Bugünkü yazımızda Emin Çölaşan’ın 5 Eylül tarihli yazısına cevap yazacak ve elimizden geldiğince yanlışların doğrularına değineceğiz.
Çölaşan, Şu bizim “Türk” dünyası ismini taşıyan köşe yazısına coğrafî uzaklığın altını çizerek “Orta Asya’da” kurulu bazı devletlerden, Türk devletlerinden bahis açıyor ve yakınlık esaslarını ise oldukça gülünç gerekçeler ve önermeler ile yok sayıyor. Emin Bey’e göre Türk devletleri; Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan. Yanlış okumadınız veya burada bir yazım yanlışı da yok. Burada daha sonra değineceğim birçok bilgi yanlışı veya cehalet örneğinden sadece ilkini okudunuz. Türkiye’nin sayılı basın kuruluşlarından birinin yazarı olan Emin Bey, Tacikistan’ın bir Türk devleti olduğunu sanmakla kalmıyor bu husustaki cehaletinin verdiği cesaretle muhtemelen araştırma yapmaya gerek bile duymayarak yazısını bu bilgi(sizlik) ile başlatıyor. Ardından okuduklarımız ise daha vahim:
“Fakat gelin görün ki, Azerbaycan dışında bunların hiçbirinin ana dili Türkçe değil. Bazıları yarım yamalak Türkçe biliyor olsa bile aralarında konuştukları dil genelde ya kendi dilleri, ya da çoğunlukla Rusça. Aralarındaki resmi yazışmalar Türkçe değil, Rusça veya kendi dillerinde yapılıyor.”
Yukarıda aynen aktardığım cümleler yine Emin beyin, ulu bilgi dağından dökülen birkaç küçük parçadan başka bir şey değil! Türkoloji dünyası, henüz bu bilgi seviyesine ulaşabilmiş değil! Eğer altını çizdiğim ibarelere odaklanırsanız önermenin giriftliğine şahit olabilirsiniz! “ya kendi dilleri ya da çoğunlukla Rusça” Peki nedir bu devletlerin Türkçe yerine tercih ettikleri kendi dilleri? Nasıl olur da Türk devleti dediğimiz bu devletler Türkçeyle değil kendi dilleriyle konuşuyorlar ve resmi yazışmalarını yine kendi dilleri ile yapıyorlar? Cevabı gülünç ve bir o kadar da acı. Bahsi geçen dillerin her biri Türkçe!
Doğu Türkçesinin günümüzdeki temsilcilerinden olan Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi ve Özbek Türkçesini, Türkçenin sınırlarının dışında bırakmakla kalmamış Türkiye Türkçesinin ve Azerbaycan Türkçesinin de içinde bulunduğu Oğuz grubu Türkçelerinden olan Türkmen Türkçesini de sınırın dışına iterek doğu ve batı Türkçeleri arasındaki köprü lehçeyi de yıkma girişiminde bulunmuş. Yarım yamalak Türkçe biliyor dediği Türk halklarının dillerini, yarım yamalak Türkçe bilgisi ile ölçmeye kalkan Çölaşan, bu sınıflandırması ile Türkçenin bilinen ilk örneklerinden olan Orhun Abideleri’ni de Türkçe olmaktan çıkartıyor zira Orhun Türkçesinin özelliklerini Türkiye Türkçesinden çok Doğu Türkçesi korumakta...
Emin Bey’in Türklük ölçen terazisine göre bir diğer ağırlık ise isimler. Kazakistan halkını örnek göstererek isimlerine işaret eden Emin bey, isimlerin çoğunun Rusça olduğunu belirterek önermesine sağlama arama çabasında. Yine gülünçtür ki yazarın ismi Emin. Yani Arapça.
Son olarak, henüz 1991’de Sovyetler birliğinden ayrılarak bağımsızlıklarına ulaşmış olan Türkistan coğrafyasındaki bu devletlerin politikalarına değinen ve Türkiye’ye gerektiği kadar yakınlaşmamış olduklarından dem vuran 'Atatürkçü' yazar Emin Çölaşan’a bu husustaki cevabı, Mustafa Kemal Atatürk 1936 yılında şu cümlelerle vermiş:
“Bugün Rusya’nın elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler, işte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim, bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak... Dil bir köprüdür. İnanç bir köprüdür. Tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz, bizim onlara yaklaşmamız gereklidir.”
Değindiğimiz ve cevapladığımız bu hususların kaynağı cehalet ya da daha vahimi itibarsızlaştırma çabası ve algı yönetme girişimidir. Tüm iyimserliğimizle vahim olan önermeyi görmezden gelirsek eğer araştırılmadan cahil cesaretiyle yazılmış bu yazıyı düşününce dedemin bu gibi durumlarda söylediği güzel bir söz aklıma geliyor, “Biliyorsan konuş ibret alsınlar; bilmiyorsan sus adam sansınlar!”