KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, kalıcı bir barış sağlanabilmesi için Abdullah Öcalan'ın özgür olması gerektiğini söyledi.T24.com.tr sitesinden Hasan Cemal'e konuşan Karayılan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın barış için gerçek bir projesi olup olmadığını bilmediklerini ifade ederek sürece Cumhuriyet Halk Partisi'nin de dahil edilmesinden taraf olduklarını söyledi.Karayılan, başarı için umutlu olduklarını belirtirken kendilerinin de en az Başbakan Erdoğan kadar risk aldıklarını söyledi.KCK Başkanı, Öcalan'ın silahların yurt dışına çıkarılması gerektiği görüşlerine katıldıklarını ifade ederken "Fakat bu sürecin pratikleşmesi, yani uygulanması için hükümetin ve Meclis'in yapması gerekenler vardır" diyor.İşte Karayılan'ın konuşmasından satırbaşları:- Takvim konusu biraz teknik kısma giriyor. Apo çağrısında, hareketimizin yeni bakış açısını ortaya koymuştur. Tarihi, felsefi, ideolojik bağlamın çerçevesini çizmiştir. Önderlik, bu çağrısında, önümüzdeki sürece taktik değil stratejik açıdan yaklaşmıştır. Tarih, takvim gibi teknik boyutlara girmemiştir bu nedenle...- Siz kaç yıldır söylüyorsunuz, parmakların tetikten çekilmesi diye... Artık 23 Mart, yani bugün itibariyle parmaklar tetikten çekiliyor. Bugünden itibaren silah kullanılmayacak. HPG'nin silahlı aktiviteleri durdurulacaktır. Ancak imha amaçlı saldırılar karşısında, meşru müdafaa çerçevesinde kendini savunma hakkı vardır, misilleme hakkı saklıdır. Ateşkes karşılıklı olmazsa, hayata geçmez.- Biz de sınır dışına çekilmeyi ilkesel olarak kabul ettik bu süreçte. Ama geri çekilmenin olması için hükümetin anayasal düzeyde bazı adımlar atması lazımdır, dedik. Bu adımlar geri çekilme sürecinin sonlarına doğru da olabilir dedik. Neydi bu adımlar? Kürt kimliğini tanımak, anadilde eğitim hakkı ve benzeri alanlarda devletin adım atması... Apo bu durumun süreçte bir tıkanıklığa yol açtığını görünce, 'Hayır, devlet tarafından bu adımlar atılmadan da, temel hususlar yerine getirilmeden de, karşılıklı güven oluşursa ve geri çekilme konusunda yasal koşullar oluşursa, silahlı unsurlar hemen sınır dışına çıkabilir' dedi.- Biz bu arada önderliğimizin koyduğu perspektifin daha değerli, daha stratejik olduğu noktasına geldik. Çünkü bir yön tayini, bir başka deyişle Türk - Kürt ittifakını öngördüğü için onun bu perspektifinin daha değerli olduğunda karar kıldık. Bu nedenle bazı taktik avantajları değil, stratejik ekseni öne aldık. Türkiye'den koparak değil, birlikte sonuca gitme kararı aldık. Türkiye'yle ittifak temelinde Kürt sorununu çözmek ve Kürtlerle Türkler arasında ortak yaşamı tesis etme kararıdır bu..."YASAL ZEMİN ÇOK ÖNEMLİ"- Türkiye'nin 100 yıllık büyük bir sorunu çözülüyor. Bu çözümün yasadışı yöntemlerle gerçekleşmesi mümkün değil. Şu an bu çözüm projesi, Apo'nun üzerinden yürütülüyor. Kim görüşüyor onunla? MİT Müsteşarı... Ama daha önceki görüşmeler dolayısıyla halef selef iki MİT Müşteşarı Emre Taner ile Hakan Fidan hakkında yargı harekete geçti, soruşturmalar yapıldı. Demek ki yasal zemini çok önemli. Bir başka deyişle, TBMM kararına ihtiyaç vardır. 