Yıllarca bölücü terörle mücadele etmiş insanlarız. Çoğumuzun anası-babası bir kelime Türkçe bilmez belki ama, vatanın birliğine göz koyanlar iyi bilir bizi, devlet içinde devlet kurmaya çalışanlar yakından tanır. Milletin bekası için, vatanın-devletin bütünlüğü için gözünü kırpmadan mermilerin önüne atılanlarız biz.
Biz kim miyiz?
Yıllarca bölücü terörle mücadele etmiş insanlarız. Çoğumuzun anası-babası bir kelime Türkçe bilmez belki ama, vatanın birliğine göz koyanlar iyi bilir bizi, devlet içinde devlet kurmaya çalışanlar yakından tanır. Milletin bekası için, vatanın-devletin bütünlüğü için gözünü kırpmadan mermilerin önüne atılanlarız biz. Kolaydır Ankara’da İstanbul’da milliyetçilik yapmak, biz Gabar’da, Cudi’de, Aliboğazında yapardık vatan-millet savunmasını. Karşımızdaki eli kanlılar bizden birilerine kıydıklarında “Megri Megri” türküsü ile halay çekerken, şehitlerimizin yasını tutamadan, gözyaşı bile dökmeye zaman bulamadan mevzilerimizdeki yerini alarak hain pusulara karşı dimdik duranlarız biz. Bugün çözüm, açılım, kardeşlik ya da adı her neyse yürüttüğünüz projeyi eli kanlı terör örgütü ve yandaşları ile birlikte yaparken, biz ne olacağız? Bizim ne hissettiğimizi hiç düşündünüz mü? Bizim ne olacağımızı hiç hesap ettiniz mi? Biz incinirsek, bir kenara itilirsek o coğrafyada nelerin değişebileceğini hiç düşündünüz mü?
Biz kim miyiz?
Yıllarca devletine memur olarak hizmet eden insanlarız. Devlet vazifesini mukaddes bir iş olarak kabul edip yaptığımız görevlere layık olabilmeyi ömrünün en önemli amacı haline getiren insanlarız. Devletin malını namusumuzla bir sayıp ona kem bakanları mahremimize kem bakar kabul edip ömrümüzü bu tür insanlarla uğraşmaya adamış kişileriz. Gecemizi gündüzümüze katarken yaptığımız hizmet sırasında ihmal ettiklerimiz, çoluğumuz-çocuğumuz, hısım-akrabamız hep bizi kendimize-onlara zaman ayırmamakla suçlarken, “devlet vazifesi her işin üstündedir” dedik, denilenleri sineye çektik. Kime sorsanız bizim hakkımızda, “işini çok iyi yapar” der. Meslek hayatımız boyunca haktan-hukuktan ayrılmamaya çalıştık. Bugün kurumumuzda bir yerleri hak ettiğimizde, birileri, ismimizin karşısına, “işini iyi yapar, mevzuata hakimdir, ancak ……dir, atanması sakıncalıdır” diye yazarak sizin yıllardır sahip olduğunuz bütün hassasiyetleri bir kenara atar, başınıza da kendisinden olan birini getirir. Bizim yıllardır harcadığımız emek ne olacak hiç düşündünüz mü? Devlet idaresi ehline değil de hak etmediği halde “benden olana” teslim edildiğinde nasıl bir faciaya yol açılacağını hiç hesap ettiniz mi?
Biz kim miyiz?
Biz bu ülkenin geleceği olan gençleriz. Ömrümüzün en verimli çağında, dünyayı değiştirebilecek enerjiye sahip olduğumuz zamanlarımızda gelecek kaygısına düştük. Siyasetçilerin üslubu sebebiyle kamplaşma ve tarafgirlik artarken, iyi bir gelecek adına bu kamplardan birisine katılmaktan başka çare olmadığını hissediyoruz. Ancak bu kamplaşmanın uzak vadede ülkeyi ayrıştırmaktan öte bir işe yaramadığının idrakinde olarak fert olarak ayaklarımızın üzerinde durmaya çalışıyoruz. Başarılı olduğumuzu söylemek mümkün değil. Bütün birikimimize rağmen taraflardan birinin adaylarının hep önümüze geçmesi direncimizi kırıyor. Bireysel yeteneklerimizin bir kenara atıldığı ortamda küskün bir gençlik yaratmanın bu ülkenin geleceğine nasıl darbeler vuracağını hiç düşündünüz mü? Memleketin geleceğini inşa edecek bizlerin düştüğü bu ruh halinin nelere mal olabileceğini hiç hesap ettiniz mi?
Biz kim miyiz?
Sıradan bir Türk vatandaşıyız. Adımız ya da vasfımızın bir önemi yok. Ortak özelliğimiz, adalete güven duygumuzun kalmamış olması. Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar mahkemelerden ümidi kestik. Zaman zaman bir kısmımız kendimizi öteki olarak algılayıp “bu ülkede adalet kalmamış” demiştik ancak şimdi toplumun neredeyse her kesiminden aynı sesi işitmeye başladık. Bu ülkede adalete güven kalmadığında neler olabileceğini hiç hesap ettiniz mi? İnsanları millete ve devlete bağlayan hukuki bağlar gevşediğinde Türkiye’de yaşayan insanları barış içerisinde nasıl bir arada yaşatabileceğinizi hiç düşündünüz mü?
Biz kim miyiz?
Bizim sayımız gün geçtikçe artıyor. Ülkenin iyiye gitmediği hususunda gerekçelerimiz farklı olsa da hoşnutsuzluğumuz ve sayımız gün geçtikçe artıyor.
İsteğimiz, halkının değerlerine, hassasiyetlerine, vicdanına değer veren idarecilerin ülkeyi yönetmesidir. Bir an önce sayımızın azaltılması ise en büyük temennimizdir.