TBMM’de asli komisyon olarak İçişleri Komisyonuna sevk edilen ve kamuoyunda İç güvenlik paketi olarak bilinen tasarıyla ilgili vatandaşın ne kadar bilgisi var.
Güsam Güvenlik stratejileri araştırma merkezi analiz ekibinin araştırmaları neticesinde ortaya koyulan bilgi ve düşünceler şu şekildedir:
Kamuoyunda İç güvenlik paketi olarak bilinen ve hükümet tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” adıyla gönderilen yasa tasarısı; TBMM’de asli komisyon olarak İçişleri Komisyonuna sevk edilmiştir.
Emniyet Teşkilatı Kanunu’nda yapılacak değişiklik ile Emniyet Teşkilatının kurumsal yapılanması, hiyerarşik yapısı ve temel eğitimlerine ilişkin bir çok değişiklik yapılmaktadır. Getirilen yasa tasarısının içeriği ve çıkarılma usulü hükümetin ilkelerine ters olduğu gibi, birçok konuda Anayasa’ya da aykırı konuları içermektedir. Tasarı aynı zamanda, Emniyet Teşkilatının güvenlik uygulama ve çalışmalarına dolayısıyla Türk halkının güvenliğine önemli oranda olumsuzlukları beraberinde getirmektedir.
169 yıllık köklü bir geçmişe dayanan ve son yıllardaki faaliyetleri ve yetiştirdiği insan gücü ile Türk halkının en çok güvendiği kurumların başında yer alan Emniyet Teşkilatında yapılması düşünülen bu önemli değişikliklerin, kamuoyundan ve bu çalışmalara katkısı olabilecek diğer Emniyet Teşkilatı mensuplarından gizli yapılması ve onların katkısının alınmaması, hukuk normları ve hükümetin mevzuat çıkarma ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır. Bu yanlış uygulama aynı zamanda, yasa ile oluşacak olumsuzlukların önlenmesi imkânını da ortadan kaldırmaktadır.
Yasa tasarısı ile düzenlenen Emniyet Teşkiltına konu bazı konular kısaca aşağıda belirtilmektedir.
TASARI İLE YAPILMASI AMAÇLANAN BAZI DEĞİŞİKLİKLER
1. HAKİM KARARI OLMAKSIZIN KOLLUĞA DURDURMA VE ARAMA YETKİSİNİN VERİLMESİ
Tasarının 1 inci maddesinin birinci fıkrasıyla kolluğun arama ve gözaltına alma yetkisi genişletilmektedir. Bu yetki çerçevesinde kolluğa hakim kararı gerekmeksizin detaylı arama yapma ve 24 saate kadar gözaltına alma yetkisi tanınmaktadır. Bu uygulama ile Anayasa’nın eşitlik ilkesi, özel hayatın gizliliği, kişi dokunulmazlığı ve hâkim güvencesi ihlal edilmekte, aynı zamanda hakim kararı ile kolluk amiri arasında yetki karmaşası oluşturulmaktadır. Bu tasarı aynı zamanda AB uyum sürecinde bir geriye gidiş ve örnek alındığı iddia edilen Alman polisi uygulamasından da farklılaşmaktadır.
Bu düzenleme; Anayasaya aykırı olarak kolluğa, kamuya açık alanda yani sokakta, istediği kişiyi ve aracı, acele hallerde, hakim, savcı veya kolluk amiri tarafından verilmiş, yazılı emir olmadan durdurma ve arama yetkisi vermektedir.
2. KOLLUĞUN SİLAH KULLANMA YETKİSİNİN GENİŞLETİLMESİ
Tasarının 1 inci maddesi 4 üncü fıkrası ile getirilen diğer bir düzenleme, PVSK m. 16’da yapılmaktadır. Bu düzenleme ile Anayasa m. 17/3’de korunan “yaşama hakkının” ihlali niteliğinde olarak kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığının korunmasının sınırları zorlanmaktadır.
Bu nedenle Tasarıyla hukuk devleti anlayışı ile bağdaştırılamayacak şekilde; özellikle toplumsal olaylarda, molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs eden kişilere, “kademelilik” ve “ölçülülük” ilkesi gözetilmeden doğrudan kolluğa ateşli silah kullanma yetkisi verilmektedir.
Bu düzenleme ile kolluk, elinde ateşli silah olmadığı halde, yanıcı, yakıcı, yaralayıcı madde bulundurduğu gerekçesiyle silahını kullanıp ateş edecek ve bu da “yargısız infaz” ve “orantısız güç” tartışmalarını daha da alevlendirecektir. Her şeyden önce taş, sopa gibi maddeler yaralayıcı nitelikte olduğundan, taş atana kanunla silahla ateş etme yetkisi verilmesinin orantılı bir karşılık olduğunu kimse söyleyemeyecektir.
3. KOLLUĞA CMK’YA GÖRE GÖZALTI YETKİSİNİN VERİLMESİ
Tasarının 6 ncı maddesinin 1 inci fıkrası ile suçüstü hali, suç sonrası bir durum olan ve adli yetkilerin kullanılmasını gerektiren bir olay sonrası vatandaşlar, kolluk amirinin emriyle gözaltına alınabilecektir. Adli konularda emir verecek olan ve savcının emrinde çalışması gereken kolluk amirinin, vali tarafından yönlendirilmesi yürütmenin yargıya müdahalesi ve bu da “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin ihlali anlamı taşıyacaktır (Anayasa 7, 8 ve 9 md.). Bu düzenlemeyi bu haliyle “idari gözaltı” olarak adlandırmak gerekir. Gerçekten, valinin belirlediği ve valiye hesap verecek olan bir kolluk amirinin emriyle yapılan bir yakalama ve gözaltı sonrası yine 24 ve 48 saat sonunda kolluk amirinin emriyle gerçekleşen bir serbest bırakma işlemi adli bir işlem olarak adlandırılamaz.
4. VALİLERE ADLİ KOLLUK YETKİSİNİN VERİLMESİ
Tasarının 7 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası ile 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11 inci maddesine eklenen fıkra ile İl İdaresi Kanunu’nda değişiklik yapılarak Valilere kolluk amir ve memurlarına suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması için emir verme yetkisi getirilmektedir.
Bu düzenleme ile kolluk, adli konularda çift başlı hale getirilmek istenmektedir. Mevcut yapıda vali, kolluğa sadece idari konularda yani suçun önlenmesi, savcı ise adli konularda, yani suç sonrası emir verebilmektedir. Bu düzenleme ile vali, suç sonrasında da suçun aydınlatılmasına müdahale etmekte, suçun aydınlatılması noktasında olay yeri incelemesi, arama, elkoyma, yakalama gibi tedbirlerden hangilerine başvurulabileceğine karar vermektedir. Halbuki bu yetkiler, CMK’ya göre, savcıların yetkisinde olan hususlardır. Valinin adli alana girmesi yürütmenin yargıya açık bir müdahalesidir. Ayrıca, bu düzenleme Anayasanın başlangıç hükümlerinde ifade edilen ve Anayasanın 7, 8 ve 9 maddelerinde şekillenen “kuvvetler ayrılığı” ilkesine de aykırıdır.
Bu düzenleme yürürlüğe girerse, aynı konuda, savcı ve validen farklı emir alan kolluk amir ve memurları, hangi amirin emrini uygulayacağı konusunda kararsız kalacaklardır. Bu da kamu düzeninin korunması adına olumsuz sonuçlar doğuracaktır.
