Bir cenaze için gittiğimiz köyde caminin tuvaletinde su yok. Pislikten içeri giremiyorsunuz.
Abdest almak için şadırvana yöneliyoruz, o da ne?
Muslukların çoğu kırık, sağlam olanlar az su akıtıyor.
Abdest almak için ceketinizi asacağınız askılık yok, oturak yok…
-Bir ay burada misafir olsam böyle bir problem kalmaz, bizzat ellerimle yaparım, dedim sesli sesli.
O köylü olup cenaze için gelen bir gardaşımız:
-Ne deseniz haklısınız, dedi.
-Dışarıda olanların da görevidir köyünü ihya etmek. Bulun köyde kalan bir arkadaşımızı, köyün eksikleri nedir, gereğini yapsın, siz paranızla destek verin.
-Anladım abi, buna başlayacağız, dedi.
Girdik camiye, tipik bir cenaze vaazcısı “Günde kaç defa tövbe etmemiz gerektiğini, Cenneti nasıl kazanacağımızı” anlatıyor kürsüde…
Gülüyorum acı acı, aklım, izanım zonkluyor ve şöyle düşünüyorum:
-Ah Hocam, sen bu dünyaya gel, ahiretin tarlasına gel… Burada ekip diktiklerimizle kazanılmaz mı Cennet?
“Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışınız” buyurmamış mı peygamberimiz?
Tahareti anlat, elbirliği (imece) ile zorlukları nasıl aşacağımızı, çevremize duyarlı olmanın hayatımızı güzelleştirdiğini, bize huzur verdiğini, sağlığımızı koruduğunu anlat.
Bir yerin kültürünü, insanlığının derecesini, dinine bağlılığını suyuna, yoluna, tuvaletine bakarak anlayacağımızı anlat.
Bütün insani tedbirleri almanın, emek ve alın terinin, Yaratanın BİR olması gibi gönüllerin de BİR olması için işbirliğinin şart olduğunu anlat.
Her işini düzgün yaptığı hâlde amellerinden emin olmayanlar varsa, yaratana kulluğunun gereği ona sığınmayı yani en son yapılacak olanı öncelikli yapıp uyuşturma insanları…
Din bu değil.
Bize umut aşıla, kul olmanın hazzına emeklerimizle varılacağını anlat.
Ah kürsünün ezberci bülbülleri!...
Bu, asla dinimizin öncelikli emri değildir.
Dinimiz ilim öğrenmeyi (okumayı), temizliği emretmiyor mu ilk önce?
Siz, şehitlerden bahsederken Uhud ve Bedirden beri gelmediniz yıllar yılı…
Birkaç yıldır Çanakkale şehitleri vardı, sonra 15 Temmuz şehitleri ve belki yarın Afrin’i anlatacaksınız.
Bu topraklar, “Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda” dediği gibi şairin, kanımızla yoğrula yoğrula vatan olmuştur.
Atalarımızın canları ve kanlarıyla emanet ettiği vatanı, alın terimizle, paramızla imar etmeyeceksek Cennet’e nasıl gideceğiz Hocam?
Dinimizi anlatırken, sadece namaz, oruç ve haccı anlatırsınız da, temizliği, yalan söylememeyi, gönül onarmayı, kul hakkını niçin derinden anlatmazsınız?
Su olmayınca temizlik ve abdest, abdest olmayınca namaz olur mu mübarek?
Hele sen, Cennete sadece tövbe ile mi gideceksin Hoca'm?
Köylerimiz, hazır camiyi cehaletine aş kapısı etmişlerin eline terk edilmiş çok yerde.
Durum iç açıcı değil.