Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, “Mesele; Türkiye’de demokrasinin ve basın özgürlüğünün esaret altına alınmasıdır.” dedi.
Gazete binasında mesai arkadaşlarına seslenen Ekrem Dumanlı’nın konuşmasından satır başları şöyle:
“Siyaseti meydanlarda masum insanlara hakaret sananlar, hitabeti her gün mikrofonun karşısına geçip, kendileri gibi onlarca televizyonda konuşma şansı olmayan masum insanlara saldırma aracı sananlar, demokrasiyi istedikleri gibi eğip bükenler, ‘Adalet mülkün temelidir’ ilkesini ayaklar altına alıp kendini savcı, hakim yerine koyan, kendini yüksek mahkemeler yerine koyan ahkam kesen, suçlu, suçsuz ilan edenler bunların da tarih karşısında verecek hesabı kalmamıştır. Öbür aleme kalmadan umarım, çok büyük günahtır, çok büyük vebaldir bunlar. Hukuk karşısında, adalet karşısında bağımsız ve tarafsız yargı karşısında mutlaka hesaplarını vereceklerdir."
"Hiç gözümün önünden gitmedi. Buradan giderken araç kullanan arkadaşımızdan, matbaada çalışan arkadaşımıza, reklamdan yayıncıya, foto muhabirinden tasarımcı olan arkadaşımıza beni gözyaşları arasında uğurlarken arkamdan söylediğiniz ‘Ekrem abi Allah’a emanet’ hep kulaklarımda çınladı. ‘Allah var gam yok’, ‘Allah var beşerden korku yok’, ‘Allah var beşer karşısında eğilmek yok’, ‘Allah var esaret yok’ çünkü Allah var."
‘YİĞİT ARKADAŞIM HİDAYET BEYİN BİR AN ÖNCE HÜRRİYETİNE KAVUŞMASINI TALEP EDİYORUM’
"Eminim şu an haksız yere, hukuksuz yere adaletsiz bir şekilde dünyanın en kötü muamelesine maruz kalarak çok değerli arkadaşım, değerli kardeşim yiğit arkadaşım Hidayet Karaca Beyin de inşallah biran önce hürriyetine kavuşmasını talep ediyorum.” Dumanlı’nın bu sözleri, ‘Allah var gam yok’, ‘Hidayet Karaca Allah’a emanet’ sloganları ile kesildi.
"Arkadaki tuttukları bagajın altında kalıp, mazinin derelerinde kendini kaybedip, küçük hesaplar yapıp, bunların altında kalırken büyük laflar söylemeye gayret eden, ama söylediği laflar tarih huzurunda zerre kadar önem arz etmeyen meslektaşlarıma da, yiğitçe bize sahip çıkan arkadaşlarımıza da, temel hak ve özgürlükler konusunda hep beraberiz diyen arkadaşlarıma da, kendi kafasına göre mazeret uyduran meslektaşlarımıza da söylüyorum. Mesele sadece Zaman gazetesine yapılan bir baskın değil. Mesele sadece Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni’ne yapılan bir haksızlık değil. Sadece bir diziyi vesile ederek Samanyolu Televizyonu’na yapılan bir çirkin baskın değil. Hayatında karınca ezmemiş beyefendi olan Hidayet Karaca meselesi değil. Mesele, Türkiye’de demokrasinin ve basın özgürlüğünün esaret altına alınmasıdır. Bunu anlamayan insanın medya ne demek, gazetecilik ne demek, televizyonculuk ne demek bunu anladığına asla inanmıyorum. Görüldüğü üzere adım adım her bir gruba karşı değişik yollarla, değişik hilelerle, değişik baskılarla demokrasi ve basın özgürlüğü ayaklar altına alınıyor. Bir direniş lazım. Ama o direniş Allah’tan başka hiç kimseye hesap vermeyeceğini bilen ama kanunlara da riayet eden, zalimlere de boyun eğmeyen bir direniş. Sizi o direnişinizden dolayı tebrik ediyorum."
“Bugün gücü elinde tutan insanlar kendilerini baskın ve muzaffer görebilirler. Ama 3 gün, 3 ay 3 yıl değil, tarih değerlendirmeyi 100 sene üzerinden yapar. 300 sene üzerinden yapar. Konjonktürel davrananlar, günlük yaşayanlar, bugün masanın altına girerek despotizme boyun eğilmeyeceğini sananlar, baskılardan kendilerinin kurtarılacağının sananlar, tarih huzurunda mahcup olacaklardır.”
“Adliye önlerine giderek kesintisiz dualarını hissetiğimiz insanlara dünyanın dört bir tarafında, dualarıyla bize yardım eden insanlara teşekkür ediyorum. Allah onlardan ebeden razı olsun! Bazı kırgınlıkları olduğu halde buraya kadar gelen, basın açıklaması yapan, yazdığınız özgürlük metnine imza atan gazeteci arkadaşlarıma, basın kuruluşlarına teşekkür ediyorum.”