Kolluk amirleri tercih yapmak zorunda kaldıkları zaman, aynı zamanda sicil amirleri olan Valileri tercih edecek, bu da dolaylı yoldan, suç soruşturmasında savcının devre dışı kalması anlamı taşıyacaktır.
5. DİNLEME KARARLARININ HAKİM ONAYINA SUNULMA SÜRESİNİN UZATILMASI
Tasarının 1 inci maddesinin beşinci fıkrasıyla; mahkeme kararı ile yapılan dinleme ve iletişim tespiti vs. yapanların cezaevine konulduğu bir dönemde acil durumlarda Emniyet Genel Müdürü ve İstihbarat Daire Başkanı’nın dinleme kararının hakim tarafından değerlendirilme süreci 24 saatten 48 saate çıkarılmaktadır.
6. ZORUNLU EMEKLİLİK ADI ALTINDA DEVLETİN GÜVENLİK HAFIZASININ SIFIRLANMASI
Tasarının Geçici 27 nci maddesi ile halen müstakil birim amiri görevlerinde bulunan bütün 1. Sınıf Emniyet Müdürleri ile 2., 3. ve 4. Sınıf Emniyet Müdürlerinin 3 ay içerisinde zorunlu emekli edilebilecekleri ve bu uygulama ile bütün polis başmüfettişlerinin, merkez emniyet müdürlerinin, özel güvenlik müfettişlerinin emekli edilebileceklerine ilişkin hükümler getirilmektedir. Sürekli uygulanacak 55 inci maddedeki değişiklik ile müstakil birim amiri görevleri haricinde görevlendirilen ve 6 yıl kıdeme haiz bütün 1. Sınıf Emniyet Müdürleri zorunlu emekliye sevk edilmektedir, ancak idareye, ikişer yıllık dönemler halinde bu süreyi uzatma yetkisi getiriliyor. Ayrıca emniyet amirleri ile 2, 3 ve 4. Sınıf Emniyet Müdürlerinden beş yıl içinde terfi edemeyenler zorunlu emekli edilmektedir. Yasa kapsamına 3.200 emniyet müdürü girmektedir. Tasarı kapsamında Emniyet Teşkilatında halen görev yapmakta olan 1., 2., 3. ve 4. sınıf emniyet müdürü ile emniyet amiri rütbelerinde görev yapmakta olan personelden parti polisi yaklaşımlarına biat etmeyeceği öngörülen nitelikli 2 bin 500 polis amirinin zorunlu emekliye sevk edilerek tasfiye edilmesi planlanmaktadır.
Yasa ile aslında ihtiyaç olduğu halde AKP hükümeti tarafından siyaseten istihdam edilmeyen Emniyet Müdürlerinin Türkiye’nin önemli sorun alanlarına çözüm bakımından katkı sağlayacak unvan ve uzmanlıklarına uygun yerlerde istihdam edilmeleri gerekirken emeklilik adı altında tasfiyeleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile peronelin 800-2000 TL oranlarında maddi kayıpları olacaktır. Anayasaya aykırılığı bir çok karar ile sabit olan bu durumun AKP hükümetleri zamanında TRT, TBMM, Ziraat Bankası ve diğer bazı kurumlarda yapıldığı gibi, Emniyet Teşkilatından beklentileri kalmamış Emniyet Müdürlerinin emeklilik ikramiyeleri ve maaşlarının yaş haddine kadar cezbedici bir oranda artırılması ile isteğe bağlı emekliliğin özendirilmesi suretiyle yapılmayıp herhangi bir krtiter olmadan dilediği personele yapılması tasfiye olduğunu göstermektedir (Benzer kuruluşlarda yapılan uygulamalarda %40’a yakın personel emekli istekleri ile emekli olmuşlardır).
7. HUKUKSUZ SORUŞTURMA VE MOBBİNG UYGULAMALARINA DOKUNULMAZLIK ZIRHININ GETİRİLMESİ
Tasarının 38 inci maddesi ile 4483 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanuna Ek Madde ekleme suretiyle hukuksuz soruşturmalara ‘dokunulmazlık’ getirilmek istenmektedir. Bu madde şu anda hukuksuz bir şekilde müfettiş görevlendirip mevcut kanunlara göre suç işleyenlerin kendilerine dokunulmazlık kalkanı getirme isteğidir. Mevcut yöneticiler yapmış oldukları keyfi, hukuksuz işlemler nedeniyle ileride tazminatlara mahkûm olacaklarını bildiklerinden böyle bir güvence yoluna gitmek istemektedirler. Zira daha önce dönemin Başbakanlık Müsteşarı ile İstanbul İl Emniyet Müdürü arasındaki geçen konuşmada “kır kapıyı, gir al, daha sonra yasaysa yasa……” şeklindeki konuşmalar, bu hususun hayata geçirilmeye çalışıldığını göstermektedir. Daha önce Torba Kanunda getirilen ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 2 yıl mahkeme kararlarının uygulanmaması nedeniyle yargılanamayacaklarına dair yapmış oldukları kendilerine güvence getirme planının gizli bir şekilde geri getirilmesidir.
8. EMNİYETTE PERSONELE CEZA VERMENİN KOLAYLAŞTIRILMASI
Tasarının 10 uncu maddesi ile Emniyet Teşkilatı Kanunu EK 1 inci maddesinde yapılan değişiklik ile polis müdürü, amiri ve memurlarına disiplin cezası verme usulü kolaylaştırılıyor. Bu kapsamda polis merkezi amirine, şube müdürüne, ilçe müdürüne, kaymakamlara, valilere, emniyet genel müdürüne, bakana kendilerine bağlı bütün personele rütbe ayırımı olmaksızın soruşturma açma ve aylık kesimi dahil resen ceza verme yetkisi verilmektedir. Zaten kamu kurumları içerisinde personeline en çok ceza veren Emniyet Teşkilatında ceza verme makamlarına polis merkezi amirine kadar olan sıralı amirlerin de dahil edilmesi, keyfiliğe, amir istibdatı ve parti polisliğine sebebiyet verebilecektir. Disiplin cezasının kolaylaştırılması ile aynı zamanda terfi edememe ve zorunlu emeklilik uygulamaları ile tasfiyeye zemin oluşturulduğu görülmektedir.
9. GENEL BİR HUKUK KURALI OLAN CEZA VERME ZAMANAŞIMI MÜESSESESİNİN SADECE EMNİYET TEŞKİLATI PERSONELİ YÖNÜNDEN ORTADAN KALDIRILMASI
Tasarının 10 uncu maddesi ile Emniyet Teşkilatı Kanunu EK 5 inci maddesine eklenen fıkra ve geçici 28 inci maddesi ile de genel bir hukuk kuralı olan zamanaşımı müessesesi, bu tasarı ile sadece Emniyet Teşkilatı personeli açısından ortadan kaldırılmaktadır. Hakkında meslekten ve devlet memurluğundan çıkarma cezası gerektiren iddialar bulunan personelin bir cezai müeyyide olarak zorunlu bir şekilde emekliye sevki sağlanmaktadır. Emeklilik işlemleri adı altında başka memur ve kamu görevlilerine uygulanmayan ve zamanaşımı müessesini anlamsızlaştıran bu uygulama ile personelin meslekten ve devlet memurluğundan çıkarılmasının önü açılmaktadır. Zamanaşımı müessesi temelde, memurun baskı altında kalmadan hizmet verebilmesi amacıyla yürürlüğe konulmuş bir düzenlemedir. Burada kişiden çok kamu hizmeti korunmaktadır. Bu müessesenin özelliği gereği zamanaşımına uğramış konular işin esasına girilmeksizin yetkili disiplin amirleri veya disiplin kurullarınca doğrudan işlemden kaldırılmaktadır. Bu yasa ile; zamanaşımı müessesi korunmakla birlikte istikrar kazanmış Danıştay içtihatlarına da aykırı olarak memur ve kamu görevlilerinden sadece Emniyet Teşkilatı personeli için işlendiği iddia edilen disipline aykırı fiillerin zamanaşımına uğramasına rağmen, işin esasına girilerek ceza verilmesini ve bu cezaya göre soruşturma dosyası işlemden kaldırılmış olmasına rağmen, zamanaşımı ile ilgili yasa hükmü Emniyet Teşkilatı personeli yönünden anlamsızlaştırılarak, kurumdan ilişik kesilmesi sonucunu doğuran zorunlu emeklilik işlemine tabi tutmaktadır.
