Bu Yiğit adam Irak Türkmen Cephesi Yürütme Kurulu Üyesi Münir Kafili'ydi...
Neden ve niçin öldürüldüğü yorumlarımızı ilerleyen saatlerde yapacağız. Önce isterseniz Irak Türkmen Cephesi Yürütme Kurulu Üyesi Münir Kafili'nin kim olduğunu, nelerin mücadelesini verdiğini kendisinden dinleyelim.
Bize kendiniz hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?
Münir Kâfili: 1953 yılında Kerkük’ün merkezinde doğdum. İlk ve ortaokulu Kerkük’te bitirdim. Ardından, babamın devlet görevi nedeniyle Diyala iline taşındık. Orada bazı ailevi nedenlerden dolayı liseyi gece okullarında bitirdim. İdari İşler Enstitüsü’nü bitirdikten sonra bazı siyasi nedenlerle cezaevine gönderildim. Hapse girme sebebim siyasidir; Türkçülük davasıdır. Aynı yıllarda Türkiye’de de solcu sağcı gibi benzer sıkıntılar vardı. 27 Ekim 1980’de cezaevine girip 21 yıl sonra 1 Ağustos 2001’de çıktığımda, geride bıraktığım altı aylık kızım artık 22 yaşında fakülte mezunu bir yetişkin olmuştu. Çıktıktan kısa bir süre sonra Erbil’e yerleştim.
Faaliyetlerinize ne zaman başladınız?
Gençlik yıllarımda özellikle Kerkük’te bir sürü Türk şirketi vardı. Ben bu şirketlerin birinde idare müdürü olarak çalışıyordum. O zaman bizim içimizde büyük bir Türk sevgisi vardı.
Peki, bu sevginizin kaynağı neydi?
1918’deki İngiliz işgalinin ardından bize daima Osmanlı Devleti’nden kalmış azınlıklar olarak bakıldı. Bu da bizde çok kırgınlık yarattı. Osmanlılar 564 yıl Irak’ta hâkimiyet sürmüşlerdi. Özellikle Araplar üzerinde. Biz Osmanlı Devleti’nin ana unsuru olduğumuzdan yaptığımız her şey Osmanlı’nın tarihine yazılmıştır. Iraklı Türkmenlerin modern tarihi ise Osmanlı Devleti’nin çekilmesiyle başlar. Irak’ta Krallık ve Cumhuriyet zamanında Türkmen kimliğini yok etmeyi amaçlayan politikalar uygulandı. 1970’de verilen kültürel ve siyasi haklar ilk 6 ay geçtikten sonra uygulanmadı. Daha sonra topraklarımızda demografik oyunlar başladı. Özellikle Kerkük, Diyala, Musul, Selahattin gibi bölgelerde. Kerkük parçalanmaya başladı. 1976’da Kerkük’ün en büyük ilçesi olan Tuzhurmatu Kerkük’ten alınıp Selahattin ili kuruldu ve ona verildi. Kerkük’ün adı El-Tamim olarak değiştirildi. Bu siyasete karşı çıkmak için kendimizi nasıl hazırlamamız gerektiğini düşündük.
1980-2001 arasındaki mahkûmiyetinizden sonra gözlemlediğiniz en önemli değişimler nelerdi?
Cezaevine girince orada kendi düşüncelerimize yakın insanlarla bir araya geldik. Kendimize yakın ve aynı nedenlerle ceza alan insanlar tanıdık. Ama bunun yanında farklı şecereleri, etnik kökenleri, mezhepleri ve siyasi mücadeleleri olan kimselerle de birlikteliğimiz oldu. Saddam yönetimine karşı olan pek çok insan tanıdık. Onlarla işbirliği yaptık. İlişkimiz cezaevinden sonra da devam etti. Milliyetçilik de budur. Milliyetçilik insanın damarında eriyen bir kandır, insan daima onun peşinden koşar. 1980’de cezaevine girerken Saddam İran’a savaş ilan edeli bir ay olmuştu. Çıktığımda ise iki ülkede de savaş bitmiş, Kuveyt nedeniyle Körfez Savaşı olup sonuçlanmıştı. Bir yıl sonra Amerika Saddam’dan tamamen kurtulmak için hazırlıklara başlayacaktı. Bu arada gerek İran-Irak Savaşı gerek 1991’deki Körfez Savaşı’nda çok fazla insan kaybı yaşanmıştı. Kimi öldü kimi göç etti. Bunların genellikle gençlerdi. Çoğu hayatını kurtarmak için komşu devletlere ya da Batı’ya göç ettiler. Savaş esiri olarak İran’da uzun süre tutuklu kalanlar oldu. Savaştan sonra peyder pey döndüler. Ama geldiklerinde artık onlar için hayatın manası tadı kalmamıştı.
