Türk Ocakları Genel Merkezi’nin her hafta düzenli olarak yaptığı Ocakbaşı Sohbetlerinde Kanada McGill Üniversitesi’nde doktora çalışmasını sürdüren ve çeşitli araştırma projeleri yürüten Uluslararası İlişkiler Uzmanı Seçkin Köstem bir konuşma gerçekleştirdi.
RUSYA'YA GÖRE AVRASYA RUSYA'NIN KENDİSİDİR
Rusya için Avrasya’nın hem bir coğrafya hem de bir devlet yönetim mekanizmasının vücut bulmuş hali olduğunu ifade eden Seçkin Köstem, günümüz Rus dış politika eliti için Avrasya’nin ne ifade ettiğini anlattı. Bu tanımlamaya göre Avrasya’nın öncelikli olarak Rusya’nın kendisi olduğunu belirten Köstem, “Diğer bir ifadeye göre de Avrasya, eski Sovyet Birliği coğrafyasıdır ve Rus dış politika elitine göre bu coğrafyada Rusya’nın hâkimiyeti kaçınılmazdır.” dedi.
Köstem, Gümrük Birliği’nin; Rusya’nın üçüncü ülkelere uyguladığı dış gümrük tarifelerini, eski Sovyet ülkelerinin yeniden bir araya geldiği mekanizmanın ortak gümrük tarifesi haline getirdiği bir ekonomik birlik olduğunu belirtti. Rusya’nın bu birliğin içine en çok katmak istediği ülke olan Ukrayna’yı katamadığını bu durumun ise Ukrayna’nın Rusya ve Batı arasında tarafını seçememiş bir ülke olmasından kaynaklandığını söyledi.
ÇOK KUTUPLULUK RUSYA'NIN DIŞ POLİTİKASININ TEMELİ
Rusya Dışişleri Eski Bakanı Primakov’un 1991 sonrasında oluşan dünyanın adaletsiz olduğunu, çok kutuplu bir yapıya ulaşması ve Rusya’nın da Avrasya kutbunun meşru temsilcisi haline gelmesi gerektiğini savunduğunu söyleyen Köstem, bu çok kutupluluk kavramının Rusya’nın dış politikasının temelini oluşturduğunu ekledi. Köstem, Putin’in devlet başkanı seçilmesiyle Rusya ekonomisinin toparlanmaya başladığını, Putin’in eski güvenlik bürokrasisini güçlendirdiğini ve 1990’lı yıllarda vahşi kapitalizmin Rusya’ya girmesiyle birlikte oluşan oligarşik yapıyı kontrol altına aldığını ifade etti. Kolektif Güvenlik Antlaşması’nın Kremlin tarafından Avrasya’nın NATO’su olduğu olarak oluşturulduğunu belirten Köstem, Avrasya Ekonomik Topluluğu’nun da Kremlin tarafından Avrasya’nın Avrupa Birliği olarak görüldüğünü söyledi. Gürcistan, Moldova ve Ukrayna gibi Sovyet sonrası ülkelerin Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nden, Rusya’dan, Belarus’tan, Ermenistan ve Azerbaycan’dan farkı olduğunu, bu ülkelerde seçimlerin tam anlamıyla demokratik şekilde yapıldığını ifade eden Köstem, bu nedenle Rusya’nın bahsedilen diğer Sovyet sonrası Cumhuriyetleri’nde sadece liderler üzerinden yürüttüğü siyasetini uygulayamadığını ekledi. Köstem, Rusların çok kutupluluk kavramını özellikle 2000’lerden sonraki dış politikasında uyguladığını ve Suriye krizindeki stratejisini de bu kaynaktan aldığını dile getirdi.
RUSYA TÜRKİYE'Yİ BİR ORTADOĞU ÜLKESİ OLARAK GÖRÜYOR
2014’te Rusya ekonomisinin, dünyadaki petrol fiyatlarının düşmesiyle gerilediğini, Putin’in de 2012’de tekrar başkan seçildikten sonra bir daha eski popülaritesine kavuşamadığı için Rusya siyasetinde yeni bir canlanma ve politikaya ihtiyaç olduğunu belirten Köstem, Kırım’ın da bu yüzden ilhak edildiğini söyledi. Köstem, Rusya’nın Orta Asya üzerinde siyasi ve ekonomik olarak çok fazla hedefinin kalmadığını bunun nedeni olarak da Çin’in kendini bu bölgede bir güç olarak ispatladığını ifade etti. Rusya’nın ekonomisine baktığımızda üretimin çok az olduğunu ve ihracatının da belli kaynaklarla sınırlı kalmasından dolayı ekonomisinin sürekli açıklar verdiğini söyleyen Köstem, ekonomik olarak kendi kendine yeterlilik ve Sovyetler Birliği döneminde görülen Asya tipi ekonomik kalkınma gibi tabirlerin yeniden Rusya ekonomi anlayışının içine girdiğini belirtti. Rusya’nın Türkiye’ye ne bir Avrupa ülkesi ne de Avrasya ülkesi gözüyle baktığını, Türkiye’yi Ortadoğu ülkesi olarak gördüğünü söyleyen Köstem, Türkiye’nin Rusya için iyi ama küçük bir ortak olduğunu ifade etti. Köstem, Avrasya’da tek lider ülke olma doğrultusunda yürüyen Rusya’nın şu an izolasyon tehdidi altında G8’den çıkarıldığını, ortak olarak Çin’i kabul etmek zorunda kaldığını sözlerine ekleyerek konuşmasını bitirdi.