10.PERSONELİN CEZALANDIRMA AMAÇLI KIZAK GÖREVLENDİRİLMESİ
Tasarının 10 uncu maddesi ile Emniyet Teşkilatı Kanunu 13 üncü maddesine eklenen fıkralarla; Ar-Ge, nöbet görevi, depo görevi, müdüriyet emri ve bunun gibi hali hazırda tüm Türkiye çapında cezalandırmak maksadıyla uygulanan atıl görevlere yasal bir dayanak oluşturularak filli durum yasal statüye kavuşturuluyor. Böylece görev verilmek istenmeyen 2. Sınıf Emniyet Müdürü, 3. Sınıf Emniyet Müdürü, 4. Sınıf Emniyet Müdürlerine görev verilmeden birim amiri emrinde sadece araştırma inceleme yaptırılması gibi görevler verilmesi adı altında personelin pasifize edilmesi ve amirine mutlak bağlı hale getirilmesi düzenlenmektedir. Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 13 üncü maddesinde rütbelere göre çalışılabilecek görev unvanları tek tek tespit edilmiştir. Bu uygulama polis yöneticilerinin istihdamında keyfiliği, hukuka uymada direnememeyi ve biat kültürünü doğuracaktır.
11. HER RÜTBE TERFİSİNE SUBJEKTİF DEĞERLENDİRMELERLE MÜLAKAT VE YAZILI SINAVIN GETİRİLMESİ
Tasarının 10 uncu maddesi ile değiştirilen Emniyet Teşkilatı Kanunu 55 inci maddesi ve Tasarının 11 inci maddesiyle eklenen Geçici 26 ncı maddesi ile; bütün rütbelere terfilerde mülakat ve yazılı sınavlar getirilmektedir. Ancak sınavlarda başarılı olmak yeterli olmamakta, rütbe terfi kurulunun takdirine bırakılmaktadır. Halbuki mevcut uygulamada mülakatın objektif olamaması nedeni ile sadece yazılı sınav esas kabul edilmektedir. Bu uygulama ile liyakat yönünden uygun ama bir çok uygulamalarda görüldüğü gibi hükümete yakın olmayan kişilerin terfi edememesine yol açılacaktır. Bu düzenleme ile ayrıca her rütbe terfilerinde yazılı sınav uygulaması hayata geçirilecektir. Birkaç yılda bir personelin aynı konu ve içerikten sürekli sınava tabi olması onların işi ve performanslarına yoğunlaşmak yerine kişisel gelecek kaygısı ile sürekli testlere hazırlık yapmalarını doğuracaktır. Bu ise yoğun çalışma gereği duyulan ve suçla mücadele edilen operasyonel polis birimlerinde personelin çalışmak istememesine yol açacaktır. Bu aynı zamanda devletin bütçesine önemli oranda ek yük getirecektir.
12. TERFİ SİSTEMİNİN BOZULMASI
Tasarının 10 uncu maddesiyle değiştirilen Emniyet Teşkilatı Kanunu 55 inci maddesi ile; rütbe terfilerinde Polis Akademisi mezunları olan A grubu amirler ile polis memurluğundan B grubu amirliğe geçenler arasındaki fark kaldırılmaktadır. Ancak Tasarının 11 inci maddesiyle eklenen Geçici 26 ıncı maddesi ile halen B grubu olan komiser yardımcısı, komiser ve başkomiser olan personelin bu statüleri devam ettirilmektedir. Bu çelişkili durum ile mülakatla alınacak olan Komiser Yardımcılarının hızlı terfi etmeleri, ÖSYM’nin yaptığı objektif sınavla komiser yardımcılığını kazananların ise B grubu statüleri devam ettirilerek önleri tıkanmış olmaktadır.
13. EMNİYETİN ÜST YÖNETİMİNE GENEL İDARİ HİZMETLER SINIFI PERSONEL GÖREVLENDİRİLMESİ
Tasarının 10 uncu maddesiyle Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun Ek 1 inci maddesine eklenen 2 inci fıkra ile; tıbbi, teknik ve mali hizmetler veren daire başkanlıkları ve şube müdürlüklerine Emniyet hizmetleri sınıfı dışından da atama yapılabilmesi olanaklı hale getirilmektedir. Tasarıda yer alan teknik birimler tabiri ucu açık bir ifadedir. Bu kavram destek birimleri için kullanılabildiği gibi istihbarat birimleri için de kullanılabilir. Mevcut durumda zaten ihtiyaç duyulan alanlarda kadro değişimi ile bu yapılabilmektedir. Ayrıca polis amirleri arasında hiyerarşik yapıya uygun olarak oluşması gereken piramidin ters döndüğü ve personel fazlalığının oluştuğu ileri sürülmesine, bunun yanında teknik alanlardan 2500 FYO öğrencisi alınarak, 2500 polis amirinin yakın zamanda göreve başlatılması ve halen kadro değişikliği ile teknik ve sağlık dairesine GİH daire başkanının atanabildiği ortamda böyle bir uygulamanın yapılması, izah edilemeyecek büyük bir çelişki oluşturmaktadır.
14. ÜLKEMİZİN TEK GÜVENLİK BİLİMLERİ FAKÜLTESİNİN KAPATILARAK, POLİS YÖNETİCİSİ EĞİTİMİNİN LİSANS SEVİYESİNDEN KURS SEVİYESİNE DÜŞÜRÜLMESİ
Tasarının 12 ve 13 üncü maddeleri ile Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Tasarının 11 ve 14 üncü maddeleriyle Polis Koleji kapatılıyor. Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi öğrencileri mezuniyetine sadece bir dönem kalmış olanlar dâhil diğer üniversitelerin farklı bölümlerine gönderilmektedir. Buna karşın, 2020 yılına kadar sivil üniversiteleri bitirmiş öğrencilerin bir yıl okutulmak suretiyle Komiser Yardımcısı olması sağlanmaktadır. Aynı zamanda, Polis Akademisinde toplamda 40 günlük eğitimle Komiser Yardımcısı olacak 2500 FYO’nun alım işlemleri ise devam etmektedir. Polis Akademisinin asıl öğrenci kaynağı olan Polis Kolejini sınavla kazanmış ve burada okuyan öğrenciler ise dengi olmayan ve ilgisiz okullara aktarılmaktadır.
