Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, 5-6 Şubat 2019 tarihlerinde iki günlük bir ziyâret için Türkiye’ye geldi. Bu ziyâret, elbette ki, keyfi ve gününü gün etmek için yapılan bir seyahat değildi. Kendi cihetinden, memleketi adına bir maksada ve hedefe müstenitti.
Tâkip edebildiğim kadarıyla, arzu ettiği bütün yollar Çipras’a açılmıştı. Tabiî ki, resmî görüşmelerde neler konuşulduğunu bilmemiz mümkün değildir. Ancak, insan olarak, bizim de sezgilerimiz, nazarlarımız vardır.
Aleksis Çipras; ateist’tir. Yâni; Allah’ın varlığını tanımayan, inkâr eden kimsedir. Peki; ateist biri, niçin, heyecanla Ayasofya’yı ziyâret eder? Aynı kişi, niçin, Hıristiyanlığın bir kolu olan Ortodoks Pakriğinin yanına/ayağına gider? Ve niçin, Ruhban Okulu’nu gezmeyi arzu eder, bundan haz duyar?
Denebilir ki; bunlar ne biçim sorulardır? Hür bir insan, hele de bir devletin Başbakanı, arzu ettiği her yeri gezemez mi?
Elbette, istediği yeri gezer, oralar hakkında bilgi alış-verişi yapar, yorumlarda bulunur. Bundan daha tabiî ne olabilir! Hattâ, yanında, Türkiye Cumhuriyeti olarak, bizim devlet yetkililerimiz de bulunabilir ki, bulunmuştur!..Ancak...
Tartışması devam eden bir mekâna öncelik tanınarak yapılan ziyâret, bunun ötesinde, başka maksatlar da taşıyamaz mı diye bir soru da zihinlerden geçmez mi/geçmemeli midir? Ne dersiniz?
Şurası asla unutulmamalıdır ki, Aleksis Çipras’ı oraya çeken, kendi “millî hüviyeti”dir. Fener Rum Patrikhânesi, idârî olarak Eyüp Kaymakamlığı’na ve dolayısiyle İstanbul Valiliği’ne bağlı bir birimdir. Hâliyle, bu mekân, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına tâbi dînî bir kuruluştan başka bir şey değil ise, “Bu rağmet neyin nesidir?” diye zihnimizi yormayalım mı?
Demek ki, işin kökünde, başka mevzûlar bulunmaktadır. Öyle, geldim, gezdim, gördüm, eyvallah havası değildir!..
Yoksa; ateist Çipras’la, Ortodoks Hıristiyan olan Başpiskopos Bartholomeos niçin, bu kadar samimî bir havada yanyana gelsinler? Eyüp Kaymakamlığı’na bağlı bir Hıristiyan din adamına bu kadar yakınlık niçin gösterilsin!?
Millî Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli kurmay albay Ümit Yalım anlatıyor: “Çipras, 6 Şubat Çarşamba günü Heybeliada Ruhban Okulu’nu ziyaret etti. Ziyaret sonrası dönüşe geçen Çipras ile saat 16:15 sularında Heybeliada vapur iskelesinin ön tarafında, yoğun bir kalabalık içinde görüştüm.
Yunan Başbakanı Çipras ile yaptığım yüz yüze görüşmede kendisine, “Bay Çipras, size bir sorum var. Ege Denizi’nde işgal edilen Türk adalarını ne zaman boşaltacaksınız?” (Mr. Çipras, I have a question for you. When will you evacuate occupied Turkish Islands in Aegean Sea) sorusunu yönetlttin. Çipras’ın suratı asıldı ve cevap vermekte tereddüt etti. Bunun üzerine konuyu biraz daha açarak, “Ege Denizi’nde işgal edilen Türk adalarını ne zaman boşaltacaksınız? Biliyorsunuz, 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı Yunanistan tarafından işgal edildi” (When will you evacuate occupied Turkish Islands in the Aegean Sea. You know, 18 Turkish Islands and 1 Turkish Rocks have been occupied by Greece) dedim.
Çipras, biraz düşündükten sonra, ”Bu kesin değil” (This is not sure)diye cevap verdi. Ben de kendisine “18 Ada ve 1 Kayalık Türkiye’ye aittir” (18 Islands and Rocks belong to Turkey) diye karşılık verdim. Çipras, bu sözlerime karşı sessiz kaldı ve adada yaşayan Rum kökenli vatandaşlarımızla fotoğraf çektirdikten sonra kendisine tahsis edilen tekneye binerek oradan ayrıldı.” (Bknz. Ahmet Takan, Yeniçağ Gazetesi, Kimsenin Yapmadığını Yaptı...Ümit Albay Heybeliada’da Çipras’a Hesap Sordu, 08 Şubat 2019, Sf. 3)
Elbette bu kadar değil!..
Ümit Yalım-Çipras konuşması bu vaziyetteyken, basında, şöyle bir haberle karşılaştım. Bu haberde, Çipras, Türkiye’nin, “dört milyon”dan fazla mülteciyi/sığınmacıyı barındırmasını “saygı” ile karşıladığını belirtip, bu mülteci sayısının Yunanistan’da “yetmiş bin”in üzerinde olduğunu ifade ederek “Özellikle, beş adamızın durumu oldukça kritik” (Bknz.www.turkiyegazetesi.com.tr-10.02.2019-14.49) demektedir.
Peki, şimdi sormamız gerekmez mi ki, kendilerine/Yunanistan’a ait “beş adadaki mülteci çokluğu “kritik “ te, Ümit Yalım’ın kendisine sorduğu, Türkiye’ye ait olan “18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı”nın “durumu” hiç mi ‘kritik’ değil?
Çipras, bu “Beş ada”yı hatırlıyor da, bu “18 ada ve 1 kayalığı” nasıl “sessiz” geçirtirebiliyor?
Meselâ; Kıbrıs mes’elesi görüşülürken, kimse, ona, bu adalardan ve kayalıktan söz etmedi mi?
Bir de şu var; aklıma gelmişken söyleyeyim: Hani, seneler önce, Yunanistan hükûmeti, Atina’ya bir câmi yaptırmayı vâdetmişti, ne oldu acaba?