Önce şunu ortaya koymam gerekir. Bugüne kadar Diyanet İşleri Başkanlığımıza güvendim. Varlığının gereğine de inandım. Ancak son zamanlarda kurum İslam’ın değil de bir partinin kurumu haline gelmiş gibi görünüyor. Buna paralel olarak da memur din görevlileri ve imamlar da Kur’an ve İslam imamı değil de parti(AKP) imamı haline gelmiştir. Elbette istisnalar vardır, ama maalesef çoğunluğu böyledir. Ben dâhil halkımızın önemli bir kesimi “parti” imamlarının ardında namaz kılmıyor. Bunlara naçiz şahsım da dâhildir. Hükümetin amacı imamları parti imamı yapmaktır. Onun için onların maaşlarına zam yapmıştır. Ama imamlar ve din görevlileri bu zammın hakları olduğunu kabul edip parti için değil İslam için çalışmalıdırlar.
Bu AHLAK bütçesi ile Diyanetimiz ne yapmalıdır? Bana göre:
1-Diyanet “yolsuzluk hırsızlık değildir” sözünü açıklığa kavuşturmalıdır. Bütün dünyada yolsuzluk “nitelikli hırsızlık” olarak kabul edilmektedir. Bizdeki “müçtehit taslağı” ne demek istemiştir? Halkı aydınlatmalıdırlar.
2-“Parti imamlığı”na son verilmelidir. İmamlar AKP zulmünden korkuyorlar. Bu mutlaka önlenmelidir. Bir örnek: Trabzon-Arsin İlçesinde bir gençlik derneği olan Arsin Ülkü Ocağı kuruldu. Sokaktaki her türlü tehlikeye maruz gençleri oraya topladılar. Gençlere haftada bir gün belli saatte Kur’an dersi verilmesi bu derneğin tüzüğünde varmış. Arsin’de tek bir imam bulunamadı. Çünkü imamlar bir partinin tekelinde. Bu derneğin de siyasi tarafı var ama isteği din eğitimi. Bu milletin imamları herkese din eğitimi vermekle mükelleftir. Kaldı ki o gençlere Arsin Müftülüğü ve imamlar hiçbir dini terbiye verememiş. Ezan okumuş, namaz kıldırmış keyiflerine bakmışlar. Kısaca diyanet, imamları Kur’anın ve İslam’ın imamı haline getirmek zorundadır.
2-Sayın Diyanet İşleri Başkanı bugüne kadar görülen başkanlar arasında en “politize” olmuş başkan olarak görünüyor. “İsraf” arabasına binmemeğe karar vermesi çok olumludur. Şimdi yapması gereken şey şudur: Yazıl Dünya tarihinin en israfçı yönetimi; saraylar, kâşaneler, altın bardaklar vb. vb. gibi tamamı Türkiye dışından getirilip fakir milletin sırtına vurulan israf yükünü gündeme getirmelidir. Üç günlük dünya bu. Makamınızdan belki olursunuz. Ama cennet makamına ve millet gönlüne de yerleşirsiniz.
3-Ben Süleymancı değilim, ama Süleyman Tunahan adlı merhum cemaat lideri devlete bağlı ibadet kurumlarında ibadeti makbul saymıyordu. Ne kadar haklı imiş. Devlete bağlı din, İmamı Azam Ebu Hanife’nin vazettiği din değil. Zira o büyük Zat ne Emevi’den ne de Abbasi’den resmi görev kabul etmedi ve bedel olarak şehit oldu.
4-KUL HAKKI bu dönemdeki kadar ne dünya tarihinde ne de bizim tarihimizde örselenmemiştir. Bunu keskin ve doğru olarak anlatmak gerekir.
5-Çok acı ve esef verici bir durum var: Toplumun en ahlaksız, en rüşvetçi, en tahrifçi(Surelerle dalga geçmek, bir insana Allah vasıflarını yakıştırmak gibi, Firavun için de öyle derlerdi) kesimi “İslamcılar” oluverdi. Bunlar açıkça tartışılmalıdır.
Yapılan hileler, hırsızlıklar ve diğer yanlış işlere de kılıf hazır: CİHAT YAPIYORLARMIŞ(!)
AHLAK BÜTÇESİ BUNLARA HARCANMAYACAKSA NEYE HARCANACAK!
UMARIM BUNLARA ÇARELER ARANIR. ACABA TAM TERSİNE TÜM KÖTÜLÜKLERE DİNSEL MEŞRUİYET KILIFLARI MI BULUNUR?