Bu düzenlemeler ile ülkemizin tek Güvenlik Bilimleri Fakültesi de kapatılarak polis yöneticisi eğitimi lisans seviyesinden kurs seviyesine düşürülmekte, aynı zamanda mülakatla belirlenen ve kısa süreleri eğitimlerle polisliği bile tam öğrenememiş polis amirlerinin yüksek sayılarda topluca alınmasının önü açılmaktadır.
Düzenleme ile aynı zamanda Polis Koleji ve Polis Akademisinde okuyan öğrencilerin kanunla kendilerine verilen kazanınılmış hakları ellerinden alınmaktadır. Daha önceki yıllarda Polis Akademisinde maaşlı olarak polis memuru statüsünde okuyan Polis Koleji mezunlarının, 1980’li yıllarda Polis Akademisindeki eğitimlerinin öğrenci statüsüne dönüştürülmesi uygulaması özlük haklarının kaybolmaması ve hukuktaki en temel ilkelerden biri olan kazanılmış hakların korunması açısından darbe döneminde dahi Polis Koleji’nin hazırlık sınıfındaki öğrenciyi dahi kapsam dışı tutacak şekilde düzenlenmiştir. Ancak Meclise gönderilen yasa tasarısında, darbe dönemindeki kadar hukuka saygı gösterilmemekte ve sınavlara girerek kazanan ve Polis Kolejinde okuyan öğrenciler mağdur edilmektedir.
15. POLİS AKADEMİSİNİN GÜVENLİK ALANINDA TECRÜBELİ VE YETİŞMİŞ ÖĞRETİM GÖREVLİLERİNİN YÖK’E GÖNDERİLMESİ
Gerek 1984 yılında yürürlüğe giren 3087 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu’nda gerekse de 2001 yılında yürürlüğe konulan 4652 sayılı Polis Yükseköğretim Kanununda akademik kadrolu öğretim elemanlarının istekleri dışında Ankara’da bulunan Polis Akademisi dışına atanması veya görevlendirilmesi özellikle eğitim kalitesinin dönemsel siyasi etkilerden korunması amacıyla yasa hükmüyle sağlanmıştır. Ancak, Tasarının 13 üncü maddesi ile Polis Akademisi Başkanlığında görev yapan öğretim görevlileri ve idari personelin iki ay içerisinde başka illerdeki okullara atanması getirilmektedir. Bununla birlikte Tasarı ile Polis Akademisi öğretim görevlilerinin YÖK’e bağlı üniversitelere gönderilmesi amaçlanmaktadır. Buna karşın bir yandan Polis Akademisine halen öğretim görevlilerinin alınmasına devam edilmektedir. Polis Koleji öğretmenlerinin ise MEB’e bağlı okullara aktarılması düzenlenmektedir.
Hali hazırda Polis Akademisine bağlı enstitülerde ve Polis Meslek Yüksek Okullarında öğretim görevlisi eksikliği çokça bulunduğundan bu ihtiyaç üniversitelerden karşılanmaktadır. Bu ise yeterli verimin alınmasını engellemektedir. Bu eksiklik olmasına rağmen öğretim görevlilerinin YÖK’e bağlı üniversitelere gönderilmesi tezat oluşturmaktadır.
Halen Polis Akademisinin akademik kadrolarında görev yapmakta olan öğretim elemanları; 1989 yılından başlayan ve başta İngiltere, Amerika ve Fransa gibi gelişmiş ülkelerin üniversitelerinde master ve doktora eğitimi almış, demokrasi ve güvenlik alanları ile diğer ülkelerin polis teşkilatları hakkında 20 yılı aşkın süredir uzmanlaşmış birikimleri ve deneyimlerine ilaveten bu konularda yıllar içerisinde yayımladıkları akademik makaleler, kitaplar ve faaliyetlerin tamamının bir kenara bırakılarak, Emniyet Teşkilatının güvenlik bilimleri alanındaki akademik müktesebatının sıfırlanması ve bunların yerine bu konularda hiç birikimi, deneyimi, tecrübesi ve akademik kariyeri bulunmayan yandaş kişilerin getirilmesi Türk milleti ve Emniyet Teşkilatı adına büyük bir kayıp olacaktır.
16. YENİDEN SINAV YAPILMASI ADI ALTINDA; POLİS OKULLARINDAN MEZUN OLANLARIN “EMNİYET TEŞKİLATINA ATANMA HAKLARI”NIN ELLERİNDEN ALINMASI
Yasanın 13 üncü maddesi ile 4652 sayılı Kanuna eklenen geçici 8 inci maddesi uyarınca; Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte eğitim gören; Emniyet Genel Müdürlüğü adına Fakülte ve Yüksekokullardan (FYO) mezun olanlar, Polis Meslek Yüksekokulu (PMYO) ve Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürlüğü (POMEM) mezunlarının sınava tabi tutulmak ve başarılı olmak koşuluyla Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına atanabilecekleri öngörülmektedir. Bu yasayla, halen eğitime devam eden ve eski yasa hükümlerine göre bulundukları eğitim kurumlarından mezun olmaları halinde Emniyet Teşkilatı kadrolarında iş bulma garantileri yasayla teminat altında bulunan kişilerin bu haklarının isteklerine bakılmaksızın ellerinden alınmaktadır. Bu maddede sınav olarak yazılan düzenlemenin benzeri, Polis Koleji öğrenciler için de uygulanmış ve Polis Koleji’nden başarı ile mezun olmuş 316 öğrenciden 236 sı (%75’i) kanunen hakları olmasına ve Danıştay’da açılan ve yürürlüğü durdurulan dava bunu teyit etmesine rağmen mağdur edilerek Polis Akademisine alınmamıştır.
Geçici 8 inci maddesi ile getirilen bu düzenleme, daha önce bu eğitim kurumlarından mezun olanlara uygulanmış bir kural değildir. Geçici 8 inci madde kapsamında bulunan ve genel olarak sadece halen eğitim görmekte olan öğrencileri kapsayan bu düzenleme sonraki dönemlerde aynı eğitim kurumlarına alınacak öğrencileri kapsamamaktadır. Düzenleme sınav adı altında tasfiye amaçlıdır. Polis Koleji ve Polis Akademisinin kapatılıp, öğrenci ve öğretim elemanlarının Emniyet Teşkilatından tasfiyesini öngören ve bu yasanın değişik maddelerinde yer alan düzenlemelerin bir değişik şeklinin, halen FYO, PMYO ve POMEM’lerde eğitim gören öğrencilere de uygulanacağı anlaşılmaktadır.
17. MÜLAKATLA VE KISA SÜRELİ EĞİTİMLERLE EMNİYET TEŞKİLATINA ÇOK SAYIDA “YANDAŞ YÖNETİCİLERİN” ALINMASI
Tasarıyla Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi kapatılırken, Tasarının 12 nci maddesiyle 4652 sayılı Kanuna eklenen Geçici 9 uncu maddesi ile 2020 yılına kadar hızlı kadrolaşma amaçlı özel sınıflar oluşturulmaktadır. Bu uygulama, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesinin kapatılması ya da memurlardan komiser yardımcısı yapılması uygulamalarıyla da çelişmektedir. Eğer hükümet bu Tasarı ile memurlardan komiser yardımcısı yapmayı amaçlıyorsa; büyük çoğunluğu lisans mezunu 250 bin polis memuru arasından yeterince komiser yardımcısı bulamıyor mu da kısa süreli eğitimlerle çok sayıda özel sınıf komiser alacaktır. Buradan, ‘parti polisi’nin temellerinin atılmakta olduğu ve Teşkilattaki amir olma potansiyeli olan 250 bin polis memuruna güvenilmediği anlaşılmaktadır.