Program yapılan soru cevabın ardından sona erdi.
Haber: Hilal Süyümbike MARAŞ
RUSYA'YA GÖRE AVRASYA RUSYA'NIN KENDİSİDİR
Rusya için Avrasya’nın hem bir coğrafya hem de bir devlet yönetim mekanizmasının vücut bulmuş hali olduğunu ifade eden Seçkin Köstem, günümüz Rus dış politika eliti için Avrasya’nin ne ifade ettiğini anlattı. Bu tanımlamaya göre Avrasya’nın öncelikli olarak Rusya’nın kendisi olduğunu belirten Köstem, “Diğer bir ifadeye göre de Avrasya, eski Sovyet Birliği coğrafyasıdır ve Rus dış politika elitine göre bu coğrafyada Rusya’nın hâkimiyeti kaçınılmazdır.” dedi.
Köstem, Gümrük Birliği’nin; Rusya’nın üçüncü ülkelere uyguladığı dış gümrük tarifelerini, eski Sovyet ülkelerinin yeniden bir araya geldiği mekanizmanın ortak gümrük tarifesi haline getirdiği bir ekonomik birlik olduğunu belirtti. Rusya’nın bu birliğin içine en çok katmak istediği ülke olan Ukrayna’yı katamadığını bu durumun ise Ukrayna’nın Rusya ve Batı arasında tarafını seçememiş bir ülke olmasından kaynaklandığını söyledi.
ÇOK KUTUPLULUK RUSYA'NIN DIŞ POLİTİKASININ TEMELİ
Rusya Dışişleri Eski Bakanı Primakov’un 1991 sonrasında oluşan dünyanın adaletsiz olduğunu, çok kutuplu bir yapıya ulaşması ve Rusya’nın da Avrasya kutbunun meşru temsilcisi haline gelmesi gerektiğini savunduğunu söyleyen Köstem, bu çok kutupluluk kavramının Rusya’nın dış politikasının temelini oluşturduğunu ekledi. Köstem, Putin’in devlet başkanı seçilmesiyle Rusya ekonomisinin toparlanmaya başladığını, Putin’in eski güvenlik bürokrasisini güçlendirdiğini ve 1990’lı yıllarda vahşi kapitalizmin Rusya’ya girmesiyle birlikte oluşan oligarşik yapıyı kontrol altına aldığını ifade etti. Kolektif Güvenlik Antlaşması’nın Kremlin tarafından Avrasya’nın NATO’su olduğu olarak oluşturulduğunu belirten Köstem, Avrasya Ekonomik Topluluğu’nun da Kremlin tarafından Avrasya’nın Avrupa Birliği olarak görüldüğünü söyledi. Gürcistan, Moldova ve Ukrayna gibi Sovyet sonrası ülkelerin Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nden, Rusya’dan, Belarus’tan, Ermenistan ve Azerbaycan’dan farkı olduğunu, bu ülkelerde seçimlerin tam anlamıyla demokratik şekilde yapıldığını ifade eden Köstem, bu nedenle Rusya’nın bahsedilen diğer Sovyet sonrası Cumhuriyetleri’nde sadece liderler üzerinden yürüttüğü siyasetini uygulayamadığını ekledi. Köstem, Rusların çok kutupluluk kavramını özellikle 2000’lerden sonraki dış politikasında uyguladığını ve Suriye krizindeki stratejisini de bu kaynaktan aldığını dile getirdi.
RUSYA TÜRKİYE'Yİ BİR ORTADOĞU ÜLKESİ OLARAK GÖRÜYOR
2014’te Rusya ekonomisinin, dünyadaki petrol fiyatlarının düşmesiyle gerilediğini, Putin’in de 2012’de tekrar başkan seçildikten sonra bir daha eski popülaritesine kavuşamadığı için Rusya siyasetinde yeni bir canlanma ve politikaya ihtiyaç olduğunu belirten Köstem, Kırım’ın da bu yüzden ilhak edildiğini söyledi. Köstem, Rusya’nın Orta Asya üzerinde siyasi ve ekonomik olarak çok fazla hedefinin kalmadığını bunun nedeni olarak da Çin’in kendini bu bölgede bir güç olarak ispatladığını ifade etti. Rusya’nın ekonomisine baktığımızda üretimin çok az olduğunu ve ihracatının da belli kaynaklarla sınırlı kalmasından dolayı ekonomisinin sürekli açıklar verdiğini söyleyen Köstem, ekonomik olarak kendi kendine yeterlilik ve Sovyetler Birliği döneminde görülen Asya tipi ekonomik kalkınma gibi tabirlerin yeniden Rusya ekonomi anlayışının içine girdiğini belirtti. Rusya’nın Türkiye’ye ne bir Avrupa ülkesi ne de Avrasya ülkesi gözüyle baktığını, Türkiye’yi Ortadoğu ülkesi olarak gördüğünü söyleyen Köstem, Türkiye’nin Rusya için iyi ama küçük bir ortak olduğunu ifade etti. Köstem, Avrasya’da tek lider ülke olma doğrultusunda yürüyen Rusya’nın şu an izolasyon tehdidi altında G8’den çıkarıldığını, ortak olarak Çin’i kabul etmek zorunda kaldığını sözlerine ekleyerek konuşmasını bitirdi.
Program yapılan soru cevabın ardından sona erdi.
Haber: Hilal Süyümbike MARAŞ