Suriye'nin kimyasal madde kullanımı ile ilgili attığı adım ve BM Kimyasal Silahlar Konvansiyonu'na katılmayı kabul etmesinden sonra İsrail'in de hangi oranda kimyasal silah sahibi olduğunu açıklaması ve eğer varsa bunları tıpkı Suriye gibi imha etmesi gerektiği konusunda sesler giderek yükseliyor.
İsrail gazetesi Haaretz'in 16 Eylül tarihli bir makalesinde, "İsrail, gelecekte kendini Suriye'nin şimdiki durumunda bulur ve Kimyasal Silahlar Konvansiyonu, uluslararası baskı altında onay verirse yazık olur" ifadeleri yer aldı.
Şu ana dek uluslararası toplumun, İsrail hükümetinin anlaşmaya uyması yönündeki beklentileri boş çıktı. Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı'ndan Ortadoğu uzmanı Guido Steinberg için bu, İsrail'in aslında kimyasal silahlara sahip olduğunun bir göstergesi. Steinberg, konu ile ilgili şu ifadeleri kullanıyor:
"İsrail, Kimyasal Silahlar Konvansiyonu'nu imzaladığı halde yürürlüğe koymadı. Bu da sadece denetimden kaçınmak istediğinde ve kimyasal silahlara sahip olduğunda mantıklıdır. Ancak sonuç olarak sadece İsrail'in nükleer silah sahibi olduğunu biliyoruz. Kimyasal silahlar konusunda kesin bir bilgiye sahip değiliz."
CIA'NIN İSRAİL RAPORU
Foreign Policy adlı Amerikan dergisinin son sayısında atıfta bulunulan ABD gizli servisi CIA'in 1983 tarihli bir raporu, İsrail'in önemli miktarda kimyasal silaha sahip olduğuna dair işaretler taşıyor. Raporda, Necef Çölü'nde zehirli gaz üretim tesislerinin bulunduğu ve İsrail'in sinir gazı, zehirli hardal gazı ve ayaklanmalarda kitleleri kontrol etmeye yarayan kimyasal maddelere sahip olduğundan bahsediliyor.
Derginin haberine göre CIA, o dönem İsrail'de özellikle sarin gazının varlığına dair ipuçları buldu. Suriye de 21 Ağustos'ta sarin gazı kullanarak bin 400 kişiyi öldürmekle suçlanıyor. İsrail'in ayrıca 2009 yılında Gazze Şeridi'ne düzenlediği bir operasyon sırasında fosfor kullandığı ortaya çıkmıştı. .
Uzmanlar, İsrail'e yönelik baskının artıp artmayacağı konusunda emin değil. Marburg Ortadoğu Araştırmaları Merkezi'nden Raşid Üveysa, Deutsche Welle'ye verdiği demeçte, "Bunun sadece sözde böyle olduğu görüşündeyim. Şu anda Suriye üzerindeki gibi bir uluslararası toplum baskısı İsrail üzerinde oluşmayacaktır" şeklinde konuştu.
Bilim ve Politika Vakfı'ndan Guido Steinberg ise gelecek dönemde baskı artsa bile, bu durumun İsrail'i çok fazla etkilemeyeceğini düşünüyor ve şu ifadeleri kullanıyor: "Önemli olan Amerikan yönetiminin nasıl tepki vereceği ve o da İsrail üzerinde baskıyı kesinlikle yoğunlaştırmayacaktır. Ve Avrupalıların güvenlik konusundaki düşüncelerini de İsrail çok fazla umursamıyor."
Suriye’nin de BM Kimyasal Silahlar Konvansiyonu’na katılmasından ve yükümlülüklerini yerine getirdikten sonra konvansiyona dâhil olmayan ya da imza attığı halde yükümlülükleri yerine getirmeyen sadece altı ülke kalıyor: İsrail, Mısır, Angola, Güney Sudan, Kuzey Kore ve Myanmar.
İsrail gazetesi Haaretz'in 16 Eylül tarihli bir makalesinde, "İsrail, gelecekte kendini Suriye'nin şimdiki durumunda bulur ve Kimyasal Silahlar Konvansiyonu, uluslararası baskı altında onay verirse yazık olur" ifadeleri yer aldı.
Şu ana dek uluslararası toplumun, İsrail hükümetinin anlaşmaya uyması yönündeki beklentileri boş çıktı. Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı'ndan Ortadoğu uzmanı Guido Steinberg için bu, İsrail'in aslında kimyasal silahlara sahip olduğunun bir göstergesi. Steinberg, konu ile ilgili şu ifadeleri kullanıyor:
"İsrail, Kimyasal Silahlar Konvansiyonu'nu imzaladığı halde yürürlüğe koymadı. Bu da sadece denetimden kaçınmak istediğinde ve kimyasal silahlara sahip olduğunda mantıklıdır. Ancak sonuç olarak sadece İsrail'in nükleer silah sahibi olduğunu biliyoruz. Kimyasal silahlar konusunda kesin bir bilgiye sahip değiliz."
CIA'NIN İSRAİL RAPORU
Foreign Policy adlı Amerikan dergisinin son sayısında atıfta bulunulan ABD gizli servisi CIA'in 1983 tarihli bir raporu, İsrail'in önemli miktarda kimyasal silaha sahip olduğuna dair işaretler taşıyor. Raporda, Necef Çölü'nde zehirli gaz üretim tesislerinin bulunduğu ve İsrail'in sinir gazı, zehirli hardal gazı ve ayaklanmalarda kitleleri kontrol etmeye yarayan kimyasal maddelere sahip olduğundan bahsediliyor.
Derginin haberine göre CIA, o dönem İsrail'de özellikle sarin gazının varlığına dair ipuçları buldu. Suriye de 21 Ağustos'ta sarin gazı kullanarak bin 400 kişiyi öldürmekle suçlanıyor. İsrail'in ayrıca 2009 yılında Gazze Şeridi'ne düzenlediği bir operasyon sırasında fosfor kullandığı ortaya çıkmıştı. .
Uzmanlar, İsrail'e yönelik baskının artıp artmayacağı konusunda emin değil. Marburg Ortadoğu Araştırmaları Merkezi'nden Raşid Üveysa, Deutsche Welle'ye verdiği demeçte, "Bunun sadece sözde böyle olduğu görüşündeyim. Şu anda Suriye üzerindeki gibi bir uluslararası toplum baskısı İsrail üzerinde oluşmayacaktır" şeklinde konuştu.
Bilim ve Politika Vakfı'ndan Guido Steinberg ise gelecek dönemde baskı artsa bile, bu durumun İsrail'i çok fazla etkilemeyeceğini düşünüyor ve şu ifadeleri kullanıyor: "Önemli olan Amerikan yönetiminin nasıl tepki vereceği ve o da İsrail üzerinde baskıyı kesinlikle yoğunlaştırmayacaktır. Ve Avrupalıların güvenlik konusundaki düşüncelerini de İsrail çok fazla umursamıyor."
Suriye’nin de BM Kimyasal Silahlar Konvansiyonu’na katılmasından ve yükümlülüklerini yerine getirdikten sonra konvansiyona dâhil olmayan ya da imza attığı halde yükümlülükleri yerine getirmeyen sadece altı ülke kalıyor: İsrail, Mısır, Angola, Güney Sudan, Kuzey Kore ve Myanmar.