Cenab-ı Allah insanı en son hâliyle hesaba çeker.
Hz. Ömer cahiliye dönemini anlatırken:
-Biz öyle insanlardık ki ellerimizle helvadan putlar yapar sonra acıkınca onları yerdik. Kız çocuklarımızı “dayına gidiyoruz” diye evden alır, ellerimizle diri diri toprağa gömerdik, deyince bu sözleri duyan gençler:
-Ey Müminlerin Emiri, siz bunları nasıl yapabildiniz? Bunları yaparken aklınız yok muydu, diye sorarlar.
Hz. Ömer (ra) şöyle karşılık verir:
-Ey oğulcuğum, aklımız vardı ama hidayetimiz yoktu. Hidayet olmadıktan sonra akıl tek başına ne işe yarar. Akıl gözdür, hidayet ise nur, yani ışıktır… der.
Hz. Ömer’le Ebu Cehil akrabadır ve o kadar şerir idiler ki Müslümanlar onlardan ürkerlerdi. Peygamberimiz, ikisinden birinin Müslüman olması için dua etmiştir.
Kılıcını kuşanıp Peygamberimizi öldürmeye giderken akrabası Nuaym’a rastlar Ömer. Durumu Nuaym’a anlatır. Nuaym:
-Onu öldürürsen akrabaları seni öldürür, git kız kardeşini, enişteni öldür, onlar da Müslüman oldu, deyince yolunu değiştirir.
Kız kardeşinin evine varınca, içeride okunan Kuran’ı dinleyip etkilenir ve Müslüman olur, sonra Halife olur ve adaleti anlatılır çağdan çağa...
Kuran diliyle unvanı Ebu Leheb (Alevli ateşin babası) olan, Peygamberimizin amcası ve Tebbet Suresi’nde lanetlenen Abdüluzza ise hidayete eremeden kâfir olarak ölür.
Devlet ve siyaset alanında gördüğümüz şudur: Dünü ile yarını arasında tertemiz bir köprüsü olanları anlayabilecek akıl sahipleri azınlıktadır maalesef.
-Yemeyen yok.
-İşini doğru yapan yok, diye bacak çatan, üst yöneticiliğe terfi için fitne ayarları yapa yapa gün geçiren nice ahmak ve ahlâksızla aynı işleri yapıyor görüntüsü verdik yıllar yılı ve onlara:
-Ben kendimden eminim ve beni iyi tanıyorsunuz. Buna göre ben hırsız, rüşvetçi, hak yiyici miyim, en önemlisi, işimi iyi yapmadan haram yiyen alçak mıyım dediğimde alı al, moru mor olurdu çokları.
Bir dairede işleri varsa mutlaka bir tanıdık arayan, siyasi partileri yetkili makamlara ulaşmanın ilk basamağı gören, birden fazla partiden işlerini gördüren çok alçak tanıyorum.
Çok da önemli değil aslında ama en çok kirli bilgi üreten, beleş yaşayan, dürüst insanların arkasından alçakça itibar tetikçiliği yapanların çoğunluğu işlerini doğru yap(a)mayanlardır.
Yıllarca bir şekilde siyasetle iç içe olduğum hâlde bunu asla işime, görev aldığım derneklere taşımadım. Hangi konuyu kiminle, nerede konuşacağımın ayarını çok iyi tuttum hep.
Kim, kimin adamıdır, yakınıdır onlara sorun. Bu haram yiyiciler, boşalan idareciliklere kimin geleceğini daha atanma yapılmadan bilirler.
Niye, bilemem.
Tanıdığım biri bir göreve atanmışsa hep en son ziyarete giden olmuşum. Onlar kutlamaya giderdi, ben hayırlı olsun demeye.
Fikrimi taşımasa bile işini iyi yapanlar benim için daha değerli olmuştur her yerde. “Vazife namus, yapmayan namussuzdur” der, ona göre yaşardım.
Atanmış ve seçilmişleri ağzına sakız edenlerin hepsi fırsatçı fırıldaklardır. Niye? Yakını bir kazmayı daha iyi bir göreve atamamış, ihale vermemiş, olmayacak bir işine aracılık etmemiştir.
