Ülkemiz bu yıl hepsinden daha sorunlu günler geçiriyor.
Deprem, işsizlik, pahalılık, şehitler,..... derken tüm dünya ile birlikte CORONA VİRÜSÜ sorunu...
15 Temmuz'dan bu yana doldur boşalt gibi sorunlar başımızdan gitmedi.
Ülkemiz yıllardır şu iki anlayıştan zarar gördüğü kadar hic bir şeyden zarar görmedi.:
Ülkemizde bir kısım anlayış Mustafa Kemal Atatürk'ü, milli değerlerimizi kullanarak bu ülkeye zarar verdiler. Yine bir kısım anlayışta dini değerlerimizi kullanarak bu ülkeye zarar verdiler.
Konunun özüne bakacak olursak Mustafa Kemal Atatürk başlı başına bir ekoldür. Bu ülke için yaptığı işler bellidir. Onu karalamakla ellerine ne geçecektir.
Ülkemizde son yıllarda çok yanlış şeyler olmaktadır. Allah c.c bile kıyamette hesap soracakken, bizler kıyamette mizan kurulmadan herkesi Dünya'da iken hesaba çekip kafir ya da müslüman diye nitelendiriyoruz. Allah'ın c.c zati, subuti sıfatlarını kendinde kullanmayı hak görmek şirk değil midir?
Ya da bir kısım insan da kendisinde şefaat etme yetkisine haiz görmekteler.
Allah cc Zumer suresi 43-44 ayette şöyle emrediyor :
"Şefaat etme yetkisi bütünüyle Allah'ın cc. zatına aittir."
Necm suresi (24-7) ayetinde ise "Allah cc. razı olup, izin verdikten sonra..." diye emreder.
Evet emreder de Dünya'da iken Allah'ın ondan razı olduğunu, ve şefaat için ona ne zaman müsaade ettiğini de bilmek isteriz.
Ya da son günlerin modası "Korona virüsü namazını kılmayanlar yüzünden bulaştı" gibi absürt bir yaklaşımda bulunmak, yada virüsle konuşan şeyhler hem bu ülkeye ve hemde dinimize zarar vermektedir.
Bakara suresi 256 ncı ayette yüce yaradan "Dinde zorlamak yoktur" diye emrederken böyle düstursuz insanlara zorlama görevini, ya da yetkisini kime vermiştir.
O zaman şunu deriz ki Korona virüsü için söz konusu namaz kılmaksa Allah'ın cc. evi Kabe'den gelenlerde korona virüsü ne aramaktadır?
Bu arada Kocaeli Valiliği'nin umreden dönenlerin 14 gün evden çıkmamaları gerekirken dini vecibeleri kullanarak, insanların sağlığını hiçe sayarak, topluma saygısızca davranışta bulunup, kurallara uymamak ne kadar dini inançla bağdaşmaktadır. Müslüman herşeyi ile emin olunan kimse demek değil midir?
Ya da yurt dışından gelip karantina bölgesine otobüsle götürülürken, otobüsten polis eşliğinde alınıp (Kıbrıs'da devletde görevli zatın kızının) özel araçla götürülmesi ne kadar ahlâkidir?
Ortada ki yanlışlıklar zinciri bireyinden tepede ki zatlara kadar bir dizi adını ne koyarsanız koyun yanlışlık ya da sorumsuzluk devlette olması gereken saygınlık kurumunu zedeleyecektir. Hatta her davranışta dini değerleri ergüman olarak kullanmak dinimize de zarar vermektedir. İmam hatiplilerin tepki olarak "Deizm" 'e yönelmeleri de burdan çıkmıştır.
Bütün bunlara diyebiliriz ki amiyane bir tabirle özür dilerim "imam yellenince cemaat de şey eder."
Devlet görevlilerinin iki de bir dini ya da milli değerleri kaşıyacak, milli birlik ve beraberligi zedeleyecek açıklamalar yapmasi doğru bir davranış mıdır?
Aslında söylenecek çok şey vardır. Bizler devletine, milletine sadık insanlarız. Bir kez bu sadakat içine siyaset ve dini ergümanlarla senlik, benlik girerse parçalanırız. Bundan kaçınmamız gerek.
Ülke olarak bizim makyaj yapma hastalığımız vardır. Unutmayın : " Makyajlanan yüzün ömrü kısadır." Gerçekler er yada geç ortaya çıkacaktır. Ülke gerçeklerini sonucu ne olursa olsun bireyden gizlemeyiniz.
Son söz olarak diyorum ki " Biz böyle sorumsuz toplum değildik. Bunda bir yanlışlık var !!"
Birlik ve beraberlik içerisinde bu zor günleri atlatmak dileğiyle en güzel günlere hep birlikte olmak dileğimle.