GÜSAM
Güsam Güvenlik stratejileri araştırma merkezi analiz ekibinin araştırmaları neticesinde ortaya koyulan bilgi ve düşünceler şu şekildedir:
Kamuoyunda İç güvenlik paketi olarak bilinen ve hükümet tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” adıyla gönderilen yasa tasarısı; TBMM’de asli komisyon olarak İçişleri Komisyonuna sevk edilmiştir.
Emniyet Teşkilatı Kanunu’nda yapılacak değişiklik ile Emniyet Teşkilatının kurumsal yapılanması, hiyerarşik yapısı ve temel eğitimlerine ilişkin bir çok değişiklik yapılmaktadır. Getirilen yasa tasarısının içeriği ve çıkarılma usulü hükümetin ilkelerine ters olduğu gibi, birçok konuda Anayasa’ya da aykırı konuları içermektedir. Tasarı aynı zamanda, Emniyet Teşkilatının güvenlik uygulama ve çalışmalarına dolayısıyla Türk halkının güvenliğine önemli oranda olumsuzlukları beraberinde getirmektedir.
169 yıllık köklü bir geçmişe dayanan ve son yıllardaki faaliyetleri ve yetiştirdiği insan gücü ile Türk halkının en çok güvendiği kurumların başında yer alan Emniyet Teşkilatında yapılması düşünülen bu önemli değişikliklerin, kamuoyundan ve bu çalışmalara katkısı olabilecek diğer Emniyet Teşkilatı mensuplarından gizli yapılması ve onların katkısının alınmaması, hukuk normları ve hükümetin mevzuat çıkarma ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır. Bu yanlış uygulama aynı zamanda, yasa ile oluşacak olumsuzlukların önlenmesi imkânını da ortadan kaldırmaktadır.
Yasa tasarısı ile düzenlenen Emniyet Teşkiltına konu bazı konular kısaca aşağıda belirtilmektedir.
TASARI İLE YAPILMASI AMAÇLANAN BAZI DEĞİŞİKLİKLER
1. HAKİM KARARI OLMAKSIZIN KOLLUĞA DURDURMA VE ARAMA YETKİSİNİN VERİLMESİ
Tasarının 1 inci maddesinin birinci fıkrasıyla kolluğun arama ve gözaltına alma yetkisi genişletilmektedir. Bu yetki çerçevesinde kolluğa hakim kararı gerekmeksizin detaylı arama yapma ve 24 saate kadar gözaltına alma yetkisi tanınmaktadır. Bu uygulama ile Anayasa’nın eşitlik ilkesi, özel hayatın gizliliği, kişi dokunulmazlığı ve hâkim güvencesi ihlal edilmekte, aynı zamanda hakim kararı ile kolluk amiri arasında yetki karmaşası oluşturulmaktadır. Bu tasarı aynı zamanda AB uyum sürecinde bir geriye gidiş ve örnek alındığı iddia edilen Alman polisi uygulamasından da farklılaşmaktadır.
Bu düzenleme; Anayasaya aykırı olarak kolluğa, kamuya açık alanda yani sokakta, istediği kişiyi ve aracı, acele hallerde, hakim, savcı veya kolluk amiri tarafından verilmiş, yazılı emir olmadan durdurma ve arama yetkisi vermektedir.
2. KOLLUĞUN SİLAH KULLANMA YETKİSİNİN GENİŞLETİLMESİ
Tasarının 1 inci maddesi 4 üncü fıkrası ile getirilen diğer bir düzenleme, PVSK m. 16’da yapılmaktadır. Bu düzenleme ile Anayasa m. 17/3’de korunan “yaşama hakkının” ihlali niteliğinde olarak kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığının korunmasının sınırları zorlanmaktadır.
Bu nedenle Tasarıyla hukuk devleti anlayışı ile bağdaştırılamayacak şekilde; özellikle toplumsal olaylarda, molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs eden kişilere, “kademelilik” ve “ölçülülük” ilkesi gözetilmeden doğrudan kolluğa ateşli silah kullanma yetkisi verilmektedir.
Bu düzenleme ile kolluk, elinde ateşli silah olmadığı halde, yanıcı, yakıcı, yaralayıcı madde bulundurduğu gerekçesiyle silahını kullanıp ateş edecek ve bu da “yargısız infaz” ve “orantısız güç” tartışmalarını daha da alevlendirecektir. Her şeyden önce taş, sopa gibi maddeler yaralayıcı nitelikte olduğundan, taş atana kanunla silahla ateş etme yetkisi verilmesinin orantılı bir karşılık olduğunu kimse söyleyemeyecektir.
3. KOLLUĞA CMK’YA GÖRE GÖZALTI YETKİSİNİN VERİLMESİ
Tasarının 6 ncı maddesinin 1 inci fıkrası ile suçüstü hali, suç sonrası bir durum olan ve adli yetkilerin kullanılmasını gerektiren bir olay sonrası vatandaşlar, kolluk amirinin emriyle gözaltına alınabilecektir. Adli konularda emir verecek olan ve savcının emrinde çalışması gereken kolluk amirinin, vali tarafından yönlendirilmesi yürütmenin yargıya müdahalesi ve bu da “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin ihlali anlamı taşıyacaktır (Anayasa 7, 8 ve 9 md.). Bu düzenlemeyi bu haliyle “idari gözaltı” olarak adlandırmak gerekir. Gerçekten, valinin belirlediği ve valiye hesap verecek olan bir kolluk amirinin emriyle yapılan bir yakalama ve gözaltı sonrası yine 24 ve 48 saat sonunda kolluk amirinin emriyle gerçekleşen bir serbest bırakma işlemi adli bir işlem olarak adlandırılamaz.
4. VALİLERE ADLİ KOLLUK YETKİSİNİN VERİLMESİ
Tasarının 7 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası ile 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11 inci maddesine eklenen fıkra ile İl İdaresi Kanunu’nda değişiklik yapılarak Valilere kolluk amir ve memurlarına suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması için emir verme yetkisi getirilmektedir.
Bu düzenleme ile kolluk, adli konularda çift başlı hale getirilmek istenmektedir. Mevcut yapıda vali, kolluğa sadece idari konularda yani suçun önlenmesi, savcı ise adli konularda, yani suç sonrası emir verebilmektedir. Bu düzenleme ile vali, suç sonrasında da suçun aydınlatılmasına müdahale etmekte, suçun aydınlatılması noktasında olay yeri incelemesi, arama, elkoyma, yakalama gibi tedbirlerden hangilerine başvurulabileceğine karar vermektedir. Halbuki bu yetkiler, CMK’ya göre, savcıların yetkisinde olan hususlardır. Valinin adli alana girmesi yürütmenin yargıya açık bir müdahalesidir. Ayrıca, bu düzenleme Anayasanın başlangıç hükümlerinde ifade edilen ve Anayasanın 7, 8 ve 9 maddelerinde şekillenen “kuvvetler ayrılığı” ilkesine de aykırıdır.
Bu düzenleme yürürlüğe girerse, aynı konuda, savcı ve validen farklı emir alan kolluk amir ve memurları, hangi amirin emrini uygulayacağı konusunda kararsız kalacaklardır. Bu da kamu düzeninin korunması adına olumsuz sonuçlar doğuracaktır.