1921 Koçgiri isyanında da TBMM karar aldı ve bir komisyon kurdu, isyan böylece sona erdirildi. Tabii bugün koşullar farklı, ama 30 yıldır süren bir isyan var; sona erdirilmesi konusunda sadece idare değil, parlamentonun yasal kararlarına da ihtiyaç var. Ciddiysek ve samimiysek bu adımların atılması lazılm. Başbakan Erdoğan (22 Mart'ta) 'Meclis'e gerek yok, hükümet olarak yaparız' dedi. Bu çerçeve eksik bir çerçeve. Oysa TBMM karar alabilir. Mevcut çatışmanın durdurulması ve sorunların barışçı diyalog yöntemleri ile çözülebilmesi ve PKK güçlerinin sınır dışına çekilmesi ve bir komisyon tarafından bu sürecin izlenmesi için karar alabilir.- Bu sürecin mimarı Başkan Apo'dur. Çekilme sürecinin sağlıklı yürümesi için Başkan Apo'nun sürece bir biçimde doğrudan müdahil olması gerekir. Bu konuda açıklamasını yaptı, ama bu geniş bir çerçeveyi öngörüyor. Şimdi geri çekilme konusunda bütün güçlerin ikna edilmesi başlı başına bir sorundur. Bu açıdan mesala İmralı - Kandil hattının daha açık, daha çabuk çalışması büyük önem taşır. Bu arada çekilme sürecini takip edecek ve çıkabilecek sorunları çözecek 30 kişilik bir akil adamlar heyeti kurulabilir."ULUDERE RAPORU UTANÇ VERİCİ"- KCK tutukluları çözüm sürecine sokulmuş bir hançerdir. Önce bu hançerin çekilmesi gerekir. Şimdi Başbakan Erdoğan diyor ki, silahları ayaklarınız altına alın ve gelin siyaset yapın. İyi güzel de siyaset yapanlar bugün hapisteler, yargılanıyorlar, ceza yiyorlar. Halbuki onların şiddetle hiçbir ilgileri yoktu. Bir yasayla bu sorunu çözmek gerekir. Yine yüzde 10 seçim barajı, Terörle Mücadele Yasası, Siyasi Partiler Yasası, bütün bu konularda bir yol temizliği yapılması gerekiyor öncelikle. Madem toplumsa uzlaşma, diyoruz, o zaman var olan kirleri niye temizlemiyoruz? Mesela faili meçhuller bir çözüme kavuşmalı. Geçmiş katliamlar ve mezar yerleri bilinmeyenler... Roboski olayı... Bu konuda TBMM'nin çıkardığı Uludere raporu tam bir utanç belgesidir. İşte bütün bu konularda bir yol temizliği yapılabilirse normalleşme süreci dediğim silahlara veda günü de çok yakınlaşır.ERDOĞAN'A GÜVEN- Bence siyaset güven ve güvensizlik üzerinden yapılmıyor. Son bir aydan beri 'Baldıran zehri olsa da içerim. Sonuna kadar kararlıyım, tüm provokasyonlara karşı dimdik yürüyorum' tavrı cesur tavırdır. Ancak Erdoğan'ın bir çözüm projesi gerçekten var mı? Varsa nasıl bir çözüm projesi? Daha bilmiyoruz bunları. Sadece şu var, önderliğimizle İmralı'da görüşen devlet heyetinin yaptığı görüşmeler, tartışmalar var. Ama eksik olan hükümet tarafından bir çözüm projesinin ortaya konmuş olmaması... Aşırı kendini esas alan kibirli bir tavır söz konusu. Oysa hükümetin bu sürece CHP'yi de dahil etmesidir doğru olan. Çatışmanın durması, ölümlerin olmaması, bu ülkeye hem huzur getirir, hem özgüven aşılar, hem de Türkiye her açıdan daha ileri gider. Herkes bundan kazançlı çıkar.
Dünya Bülteni
Dünya Bülteni