Gazete binasında mesai arkadaşlarına seslenen Ekrem Dumanlı’nın konuşmasından satır başları şöyle:
“Siyaseti meydanlarda masum insanlara hakaret sananlar, hitabeti her gün mikrofonun karşısına geçip, kendileri gibi onlarca televizyonda konuşma şansı olmayan masum insanlara saldırma aracı sananlar, demokrasiyi istedikleri gibi eğip bükenler, ‘Adalet mülkün temelidir’ ilkesini ayaklar altına alıp kendini savcı, hakim yerine koyan, kendini yüksek mahkemeler yerine koyan ahkam kesen, suçlu, suçsuz ilan edenler bunların da tarih karşısında verecek hesabı kalmamıştır. Öbür aleme kalmadan umarım, çok büyük günahtır, çok büyük vebaldir bunlar. Hukuk karşısında, adalet karşısında bağımsız ve tarafsız yargı karşısında mutlaka hesaplarını vereceklerdir."
"Hiç gözümün önünden gitmedi. Buradan giderken araç kullanan arkadaşımızdan, matbaada çalışan arkadaşımıza, reklamdan yayıncıya, foto muhabirinden tasarımcı olan arkadaşımıza beni gözyaşları arasında uğurlarken arkamdan söylediğiniz ‘Ekrem abi Allah’a emanet’ hep kulaklarımda çınladı. ‘Allah var gam yok’, ‘Allah var beşerden korku yok’, ‘Allah var beşer karşısında eğilmek yok’, ‘Allah var esaret yok’ çünkü Allah var."
‘YİĞİT ARKADAŞIM HİDAYET BEYİN BİR AN ÖNCE HÜRRİYETİNE KAVUŞMASINI TALEP EDİYORUM’
"Eminim şu an haksız yere, hukuksuz yere adaletsiz bir şekilde dünyanın en kötü muamelesine maruz kalarak çok değerli arkadaşım, değerli kardeşim yiğit arkadaşım Hidayet Karaca Beyin de inşallah biran önce hürriyetine kavuşmasını talep ediyorum.” Dumanlı’nın bu sözleri, ‘Allah var gam yok’, ‘Hidayet Karaca Allah’a emanet’ sloganları ile kesildi.
"Arkadaki tuttukları bagajın altında kalıp, mazinin derelerinde kendini kaybedip, küçük hesaplar yapıp, bunların altında kalırken büyük laflar söylemeye gayret eden, ama söylediği laflar tarih huzurunda zerre kadar önem arz etmeyen meslektaşlarıma da, yiğitçe bize sahip çıkan arkadaşlarımıza da, temel hak ve özgürlükler konusunda hep beraberiz diyen arkadaşlarıma da, kendi kafasına göre mazeret uyduran meslektaşlarımıza da söylüyorum. Mesele sadece Zaman gazetesine yapılan bir baskın değil. Mesele sadece Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni’ne yapılan bir haksızlık değil. Sadece bir diziyi vesile ederek Samanyolu Televizyonu’na yapılan bir çirkin baskın değil. Hayatında karınca ezmemiş beyefendi olan Hidayet Karaca meselesi değil. Mesele, Türkiye’de demokrasinin ve basın özgürlüğünün esaret altına alınmasıdır. Bunu anlamayan insanın medya ne demek, gazetecilik ne demek, televizyonculuk ne demek bunu anladığına asla inanmıyorum. Görüldüğü üzere adım adım her bir gruba karşı değişik yollarla, değişik hilelerle, değişik baskılarla demokrasi ve basın özgürlüğü ayaklar altına alınıyor. Bir direniş lazım. Ama o direniş Allah’tan başka hiç kimseye hesap vermeyeceğini bilen ama kanunlara da riayet eden, zalimlere de boyun eğmeyen bir direniş. Sizi o direnişinizden dolayı tebrik ediyorum."
“Bugün gücü elinde tutan insanlar kendilerini baskın ve muzaffer görebilirler. Ama 3 gün, 3 ay 3 yıl değil, tarih değerlendirmeyi 100 sene üzerinden yapar. 300 sene üzerinden yapar. Konjonktürel davrananlar, günlük yaşayanlar, bugün masanın altına girerek despotizme boyun eğilmeyeceğini sananlar, baskılardan kendilerinin kurtarılacağının sananlar, tarih huzurunda mahcup olacaklardır.”
“Adliye önlerine giderek kesintisiz dualarını hissetiğimiz insanlara dünyanın dört bir tarafında, dualarıyla bize yardım eden insanlara teşekkür ediyorum. Allah onlardan ebeden razı olsun! Bazı kırgınlıkları olduğu halde buraya kadar gelen, basın açıklaması yapan, yazdığınız özgürlük metnine imza atan gazeteci arkadaşlarıma, basın kuruluşlarına teşekkür ediyorum.”