Müslüman Türk’ün, şanlı tarihindeki kahramanlık destanlarından biri de Çanakkale Zaferidir. Bu zaferin milletimizin tarihinde ayrı bir yeri ve önemi vardır. 101 yıl önce yaşanan bu tarihi olay, adeta bu gün yaşanmış gibi milletimizin hafızasında tazeliği ve canlılığını korumakta, coşkuyla anılmaktadır. Çünkü Çanakkale Zaferi vatanı, bayrağı, dini, milleti ve devleti için canını Allah yolunda feda ederek, alkanlar içinde toprağın kara bağrında kefensiz yatan, iki yüz elli bin Mehmetçiğin şanlı destanıdır.
Yine Çanakkale Zaferi, Anadolu anasının evladını, şefkat ve muhabbetle bağrına basıp “Oğul, seni bu günler için yetiştirdim hizmet eyle vatana, Ak sütümü helal etmem saldırmazsan düşmana,” diyerek cepheye uğurladığı, Oğlun da ananın elini hürmetle öperek “Hakkını helal et şefkatli ana, canım feda olsun bu kutsal vatana. ”sözleriyle Mehmetçiğin canını ortaya koyduğu destanın adıdır. Bu bağlamda bu şanlı zafer, her türlü imkânsızlık karşısında Mehmetçiğin iman ve azminin açık bir göstergesi olarak tarihe altın harflerle yazılmış olmasıdır.
Bu mücadele ırkları, renkleri, dilleri değişik çeşitli milletlerden oluşan muntazam haçlı ordularının, milletimizi yok etmek amacıyla kara, deniz ve havadan var gücüyle saldıran Hilal ve Haç mücadelesi, iman küfür mücadelesi şeklinde geçmiştir. Nitekim Mehmetçiğin Çanakkale’de düşman karşısında sergilediği bu manevi gücünü, Anafartalar Komutanı Mustafa Kemal Paşa, şöyle anlatmıştır.
“Düşmanla Karşılıklı siperler arası sekiz metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperde bulunanların hiçbiri kurtulmadan şehit düşüyor. Peşinden ikinci siperdekiler hemen onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar gıpta edilecek itidal ve tevekkül ki, arkadan gelenler ölenleri görüyor ve üç dakika içinde öleceğini bildiği halde, hiçbir tereddüt bile göstermiyor, sarsılmıyor. Okuma bilenler ellerinde Kur’an, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler ise kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, şayanı hayret bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran işte bu yüksek ruhtur.” Çanakkale Savaşı boyunca yaşanan benzer birçok olayın yaşandığı anlatılır.
Çanakkale Zaferi, yalnız bir merasim ile geçiştirilecek bir kutlama olmayıp vatanı, bayrağı, dini, milleti ve devleti için canlarını Allah yolunda feda ederek, alkanlar içinde toprağın kara bağrında kefensiz yatan, iki yüz elli bin Mehmetçiğin şanlı destanını yeniden yaşamak, onların manevi ruhları ile beraber olmaktır. Onlar, Allah yolunda Din, Vatan, Bayrak ve Milleti uğrunda kahramanca mücadele ederek şahadet şerbetini içerek, İslam’ın izzet ve şerefini korudular, Müslümanların haysiyet ve onuruna halel getirmediler. Unutmayalım, millet olarak bu şanlı geçmişimizden ibret alıp Çanakkale ruhunu birlik, beraberlik ve kardeşlik şuurunu diri tutarak iç ve düşmanlara fırsat vermemeliyiz. Devlet ve milletimiz üzerinde oynanan hain oyunu birlikte bozmalıyız. Günün birlik ve kardeşlik günü olduğunun şuurunda olalım!..
Sözü fazla uzatmadan vatan şairimiz Mehmet Akif’in Çanakkale şiiriyle nokta koyalım. “Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar/. O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar. Vurulmuş tertemiz alnından uzanmış yatıyor/. Bir hilâl uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor. Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker/. Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer… Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber/. Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber…
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme yazıktır atanı. Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı!” Çanakkale Zaferinin 101. Yıldönümü vesilesiyle, bu savaşta yer alarak adını tarihe altın harflerle yazdıran tüm şehitlerimizi minnet ve şükranla bir kez daha yad ediyor, aziz ruhaniyetlerine sayısız dualar gönderiyoruz. Allah’a emanet olunuz.