Türk Ocakları Genel Merkezi’nin her hafta düzenlenen Ocakbaşı sohbetlerinin bu haftaki konuğu On Dokuz Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu, ‘Fethedilenlerin Gözünden Anadolu’nun Fethi’ konusunu anlattı.
Ocakbaşı Sohbetlerinin bu hafta açılış konuşmasını Türk Ocakları Merkez Denetim Kurulu Üyesi Yrd. Doç. Dr. İbrahim Atabey yaptı.
Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu'nun konuşması şöyle:
ANADOLU’NUN FETHİ DÜNYANIN KADERİNİ DEĞİŞTİRDİ
“İnsani ve vicdani değerleri burada kazanmış biri olarak Türk Ocakları’nda konuşma yapmak bana çok büyük heyecan veriyor” diyerek konuşmasına başlayan Tellioğlu, Anadolu’nun Türkler tarafından fethinin dünyanın ve Türklerin kaderini değiştirdiğini söyledi.Tarihe bakış hususunda fetihleri her zaman kendi gözümüzden değerlendirdiğimizi ama biraz da fethedilenlerin gözünden bakmak gerektiğini aktaran Tellioğlu, bir şehrin fethi Türk kaynaklarında iki satırla anlatılırken, Ermeni, Bizans ve Süryani kaynaklarında sayfalarca yazı bulunduğunu belirtti. Bu noktada Ermeni tarihçilerin birkaç istisna hariç genellikle din adamı olduğunu, Bizans tarihçilerinin ise bu konuda daha entelektüel olduğunu aktaran Tellioğlu, Bizans tarihçilerinin devlet adamlarından, filozoflardan ve soylulardan oluştuğuna değindi.
ERMENİLER TÜRKLERİ KIYAMET ALAMETİ OLARAK GÖRMÜŞTÜ
Anadolu’nun fethinin aslında 1071’den evvellere dayandığını, Çağrı Bey’in Van Gölü havzasında görüldüğünü söyleyen Tellioğlu, Selçukluların Karahanlı ve Gazneli baskılarından kurtulup yeni yaşam alanları bulma isteğine binaen buralarda keşfe çıktığını ekledi. Van Gölü civarında uçsuz bucaksız otlaklar ve mukavemet gösteremeyecek orduların bulunmasını Türklerin Anadolu’yla tanışmasının başlangıcı olarak gören Tellioğlu, Ermeni prensi David’in Çağrı Bey’i seçmece piyadeleri ile karşıladığını lakin Türk okçu süvarilerine karşı direnemediklerini ve David’in Kral’a verdiği izahatta Türkler hakkında “Bunlar insan olamaz” dediğini aktardı. Bu münasebetler çerçevesinde Ermeni kaynaklar Türkleri kıyamet alameti olarak görmekte ve ‘İsa Babanın’ kendilerini kurtaracağını düşünmekte olduğunu söyleyen Tellioğlu, bu yorumlara korkunun sebep olduğunu ve aslında din adamı olmayan Ermeni tarihçilerin bu meseleyi daha anlamlı yorumladığından bahsetti. “Bu olaylar karşısında Ermeniler Sivas’a göç etmek kaydıyla kendi topraklarına istemsizce Bizans hâkimiyeti altına bıraktılar” diyen Tellioğlu, 1045 yılında Gence’de Bizans kuvvetlerini yenen Selçukluların karşısında Bizans’ın, Ermeniler gözünde Ehven-i şer olduğunu ekledi. 1048 Pasinler Savaşı’ndan sonra ise Türklerin atları hakkında ateş püsküren canavarlar olarak bahsedildiğini ekleyen Tellioğlu, Malazgirt’in ilk kuşatılması ve alınamamasının ise “Tanrının kâfirlerin karşısında Bizans’ın yanında olduğu” şeklinde yorumlandığını söyledi. 1064 Kafkasya seferinde ise Ermenilerden alınan Ani şehrinin Bizans’ın savunma hattına darbe vurduğunu aktaran Tellioğlu, Ermeni kaynaklarda bu olayın abartılarak, Türklerin yüzbinlerce kişiyi öldürdüğünü yazmasının korkularından ve acılarından kaynaklandığını ekledi.DÜNYADA HIRİSTİYANLARA KARŞI EN ŞEFKATLİ HÜKÜMDAR MELİKŞAH
Sultan Alparslan döneminde Anadolu’nun yavaş yavaş ele geçirildiğini ifade eden Tellioğlu, Romen Diyojen ile Selçuklu elçisi arasında geçen bir diyalog aktardı. Tellioğlu Malazgirt zaferinin bazı Bizans kaynaklarında Bizans’ın iç anlaşmazlıklarına da değinerek daha objektif bir biçimde anlatıldığına değindi. Sultan Alparslan’ın Malazgirt zaferinden bir sene sonra şehit düşmesinin ardından Selçuklu tahtına oğlu Melikşah’ın geçtiğini ekleyen Tellioğlu, bu dönemde Anadolu’da Selçuklulara karşı mücadele eden Hıristiyan unsurların artık Selçuklu tebaası haline geldiğini aktardı. Tellioğlu, Ermeni ve Süryanilerin oluşturduğu bu Hıristiyan unsurların Selçuklu halkından olmasıyla Türkleri gerçek manasıyla tanıdığını ve bunu da kaynaklarına yansıttıklarından bahsetti. Sultan Melikşah’ın ölümünden sonra Ermeni kaynaklarında “Dünyada Hıristiyanlara karşı en şefkatli hükümdar Melikşah öldü” gibi ifadelerin bile yer aldığına değinen Tellioğlu, Melikşah dönemiyle Ermeni kaynakların bakış açısındaki bu büyük değişime örnekler verdi.BU TOPRAKLARDA TÜRK VARLIĞI KABUL EDİLEMİYOR
Tellioğlu, “Bizans kaynakları vasıtasıyla Selçukluların Malazgirt zaferinden çok kısa bir süre sonra Marmara kıyılarına kadar ulaştığını öğreniyoruz” dedi. Altı yüz bin kişinin oluşturduğu Haçlı seferinin İznik’i Selçukluların elinden almasının ardından Selçukluların Konya’ya çekildiğini dile getiren Tellioğlu, Ermenilerin de bu dönemde bulundukları topraklarda bağımsızlık kazanmak ümidiyle Haçlıları desteklediklerini ekledi. Tellioğlu, Ermenilerin beklentileri aksine Haçlıların bu toprakları ele geçirdikten sonra mezhep ayrılığı sebebiyle dini hoşgörü dahi göstermediklerini söyledi. Tellioğlu, nihayet Haçlıların zulümleri sonucunda Ermenilerin Selçuklu hükümdarına haber göndererek kendilerini Haçlıların elinden kurtarmalarını istediklerini ifade etti.Şark meselesine değinen Tellioğlu bugün hala bu topraklarda Türk varlığını kabullenemeyenlerin olduğunu fakat artık bu defterin kapandığını söyledi. Tellioğlu, “Dünya devam ettiği sürece bu millet bu topraklarda ilelebet var olmaya devam edecektir” diyerek sözlerini tamamladı. Konuşma soru cevap kısmının ardından sona erdi.