Kolluk amirleri tercih yapmak zorunda kaldıkları zaman, aynı zamanda sicil amirleri olan Valileri tercih edecek, bu da dolaylı yoldan, suç soruşturmasında savcının devre dışı kalması anlamı taşıyacaktır.
5. DİNLEME KARARLARININ HAKİM ONAYINA SUNULMA SÜRESİNİN UZATILMASI
Tasarının 1 inci maddesinin beşinci fıkrasıyla; mahkeme kararı ile yapılan dinleme ve iletişim tespiti vs. yapanların cezaevine konulduğu bir dönemde acil durumlarda Emniyet Genel Müdürü ve İstihbarat Daire Başkanı’nın dinleme kararının hakim tarafından değerlendirilme süreci 24 saatten 48 saate çıkarılmaktadır.
6. ZORUNLU EMEKLİLİK ADI ALTINDA DEVLETİN GÜVENLİK HAFIZASININ SIFIRLANMASI
Tasarının Geçici 27 nci maddesi ile halen müstakil birim amiri görevlerinde bulunan bütün 1. Sınıf Emniyet Müdürleri ile 2., 3. ve 4. Sınıf Emniyet Müdürlerinin 3 ay içerisinde zorunlu emekli edilebilecekleri ve bu uygulama ile bütün polis başmüfettişlerinin, merkez emniyet müdürlerinin, özel güvenlik müfettişlerinin emekli edilebileceklerine ilişkin hükümler getirilmektedir. Sürekli uygulanacak 55 inci maddedeki değişiklik ile müstakil birim amiri görevleri haricinde görevlendirilen ve 6 yıl kıdeme haiz bütün 1. Sınıf Emniyet Müdürleri zorunlu emekliye sevk edilmektedir, ancak idareye, ikişer yıllık dönemler halinde bu süreyi uzatma yetkisi getiriliyor. Ayrıca emniyet amirleri ile 2, 3 ve 4. Sınıf Emniyet Müdürlerinden beş yıl içinde terfi edemeyenler zorunlu emekli edilmektedir. Yasa kapsamına 3.200 emniyet müdürü girmektedir. Tasarı kapsamında Emniyet Teşkilatında halen görev yapmakta olan 1., 2., 3. ve 4. sınıf emniyet müdürü ile emniyet amiri rütbelerinde görev yapmakta olan personelden parti polisi yaklaşımlarına biat etmeyeceği öngörülen nitelikli 2 bin 500 polis amirinin zorunlu emekliye sevk edilerek tasfiye edilmesi planlanmaktadır.
Yasa ile aslında ihtiyaç olduğu halde AKP hükümeti tarafından siyaseten istihdam edilmeyen Emniyet Müdürlerinin Türkiye’nin önemli sorun alanlarına çözüm bakımından katkı sağlayacak unvan ve uzmanlıklarına uygun yerlerde istihdam edilmeleri gerekirken emeklilik adı altında tasfiyeleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile peronelin 800-2000 TL oranlarında maddi kayıpları olacaktır. Anayasaya aykırılığı bir çok karar ile sabit olan bu durumun AKP hükümetleri zamanında TRT, TBMM, Ziraat Bankası ve diğer bazı kurumlarda yapıldığı gibi, Emniyet Teşkilatından beklentileri kalmamış Emniyet Müdürlerinin emeklilik ikramiyeleri ve maaşlarının yaş haddine kadar cezbedici bir oranda artırılması ile isteğe bağlı emekliliğin özendirilmesi suretiyle yapılmayıp herhangi bir krtiter olmadan dilediği personele yapılması tasfiye olduğunu göstermektedir (Benzer kuruluşlarda yapılan uygulamalarda %40’a yakın personel emekli istekleri ile emekli olmuşlardır).
7. HUKUKSUZ SORUŞTURMA VE MOBBİNG UYGULAMALARINA DOKUNULMAZLIK ZIRHININ GETİRİLMESİ
Tasarının 38 inci maddesi ile 4483 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanuna Ek Madde ekleme suretiyle hukuksuz soruşturmalara ‘dokunulmazlık’ getirilmek istenmektedir. Bu madde şu anda hukuksuz bir şekilde müfettiş görevlendirip mevcut kanunlara göre suç işleyenlerin kendilerine dokunulmazlık kalkanı getirme isteğidir. Mevcut yöneticiler yapmış oldukları keyfi, hukuksuz işlemler nedeniyle ileride tazminatlara mahkûm olacaklarını bildiklerinden böyle bir güvence yoluna gitmek istemektedirler. Zira daha önce dönemin Başbakanlık Müsteşarı ile İstanbul İl Emniyet Müdürü arasındaki geçen konuşmada “kır kapıyı, gir al, daha sonra yasaysa yasa……” şeklindeki konuşmalar, bu hususun hayata geçirilmeye çalışıldığını göstermektedir. Daha önce Torba Kanunda getirilen ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 2 yıl mahkeme kararlarının uygulanmaması nedeniyle yargılanamayacaklarına dair yapmış oldukları kendilerine güvence getirme planının gizli bir şekilde geri getirilmesidir.
8. EMNİYETTE PERSONELE CEZA VERMENİN KOLAYLAŞTIRILMASI
Tasarının 10 uncu maddesi ile Emniyet Teşkilatı Kanunu EK 1 inci maddesinde yapılan değişiklik ile polis müdürü, amiri ve memurlarına disiplin cezası verme usulü kolaylaştırılıyor. Bu kapsamda polis merkezi amirine, şube müdürüne, ilçe müdürüne, kaymakamlara, valilere, emniyet genel müdürüne, bakana kendilerine bağlı bütün personele rütbe ayırımı olmaksızın soruşturma açma ve aylık kesimi dahil resen ceza verme yetkisi verilmektedir. Zaten kamu kurumları içerisinde personeline en çok ceza veren Emniyet Teşkilatında ceza verme makamlarına polis merkezi amirine kadar olan sıralı amirlerin de dahil edilmesi, keyfiliğe, amir istibdatı ve parti polisliğine sebebiyet verebilecektir. Disiplin cezasının kolaylaştırılması ile aynı zamanda terfi edememe ve zorunlu emeklilik uygulamaları ile tasfiyeye zemin oluşturulduğu görülmektedir.
9. GENEL BİR HUKUK KURALI OLAN CEZA VERME ZAMANAŞIMI MÜESSESESİNİN SADECE EMNİYET TEŞKİLATI PERSONELİ YÖNÜNDEN ORTADAN KALDIRILMASI
Tasarının 10 uncu maddesi ile Emniyet Teşkilatı Kanunu EK 5 inci maddesine eklenen fıkra ve geçici 28 inci maddesi ile de genel bir hukuk kuralı olan zamanaşımı müessesesi, bu tasarı ile sadece Emniyet Teşkilatı personeli açısından ortadan kaldırılmaktadır. Hakkında meslekten ve devlet memurluğundan çıkarma cezası gerektiren iddialar bulunan personelin bir cezai müeyyide olarak zorunlu bir şekilde emekliye sevki sağlanmaktadır. Emeklilik işlemleri adı altında başka memur ve kamu görevlilerine uygulanmayan ve zamanaşımı müessesini anlamsızlaştıran bu uygulama ile personelin meslekten ve devlet memurluğundan çıkarılmasının önü açılmaktadır. Zamanaşımı müessesi temelde, memurun baskı altında kalmadan hizmet verebilmesi amacıyla yürürlüğe konulmuş bir düzenlemedir. Burada kişiden çok kamu hizmeti korunmaktadır. Bu müessesenin özelliği gereği zamanaşımına uğramış konular işin esasına girilmeksizin yetkili disiplin amirleri veya disiplin kurullarınca doğrudan işlemden kaldırılmaktadır. Bu yasa ile; zamanaşımı müessesi korunmakla birlikte istikrar kazanmış Danıştay içtihatlarına da aykırı olarak memur ve kamu görevlilerinden sadece Emniyet Teşkilatı personeli için işlendiği iddia edilen disipline aykırı fiillerin zamanaşımına uğramasına rağmen, işin esasına girilerek ceza verilmesini ve bu cezaya göre soruşturma dosyası işlemden kaldırılmış olmasına rağmen, zamanaşımı ile ilgili yasa hükmü Emniyet Teşkilatı personeli yönünden anlamsızlaştırılarak, kurumdan ilişik kesilmesi sonucunu doğuran zorunlu emeklilik işlemine tabi tutmaktadır.
