Endonezya’yı sevdik Endonezleri de. Endonezler Güneydoğu Asya’nın en büyük ulusu veya aşiretler federasyonu diyebileceğimiz en büyük ülkesinin sevecen insanlarıdır. Yeryüzünün en büyük ülkelerinden birisinin insanlarıdır.
Endonez insanının karakterini 10 yılı aşan çalışmalarımızda şöyle gördük;
Güler yüzlü, arkadaşlık kurmak kolay ve yabancılarla hemen konuşan ilişki kuran huyları vardır. Gülümsemek ve de gülümsemek.
Boşvermiş ve vurdumduymazdırlar.
Korkak ve öfkeli, hassas ve edilgendirler.
Önyargısı yok, zeki ve kavrama yeteneği yüksektir.
Karamsar ve istikrarsız. Sürekli karar değiştirirler. En olumlu ve de olumlu yönü daha ağır basan durumlarda dahi olumsuz ve menfi yönünü ne kadar düşük oranda olsa da bulup çıkaran bir itici huyları var.
Hassas ve edilgen bir kişilikleri olup öfkelerini adeta kusarlar. Cezbe halinde (amuk, latah) kendisini kayberler. “Yumuşak atın tepkisi pek olur” atasözünün izah ettiği gibi son derece yumuşak bir eğilim içindedirler ama tepkileri ise tepeye vuran gong gibidir.
Servet ve görünüm son derece önemli olduğundan anahtar ve kilitler ihtişamın göstergesidir. O nedenle fabrikalarda çalışan işçiler eğer anahtarlardan sorumlu ise kilit ve anahtarları ihtişam ve gururla böbürlenerek taşırlar.
Çiçek ve meyveye düşkünlükleri var.
Zamana, insana ve doğaya karşı sorumluluk duyguları zayıf. Çöpe atılan zaman (jam karet) vakti yemek (memakan waktu) ibareleri zihniyeti gösterir. Ezan okunduğu anda yapmakta olduğu işi bırakıp giden devlet memurları vardır.
Saniyesinde heyecanlanıp saniyesinde tatmin olan bir iklim karakteri vardır.;
Saygı kavramı karşısından beklenen bir mecburiyet olup kendisinin karşısındakine göstermek zorunda olmadığı bir olgudur.
Din veya tapınma duygusu çok kuvvetli ama güven (kendine ve karşısındakine) o derece zayıftır. İlmihal duygusu son derece yüksek, felsefe ve düşünce ise sığdır. Sorgulama yok gibidir.
Hanımlara saygı duygusu çok yüksek derecede olup son derecede medenidirler. Hanımını motosikletle kuaföre götürüp kapıda saat boyu beklemek son derece normaldir. Yabancılara “mister” diyen ortak bir tavırları var. Bu da “din” merkezli bakışı bile aşmıştır.
Lisan mantığı üzerinden Endonez karakteri üzerinde şunları söyleyeceğiz:Endonezlerin lisan ve konuşma mantığına bakarak karakterleri hakkında mütalâa yürüteceğiz. Son derece pıratik adeta kural tanımaz, basit ve sonuca yönelik bir zihin tembelliği içinde sıkı bir işlerlikle olaylara bakarlar.
Kısaltma: Kısaltma ama her şeyde kısaltma iki defa yazılması gereken sözcüklerin yanına 2 rakamını koyarak yazıyorlar.Yazmada ve konuşmada kısaltma iliklerine kadar işlemiştir. Bay demezler “ba...” derler, ... (Pak-pa) y harfini siz koyacakasınız. Hanım demezler ha derler. Nım hecesini siz koyacaksınız. (Ibu-bu) Bilhassa hocaefendiler vaaz ederken cümleleri tamamlamazlar, yarıda bırakırlar. Kalan... kısmını dinleyiciden isterler. Örneğin esselamu ... der. Karşısındakinden aleyküm demesini bekler. “Benim söylediğim mutlaka doğru bak sen de öyle düşünüyorsunki tamamlıyorsun.” tavrıdır bu.
Yazın kuralında yazı ile birlikte rakam da kullanabilirler.
Örneğin setuju ifadesi mutabık kalmak demektir. Se+tujuh hecelerinden meydana gelen ifade se ön ek gibi düşünülüp tujuh ifadesi de 7 rakamlı ile se7 şeklinde yazılabilir. Neden böyle olduğunu düşünürseniz tujuh ifadesinin h harfii çok kullanmadan (kesreti istimal) dolayı düşer. Tuju ise 7 yedi dem ek olup se+yedi şeklinde yazarak kısa yazma (disingkat) se7 (setuju) mutabık olmak, aynı görüşte olmak, onaylamak, uygun görmek,
Cümleyi tam söylemeden konuşmak: Ortada bir konu vardır. Örneğin yemek yemek. Sadece –İstiyor musun? Mau? diyor. Türk mantığının -Yiyecek misin? dediği yerde. Fiili söylemiyor. Olayın siyak ve sibakını biliyorsanız o zaman ne demek istediğini anlıyabilirsiniz. Yarım cümle, yarım eylem zihniyeti yaşam da da aynıdır. Yarım iş yarım etkinlik birbirini tamamlar.
Espriyi hiç ummadığınız anda üretir: Siz ne iş yapıyorsunuz dediğinizde Istri erte. “Sokağın muhtarı hanım” ifadesiyle espriyi yapışıtırır ve ev hanımı olduğunu anlatır. Böylesine ince espri üretme huyuna sahip bir milletin sanat ve teknik marifet üretmesi işten bile değildir. O yeteneği esprinin arka yüzünde görebilirsiniz.
Lezzet üzerinden kurgular: “Bu yol lezzetli değil” der. Jalan ini tidak enak. Ne zaman?
Yol zorlaştı, tıkandı, veya çıkmaz sokağa gideceksin. Böylesi bir zamanda “bu yol çıkmaz sokağa gidiyor, bu yol berbat” demez. Bu yol tad vermiyor der.
Cliffort Geertz 30 yıla varan Endonezya, Fas incelemeleri sonunda “Endonezlerin kalbini yemeklerde aramalı” diye karar vermişti. Çok zengin mutfak kültürü yaşam düşüncesine de yansyor.
Türkler gibi baştan ne yapacağını söylemez. Yapar ve sonra söyler. Kendini bağlamak istemez. Endonezler için artı puan.
Yarım lâf, yarım din ve lafı kıvırmak:
Birşeyler söylenmesi gerektiğinde veya mecburen bu konuda bir açıklama yapılması gerektiğinde “yarım laf” ile işi geçiştirmek “yarım sorumluluk” oluyor.