Ülke yakılsın, yıkılsın, ölen ölsün, ekonomi batsın ama yeter ki ülkeyle birlikte siyasi kini olduğu kişiler yok olsun, buna göbek atacak kadrolu hainlerin varlığını inkâr eden ahmaktır.
Beynelmilel çevrelerin borazanlığını yapan bu hızar talaşları, duydukları her yalanı, yanına beş katarak en hızlı şekilde yayan itibar cellatları tükenmedi memlekette. Bunlar, sadece yıkıcı, bölücü teröristleri ve onlarla göbek bağı olanları eleştirmezler…
15 Temmuz, Türkiye Cumhuriyeti için çok önemli bir makas değiştirme hamlesine yol açtı.
Aldatıla aldatıla ülkeyi uçurumun eşiğine getiren iktidar yıkılsaydı, o kalkışmanın baş aktörleri eliyle, arkalarındaki güçlerin iradesine hizmet ediyor olacaktık.
O gece, iktidar sahiplerinin hidayete ermesine vesile olan akıl, tamamen Devlet Aklıdır.
Daha ilk saatlerde “Kalkışmanın karşısında, iktidarın yanındayız” dik duruşu, çapulcuları ve arkasındaki güçleri şaşkına çevirirken güvenlik güçlerimiz, asker sivil bütün bürokratlar için işaret fişeği, direnme gücü olmuştur.
En kısa sürede daha iyisini yerine koyamayacaksan mevcudun dik durmasını sağlamaktan başka çaren yoktur.
En kısa sürede daha iyisini alamayacaksan süt veren ineğin renginin hiç önemi yoktur.
Efendim, “Cahiliye döneminde/hidayete ermeden önce söylenmiş o çirkin sözler ne olacak” sorusu bazıları için takıntı olmuştur.
Hiçbir şey devletin varlığı ve dirliğinden daha önemli değildir bize göre.
Türk milleti adına Türk Milliyetçilerinden zaten özür dilenmiştir şu hamleler yapılarak:
*15 Temmuz’dan itibaren geçmişteki hatalardan vazgeçilmesi,
*İktidar partisinin FETO ve AÇILIM severleri parti yönetiminden uzaklaştırması,
*Doğu, Güneydoğudaki belediyelerinin PKK’nın elinden kurtarılması,
*Bölücülük suçu işleyen HDP’li vekillerinin hapse atılması,
*Açılım projesinden vazgeçilmesi,
*Hendek operasyonlarıyla PKK’nın belinin kırılması,
*Vatansever korucularımızın silahlarının ve maaşlarının iade edilmesi,
*FETÖ’cülerin devlet kadrolarından uzaklaştırılması,
*Barzani’nin bağımsızlık girişiminin önlenmesi,
*Kerkük, Musul, Telafer gibi şehirlerin işgalden kurtarılması, orada yaşayan Türkmen kardeşlerimize sahip çıkılması,
*Milli Eğitim, Milli Savunma ve Adalet bakanlıkları kadrolarında vatanseverlere ağırlık verilmesi
*Sayın Bahçeli’ye her ay Milli Savunma Bakanlığında brifing verilmesi,
*İktidar partisi yöneticilerinin ve seçmenlerinin “bir şeyi Devlet Bey söylüyorsa doğrudur” diyecek duruma gelmesi,
*Sınır ötesine yapılan Kandil, Fırat Kalkanı, Afrin, Zeytin Dalı, Barış Pınarı Harekâtları iktidar için bir geri dönüş, ordumuz için aslını bulma, kimliğine kavuşmadır ve resmen nedamettir, bir özür dileyiştir.
Hz. Ömer, aşere-i mübeşşere (sağlığında Cennetle müjdelenmiş on kişi) den biridir. Kimse Hz. Ömer değildir ama kendi cahiliye, gaflet döneminden silkinip çıkanlar, durumlarını korudukları, vatan ve millet hizmetinde yalpalama yapmadıkları süre, seçimle gönderilene kadar hizmetine devam eder.
Türk devletinin erken uyarı sistemi olan ülkücü/Türk Milliyetçileri, ara sıra akordu bozulanlara kulaklarını tıkayarak, dünden yarına uzanan vatan ve millet sevdalarıyla dik duruşlarına devam edeceklerdir.