Devlet hakkında ilk eser; Sokrates'in modelini anlatan ve onun konuşmalarının yer aldığı, talebesi Eflâtun ( Platon) tarafından yazılan "Devlet" adlı kitaptır. Ona göre ideal devleti; "işçiler, çiftçiler ve zanaatkârlar), (askerler) ve ( idâreciler) meydana getirirler.
Umûmî bakışla; devletin, " insan / millet, toprak / vatan ve hâkimiyet" olmak üzere üç temel unsuru vardır. Bunların biri olmayınca, "devlet"in teşekkülü mümkün değildir. Elbette ki; bunlara müvâzî olarak, bu devletin bir resmî dili, bir başşehri, bir istiklâl marşı ile, hepsini temsil makamında bir de bayrağı olacaktır. Dolayısiyle; bu unsurları ayakta tutabilmek için, tâli desteklere de ihtiyaç duyulmaktadır.
Hepsini birden sıhhatli bir şekilde yaşatıp geliştirebilmek için, muhakkaktır ki, "devlet adamı" olarak bir "önder" ile, birinci derecede ona yardımcı mes'ul, dirâyetli ve selâhiyetli bir "müşterek şuûr" gereklidir.
Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig adlı eserinde, " Öğdülmiş" ile "Hükümdar" arasındaki konuşmada, bir "devlet adamı"nın yapması gereken işleri, birer numûne ve ibret olarak takdîm eder.
Bunlardan birkaçını sunmakta fayda görüyorum:
" * Halkın ve kendinin yarın huzûra kavuşabilmeniz için, bu memleket işlerinin günü-gününe görülmesi lâzımdır.
* Zâlim olma, zulmü kötülere karşı tatbik et; bütün memleketi kötülerden temizle.
* Doğru ol, doğru yola git ve her vakit doğruluk ile hareket et; böylece kötü ve eğri yola gelir ve tavrını değiştirir.
(...) * Ey hukümdar, hizmetkâr bir kaç türlüdür; bunları seç ve ayrı ayrı muâmeleye tâbi tutarak, hizmet gördür, yollarını şaşırmasınlar.
* Onlardan biri şerefi için çalışır; onu, şeref vermek suretiyle, tatmin et.
* Biri mal ve mülk ister; ona mal ver, canını sana fedâ etsin.
* Bâzısı hem mal, hem şeref ister; bir de unvan, hil'at ve nüfûz peşindedir.
* Eğer cesûr ve kahraman kimse ise, ona gümüş ver; kılıç kullansın, sana şehir ve memleketler fethetsin.
* Bilgili, akıllı ve temiz kalpli ise, ona hurmet göster, ihsanlarda bulun ve himâye et.
(...) * Memleketin faydasını kendi menfaatin ile telif et; başkasının menfaatini düşünüp, ona bağlanma.
(...)* Memleket içinde halka zulüm edenleri yok et, dış eyâletlerde de bir tâne yol kesen şaki bırakma."
( Bknz: Yusuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig, Çeviri: Reşid Rahmeti Arat, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1974, Sy. 394-397)
Devlet; bir çatı'dır. Milletin her ferdi, bu çatının dâimî olması için, ona omuz vermek mecbûriyetindedir. Devlet adamı; en üst makamdan îtibâren, kademe kademe, mes'uliyetini ve selâhiyetini müdrik olmalıdır. En başta ise, "dürüst" olmalıdır.
Peygamber Efendimiz'in, bu mevzûdaki birkaç hadîs-i şerîfini de arzetmeyi uygun görüyorum. Şöyle buyuruyorlar:
"Benden sonra ümmetim üzerine şu üç hâlin geleceğinden korkarım: Lider ve adamlarının zulmü, yıldızlara ve fala inanmak, hayır ve şer her şeyin Allah'ın takdiri ile olduğuna inanmamak'tır."
(Bknz:1001 Hadis, Birinci Cilt, Mehmet Ârif, Baskıya Hazırlayan: Ahmet Kahraman, Tercüman 1001 Temel Eser, Sy. 56)
" Sizi idâre edeniniz, sizin bulunduğunuz duruma göre olur."
(Bknz: a. g. e. , İkinci Cilt, Sy. 312)
"Bir insan, bir cemaat ve bir kavim üzerine vâli, müdür veya kumandan tayin edilir, o cemaat ve kavmin razı ve hoşnut olacağı vasıfları taşıyan bir başkası bulunursa, o ehliyetsizi tayin eden kimse, Allah'a, Rasulûne ve bütün müminlere hâinlik etmiş olur."
( Bknz. a. g. e., Sy.362)
"Kim, ilâhî gazabı dâvet edecek söz ve hareketlerle bir sultanı ( Devlet başkanını) razı etmeye çalışırsa, Allah'ın dininden çıkar."
( Bknz: a. g. e., Sy.363)
Necip Fâzıl; devleti, nasıl bir "devlet adamları kadrosu"nun idâre etmesi gerektiğini geniş mutevâlı olarak ortaya koyan son temsilcidir.
Diyor ki:
"Büyük Doğu mefkûresinde, cemiyet iradesini temsil adına, dünyanın her yerinde örnekleri bilinen millet meclisleri yerine, bir "Yüceler Kurultayı" vardır.
Yüceler Kurultayı, milletin; dinde, fikirde, sanatta, ilimde, siyasette, müspet bilgilerde, ticarette, askerlikte, idârede, işde, hulâsa insan kafasının arayıcı hamlelerini ve idrâk çilelerini plânlaştıran her sahada, eser, keşif, görüş, terkip ve dâvâ sahibi (aksiyon)cu güzidelerinden örülüdür.
Yüceler Kurultayı'nın mânâsı, milleti, en ileri düşünenlerinin ve en iyi yapanlarının kadrosunda özleştirmektir."
( Bknz: Necip Fâzıl, İdeolocya Örgüsü, b. d. Yayını, İstanbul 1976, Sy. 257)
Necip Fâzıl'a göre: "Yüceler Kurultayı temelleştikten sonra kendi kadrosu içinden " Başyüce"yi seçer.
Kurultayın seçtiği "Başyüce" devlet reisidir; devletin ismi de "Başyücelik"tir."
( Bknz: a. g. e. , Sy. 259)
O; büyük bir samimiyet ve arzu ile, "Oğuz'un", "altın nesline" gerçek yolu gösterenlerdendir. "Oğuz'un altın nesline", devletinin ve milletinin bekası için: "Nur yolu izinden git, KILAVUZ'un! " nasihatiyle, gideceği istikameti işâret etmektedir.
Dünyâ Türklüğü, mevcut Türk devletlerinin öncülüğünde el ele tutuşarak cihânşümûl olma yolunda yürümelidir. Târihin, ona yüklediği mes'uliyet ve vazîfe budur!
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki; idâre eden kadar, idâre edilen de mes'uliyet taşımaktadır / taşımalıdır.
Bu mes'uliyetten, hiç kimsenin, -dünyâda veya âhirette- muâf olma veya kurtulma şansı yoktur.
Akıl ve idrâk, bize, bu mes'uliyeti taşımamız için verilmiştir.
Hakikatler, vicdânlardan filizlenip sarsıntılar başlayınca, kimsenin ah-vah etmesi çâre olmayacaktır!