10.PERSONELİN CEZALANDIRMA AMAÇLI KIZAK GÖREVLENDİRİLMESİ
Tasarının 10 uncu maddesi ile Emniyet Teşkilatı Kanunu 13 üncü maddesine eklenen fıkralarla; Ar-Ge, nöbet görevi, depo görevi, müdüriyet emri ve bunun gibi hali hazırda tüm Türkiye çapında cezalandırmak maksadıyla uygulanan atıl görevlere yasal bir dayanak oluşturularak filli durum yasal statüye kavuşturuluyor. Böylece görev verilmek istenmeyen 2. Sınıf Emniyet Müdürü, 3. Sınıf Emniyet Müdürü, 4. Sınıf Emniyet Müdürlerine görev verilmeden birim amiri emrinde sadece araştırma inceleme yaptırılması gibi görevler verilmesi adı altında personelin pasifize edilmesi ve amirine mutlak bağlı hale getirilmesi düzenlenmektedir. Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 13 üncü maddesinde rütbelere göre çalışılabilecek görev unvanları tek tek tespit edilmiştir. Bu uygulama polis yöneticilerinin istihdamında keyfiliği, hukuka uymada direnememeyi ve biat kültürünü doğuracaktır.
11. HER RÜTBE TERFİSİNE SUBJEKTİF DEĞERLENDİRMELERLE MÜLAKAT VE YAZILI SINAVIN GETİRİLMESİ
Tasarının 10 uncu maddesi ile değiştirilen Emniyet Teşkilatı Kanunu 55 inci maddesi ve Tasarının 11 inci maddesiyle eklenen Geçici 26 ncı maddesi ile; bütün rütbelere terfilerde mülakat ve yazılı sınavlar getirilmektedir. Ancak sınavlarda başarılı olmak yeterli olmamakta, rütbe terfi kurulunun takdirine bırakılmaktadır. Halbuki mevcut uygulamada mülakatın objektif olamaması nedeni ile sadece yazılı sınav esas kabul edilmektedir. Bu uygulama ile liyakat yönünden uygun ama bir çok uygulamalarda görüldüğü gibi hükümete yakın olmayan kişilerin terfi edememesine yol açılacaktır. Bu düzenleme ile ayrıca her rütbe terfilerinde yazılı sınav uygulaması hayata geçirilecektir. Birkaç yılda bir personelin aynı konu ve içerikten sürekli sınava tabi olması onların işi ve performanslarına yoğunlaşmak yerine kişisel gelecek kaygısı ile sürekli testlere hazırlık yapmalarını doğuracaktır. Bu ise yoğun çalışma gereği duyulan ve suçla mücadele edilen operasyonel polis birimlerinde personelin çalışmak istememesine yol açacaktır. Bu aynı zamanda devletin bütçesine önemli oranda ek yük getirecektir.
12. TERFİ SİSTEMİNİN BOZULMASI
Tasarının 10 uncu maddesiyle değiştirilen Emniyet Teşkilatı Kanunu 55 inci maddesi ile; rütbe terfilerinde Polis Akademisi mezunları olan A grubu amirler ile polis memurluğundan B grubu amirliğe geçenler arasındaki fark kaldırılmaktadır. Ancak Tasarının 11 inci maddesiyle eklenen Geçici 26 ıncı maddesi ile halen B grubu olan komiser yardımcısı, komiser ve başkomiser olan personelin bu statüleri devam ettirilmektedir. Bu çelişkili durum ile mülakatla alınacak olan Komiser Yardımcılarının hızlı terfi etmeleri, ÖSYM’nin yaptığı objektif sınavla komiser yardımcılığını kazananların ise B grubu statüleri devam ettirilerek önleri tıkanmış olmaktadır.
13. EMNİYETİN ÜST YÖNETİMİNE GENEL İDARİ HİZMETLER SINIFI PERSONEL GÖREVLENDİRİLMESİ
Tasarının 10 uncu maddesiyle Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun Ek 1 inci maddesine eklenen 2 inci fıkra ile; tıbbi, teknik ve mali hizmetler veren daire başkanlıkları ve şube müdürlüklerine Emniyet hizmetleri sınıfı dışından da atama yapılabilmesi olanaklı hale getirilmektedir. Tasarıda yer alan teknik birimler tabiri ucu açık bir ifadedir. Bu kavram destek birimleri için kullanılabildiği gibi istihbarat birimleri için de kullanılabilir. Mevcut durumda zaten ihtiyaç duyulan alanlarda kadro değişimi ile bu yapılabilmektedir. Ayrıca polis amirleri arasında hiyerarşik yapıya uygun olarak oluşması gereken piramidin ters döndüğü ve personel fazlalığının oluştuğu ileri sürülmesine, bunun yanında teknik alanlardan 2500 FYO öğrencisi alınarak, 2500 polis amirinin yakın zamanda göreve başlatılması ve halen kadro değişikliği ile teknik ve sağlık dairesine GİH daire başkanının atanabildiği ortamda böyle bir uygulamanın yapılması, izah edilemeyecek büyük bir çelişki oluşturmaktadır.
14. ÜLKEMİZİN TEK GÜVENLİK BİLİMLERİ FAKÜLTESİNİN KAPATILARAK, POLİS YÖNETİCİSİ EĞİTİMİNİN LİSANS SEVİYESİNDEN KURS SEVİYESİNE DÜŞÜRÜLMESİ
Tasarının 12 ve 13 üncü maddeleri ile Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Tasarının 11 ve 14 üncü maddeleriyle Polis Koleji kapatılıyor. Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi öğrencileri mezuniyetine sadece bir dönem kalmış olanlar dâhil diğer üniversitelerin farklı bölümlerine gönderilmektedir. Buna karşın, 2020 yılına kadar sivil üniversiteleri bitirmiş öğrencilerin bir yıl okutulmak suretiyle Komiser Yardımcısı olması sağlanmaktadır. Aynı zamanda, Polis Akademisinde toplamda 40 günlük eğitimle Komiser Yardımcısı olacak 2500 FYO’nun alım işlemleri ise devam etmektedir. Polis Akademisinin asıl öğrenci kaynağı olan Polis Kolejini sınavla kazanmış ve burada okuyan öğrenciler ise dengi olmayan ve ilgisiz okullara aktarılmaktadır.
Bu düzenlemeler ile ülkemizin tek Güvenlik Bilimleri Fakültesi de kapatılarak polis yöneticisi eğitimi lisans seviyesinden kurs seviyesine düşürülmekte, aynı zamanda mülakatla belirlenen ve kısa süreleri eğitimlerle polisliği bile tam öğrenememiş polis amirlerinin yüksek sayılarda topluca alınmasının önü açılmaktadır.
