Edebiyat dünyasının üretken isimlerinden Ece Apaydın, ilk romanı Uzak Doğa ile Efes Selçuklu okurlarla buluştu. Ulusal edebiyat dergilerinde yayımlanan şiirleriyle tanınan Apaydın, bu kez bir romanla okur karşısına çıkarak hem kendi yazın serüvenine hem de yerel edebiyat ortamına yeni bir soluk getirdi.
Efes Selçuk Belediyesi bünyesinde faaliyet gösteren Selçuk Efes Kent Belleği, kültür-sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Bu kapsamda düzenlenen söyleşinin moderatörlüğünü yazar ve eğitimci Dilara Köktürk Erden üstlendi.
Kenti Bir Karakter Gibi Kurguladı
Uzak Doğa romanı, yalnızca bireysel bir hikâye anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda Efes Selçuk’un coğrafi, tarihsel ve kültürel dokusunu edebi bir arka plan olarak kullanıyor. Yazar, romanında mekânı adeta bir karakter gibi işleyerek, okuyucularını hem içsel hem de mekânsal bir yolculuğa çıkarıyor. Kadın karakterin doğayla yeniden kurduğu bağ üzerinden ilerleyen anlatı, geçmişin izleriyle yüzleşme ve köklere dair sorular etrafında şekilleniyor.
Psikolojik ve Felsefi Derinlik
Söyleşi boyunca okurlarla son derece samimi bir atmosferde sohbet eden Ece Apaydın, romanın sadece bir kurgu metni değil; aynı zamanda psikolojik ve felsefi okumalara da açık olduğunu ifade etti. Özellikle karakterlerin iç dünyasında doğa ile kurulan bağ, eserdeki düşünsel derinliği artıran bir unsur olarak öne çıkıyor.
Yazar, Uzak Doğa’nın pek çok sahnesini tarihî mekânlarda, özellikle Efes antik kenti çevresinde kurguladığını, bu yönüyle romanın yerel belleğe de katkı sunduğunu belirtti. Okurlar da bu anlatı içinde kendi yaşadıkları coğrafyanın izlerini bulduklarını ve bunun romanla aralarındaki bağı güçlendirdiğini dile getirdi.
Okurla Kurulan Edebi Diyalog
Etkinlik, söyleşinin ardından Ece Apaydın’ın kitabını imzalamasıyla son buldu. Apaydın’ın okurlarıyla birebir temas kurduğu bu anlar, edebi bir eserin yazarı ve okuyucu arasında nasıl bir etkileşim alanı oluşturduğunu gözler önüne serdi. Etkinlik boyunca Ece Apaydın’a yöneltilen sorular, yalnızca edebi meselelerle sınırlı kalmadı; aynı zamanda yazarlık süreci, ilham kaynakları ve edebi kimliğinin dönüşümü üzerine de derinlikli bir diyalog gelişti.