İlk Askeri Darbenin olduğu, 27 Mayıs 1960’da Çorum İmam Hatip Okulu ikinci sınıfına geçmiştim. Okulumuzun Radyosundan, “Demokrasimizin içine düştüğü buhran dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır!" Bildirisiyle uyanmıştık…
Yirmi yıl sonra- 12 Eylül 1980- Sabah Namazı görevime gittiğimde, Cami önünde nöbet tutan askerlerle karşılaştım ve Ezan okumadan eve gönderilmiştim. Radyomu açtığım da, “…Devlet güçsüz bırakılmış, acze düşürülmüş- bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir... Silahlı Kuvvetler, Türk Milletinin hakkı olan refah ve mutluluğu, vatan ve milletin bütünlüğü için yönetime el koymak zorunda kalmıştır,” bildirisi tekrar ediliyordu…
Bu arada, 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963’de Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir, önderliğinde karşı Darbe teşebbüsünde bulunulmuş, sonuçta idam edilmiştir… Ayrıca 12 Mart- 1971’de Merhum- Demirel hükümetine ve 28 Şubat 1997’Merhum Erbakan hükümetleri, Bazı Rütbeliler tarafından istifaya zorlanmış, 27 Nisan 2007’de Erdoğan Hükümetinin Uyarılması Muhtıraları yaşandığını biliyoruz…
Bunların teferruatına girmeden, Bütün bu İhtilal- Darbe ve başkaldırma gibi Yönetime karşı kalkışmaların ortak özelliği, Halka karşı silah kullanılmadığı gibi, Millet ve Devletin Resmi binaları bombalanmamış olmalarıdır… Bunu söylerken Kanun ve Hukuk dışı olan İhtilal’ın iyisi ve kötüsü olduğundan söz etmiyoruz! Bu güne kadar yapılan her İhtilal ve Muhtıranın, ülkemizi 20- 30 yıl geriye götürdüğü gerçeğini ve bu arada toplum içinde büyük acıların yaşandığını da hatırlatmak, Son girişilen Darbe teşebbüsünün ne denli acımasızlığına işaret etmek istiyoruz...
…15 Temmuz- 2016 gecesi Son kalkışmaya gelince, TRT’den okutturulan İhtilal Bildirisinde, “Gaflet, dalalet hatta hıyanet içerisinde olan Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkilikleri tarafından temel hak ve hürriyetler zedelenmiş Laik ve Demokratik hukuk düzeni fiilen ortadan kaldırılmıştır… Devletimizin kaybedilen uluslararası itibarını yeniden kazanmak için Silahlı kuvvetlerimiz yönetime el koymuştur.”deniyordu…
Bunun peşinden, Devlet ve Milletimizi Düşman saldırısına karşı Hava alanlarımızda hazır bekletilen, uçak ve Helikopterlerle Milletin Meclisi, Başkomutanın bulunduğu Otel, Mit Müsteşarlığı, Özel Harekât Daire Başkanlığı ve Emniyet Müdürlüğüne yağdırdıkları bomba ve mermilerine şahit olduk…
Bu nasıl bir kin, bu nasıl bir nefret, bu nasıl bir çılgınlık ve nasıl bir bağlılık ki, görevi başında bulunan Emniyet mensuplarımıza, masum halkımız üzerine kurşun yağdırılıyor. Bu güne kadar üniformasıyla kendi Milletini ve Devlet Binalarını bombalayan Türk Askeri görülmemiş, duyulmamıştır. İşte bu noktada bu hainlerle Şanlı Mehmetçiğimizi ayırmak durumundayız. Şu andan itibaren onların her biri birer vatan hainidir ve Şanlı Askerimizle uzak ve yakından alakaları yoktur. Bu konuda dikkatli ve hassas olalım, Ordumuz ve Askerimizi yıpratmaya fırsat vermeyelim…
Sözün özü: Vatan ve Millet düşmanı hainler tarafından şehit edilen Emniyet mensuplarımıza, Masum insanlarımıza Yüce Rabbimden Rahmet, geride kalan acılı Aile fertlerine sabır niyaz ediyoruz. Milletimiz büyük bir felaketin eşiğinden dönmüştür. Allah, Milletimize böyle bir gün yaşatmasın. Bu hainlerin sonunun ne olacağını bizzat görmeyi nasip etsin. Genel kurmay Başkanlığımızın,“Yapılan bu hain girişimin engellenmesindeki en büyük rol yüce milletimizindir,” ifadesiyle yazıma son noktayı koyuyorum. Allah’a Emanet olunuz!