Düzenleme ile aynı zamanda Polis Koleji ve Polis Akademisinde okuyan öğrencilerin kanunla kendilerine verilen kazanınılmış hakları ellerinden alınmaktadır. Daha önceki yıllarda Polis Akademisinde maaşlı olarak polis memuru statüsünde okuyan Polis Koleji mezunlarının, 1980’li yıllarda Polis Akademisindeki eğitimlerinin öğrenci statüsüne dönüştürülmesi uygulaması özlük haklarının kaybolmaması ve hukuktaki en temel ilkelerden biri olan kazanılmış hakların korunması açısından darbe döneminde dahi Polis Koleji’nin hazırlık sınıfındaki öğrenciyi dahi kapsam dışı tutacak şekilde düzenlenmiştir. Ancak Meclise gönderilen yasa tasarısında, darbe dönemindeki kadar hukuka saygı gösterilmemekte ve sınavlara girerek kazanan ve Polis Kolejinde okuyan öğrenciler mağdur edilmektedir.
15. POLİS AKADEMİSİNİN GÜVENLİK ALANINDA TECRÜBELİ VE YETİŞMİŞ ÖĞRETİM GÖREVLİLERİNİN YÖK’E GÖNDERİLMESİ
Gerek 1984 yılında yürürlüğe giren 3087 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu’nda gerekse de 2001 yılında yürürlüğe konulan 4652 sayılı Polis Yükseköğretim Kanununda akademik kadrolu öğretim elemanlarının istekleri dışında Ankara’da bulunan Polis Akademisi dışına atanması veya görevlendirilmesi özellikle eğitim kalitesinin dönemsel siyasi etkilerden korunması amacıyla yasa hükmüyle sağlanmıştır. Ancak, Tasarının 13 üncü maddesi ile Polis Akademisi Başkanlığında görev yapan öğretim görevlileri ve idari personelin iki ay içerisinde başka illerdeki okullara atanması getirilmektedir. Bununla birlikte Tasarı ile Polis Akademisi öğretim görevlilerinin YÖK’e bağlı üniversitelere gönderilmesi amaçlanmaktadır. Buna karşın bir yandan Polis Akademisine halen öğretim görevlilerinin alınmasına devam edilmektedir. Polis Koleji öğretmenlerinin ise MEB’e bağlı okullara aktarılması düzenlenmektedir.
Hali hazırda Polis Akademisine bağlı enstitülerde ve Polis Meslek Yüksek Okullarında öğretim görevlisi eksikliği çokça bulunduğundan bu ihtiyaç üniversitelerden karşılanmaktadır. Bu ise yeterli verimin alınmasını engellemektedir. Bu eksiklik olmasına rağmen öğretim görevlilerinin YÖK’e bağlı üniversitelere gönderilmesi tezat oluşturmaktadır.
Halen Polis Akademisinin akademik kadrolarında görev yapmakta olan öğretim elemanları; 1989 yılından başlayan ve başta İngiltere, Amerika ve Fransa gibi gelişmiş ülkelerin üniversitelerinde master ve doktora eğitimi almış, demokrasi ve güvenlik alanları ile diğer ülkelerin polis teşkilatları hakkında 20 yılı aşkın süredir uzmanlaşmış birikimleri ve deneyimlerine ilaveten bu konularda yıllar içerisinde yayımladıkları akademik makaleler, kitaplar ve faaliyetlerin tamamının bir kenara bırakılarak, Emniyet Teşkilatının güvenlik bilimleri alanındaki akademik müktesebatının sıfırlanması ve bunların yerine bu konularda hiç birikimi, deneyimi, tecrübesi ve akademik kariyeri bulunmayan yandaş kişilerin getirilmesi Türk milleti ve Emniyet Teşkilatı adına büyük bir kayıp olacaktır.
16. YENİDEN SINAV YAPILMASI ADI ALTINDA; POLİS OKULLARINDAN MEZUN OLANLARIN “EMNİYET TEŞKİLATINA ATANMA HAKLARI”NIN ELLERİNDEN ALINMASI
Yasanın 13 üncü maddesi ile 4652 sayılı Kanuna eklenen geçici 8 inci maddesi uyarınca; Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte eğitim gören; Emniyet Genel Müdürlüğü adına Fakülte ve Yüksekokullardan (FYO) mezun olanlar, Polis Meslek Yüksekokulu (PMYO) ve Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürlüğü (POMEM) mezunlarının sınava tabi tutulmak ve başarılı olmak koşuluyla Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına atanabilecekleri öngörülmektedir. Bu yasayla, halen eğitime devam eden ve eski yasa hükümlerine göre bulundukları eğitim kurumlarından mezun olmaları halinde Emniyet Teşkilatı kadrolarında iş bulma garantileri yasayla teminat altında bulunan kişilerin bu haklarının isteklerine bakılmaksızın ellerinden alınmaktadır. Bu maddede sınav olarak yazılan düzenlemenin benzeri, Polis Koleji öğrenciler için de uygulanmış ve Polis Koleji’nden başarı ile mezun olmuş 316 öğrenciden 236 sı (%75’i) kanunen hakları olmasına ve Danıştay’da açılan ve yürürlüğü durdurulan dava bunu teyit etmesine rağmen mağdur edilerek Polis Akademisine alınmamıştır.
Geçici 8 inci maddesi ile getirilen bu düzenleme, daha önce bu eğitim kurumlarından mezun olanlara uygulanmış bir kural değildir. Geçici 8 inci madde kapsamında bulunan ve genel olarak sadece halen eğitim görmekte olan öğrencileri kapsayan bu düzenleme sonraki dönemlerde aynı eğitim kurumlarına alınacak öğrencileri kapsamamaktadır. Düzenleme sınav adı altında tasfiye amaçlıdır. Polis Koleji ve Polis Akademisinin kapatılıp, öğrenci ve öğretim elemanlarının Emniyet Teşkilatından tasfiyesini öngören ve bu yasanın değişik maddelerinde yer alan düzenlemelerin bir değişik şeklinin, halen FYO, PMYO ve POMEM’lerde eğitim gören öğrencilere de uygulanacağı anlaşılmaktadır.
17. MÜLAKATLA VE KISA SÜRELİ EĞİTİMLERLE EMNİYET TEŞKİLATINA ÇOK SAYIDA “YANDAŞ YÖNETİCİLERİN” ALINMASI
Tasarıyla Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi kapatılırken, Tasarının 12 nci maddesiyle 4652 sayılı Kanuna eklenen Geçici 9 uncu maddesi ile 2020 yılına kadar hızlı kadrolaşma amaçlı özel sınıflar oluşturulmaktadır. Bu uygulama, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesinin kapatılması ya da memurlardan komiser yardımcısı yapılması uygulamalarıyla da çelişmektedir. Eğer hükümet bu Tasarı ile memurlardan komiser yardımcısı yapmayı amaçlıyorsa; büyük çoğunluğu lisans mezunu 250 bin polis memuru arasından yeterince komiser yardımcısı bulamıyor mu da kısa süreli eğitimlerle çok sayıda özel sınıf komiser alacaktır. Buradan, ‘parti polisi’nin temellerinin atılmakta olduğu ve Teşkilattaki amir olma potansiyeli olan 250 bin polis memuruna güvenilmediği anlaşılmaktadır.
GÜSAM