıdırlar.
Bilinmelidir ki; kitap mahrûmu milletlerin hâfızaları ya çok zayıftır yâhut da yoktur!..
***
*Çizmecizâde Hoca Hüseyin: 15 Kasım 1840 tarihinde Trabzon’un Debbâğhâne Mahalesi’nde doğdu. Ası adı, Hüseyin Hüsni’dir. Babası, Trabzon tüccarlarından Çizmeci-zâde İsmail Efendi’dir. 1909’da İstanbul’da vefât etmiştir.
**İbrahim Cûdi Efendi: 1863’de Trabzon’da doğdu. Âlim, şâir, tercüman, muallim ve din adamıdır. Millî mücâdelede önemli çalışmalarda bulunmuştur. Babası, İskenderpaşa müderrislerinden Arsinli Hacı Mehmet Efendi’dir. 1926’da vefât etmiş, mezarı, Hâtûniye kabristanlığındadır.