Peki, Türkmenler arasında da bir değişim süreci yaşanmış mıydı?
Üzerindeki büyük baskı nedeniyle halk bastırılmıştı. Ama gizli gizli de olsa evlerde köşede bucakta fikriyatını sürdürmeye çalışıyordu. Çocuklara konulan isimlere dahi Saddam rejiminin müdahalesi vardı. Türkeş, Timur, Alparslan, Arslan gibi isimler kabul edilmiyordu, Bu isimleri koyduğun anda sıkıntısına katlanman gerekiyordu. Bu tür isimleri olanlar liseden mezun olup fakülteye başladıklarında isimleri değiştirilirdi. Yine de aileler ısrarla çocukların adlarını Türkeş ve Atilla gibi isimler koyup, en azından aile akraba içinde adlarını korurlardı.
2001 sonrası Türkmen siyasetinde ne tür çalışmalar yürüttüğünüz?
Irak’a baktığımızda Saddam’ın savaşlarından sonra yalnızca Türkmenler değil bütün Iraklıların ekonomik durumu kötüleşmeye başladı. Irak zengin bir devletti ama bütün gelirlerini silaha ayırıyordu. Neticede çok sayıda Iraklı komşu devletlere göç etmeye başladı. ABD’nin ambargoları nedeniyle Iraklılar Afrikalıların seviyesine geriledi. Saddam’ın toplum üzerindeki yoğun baskıları da sürüyordu. Bu arada Saddam’ın yurt içindeki ve dışındaki muhalifleri de artıyordu. Ben 2001’den kısa bir süre sonra Erbil’e yerleştim. Erbil’de o zaman yeni bir bölgesel yapılanma vardı. Orada Irak Milli Türkmen Partisi’nin merkez karar kuruluna girdim. Çalışmalarımız Saddam düşene kadar devam etti. 10 Nisan 2003 tarihinde Kerkük’e girerken Türkmen bayrağı çeken ilk grup bizim grubumuz oldu. İki yoldan girdik. Biz Erbil-Kerkük yolunu kullandık. Sabah saat 10 gibi Kerkük’e girdik. Daha sonra siyasi faaliyetlerimiz devam etti. Irak’ta siyasi partiler yasası çıkmadığından dolayı, Yüksek Seçim Komiserliği seçim sırasında talimatlar çıkarır. Her partiden plan ve istekleri alınır. Sonra bir çalışma ve seçime katılma belgesi verilir. O zaman biz Türkmen Milliyetçi Hareketi (TMH) isimi bir parti kurmaya karar verdik. TMH birinci seçimlere katıldı ve halen varlığını sürdürüyor. Aslında TMH, Irak Türkleri tarafından 1970’de kurulan bir harekettir. 1970’de verilen kültürel haklarımız elimizden alınınca öğrenci hareketi başlamıştır. Kerkük’te bütün okulların kapılarına zincir vurulmuş ve kapanmıştır. Bir hafta süreyle devlete karşı direniş gösterilmiştir. Neticede Irak siyasetinde devlete karşı duran bir etnik grup ortaya çıkmıştır. Bu yüzden biz bazı insanlarımızı kaybettik. Devlet tarafından tutuklandılar, sonra cezaevinde yattılar, idam cezası da aldılar. Ama artık Türkmenlerin varlığını ortaya koyan bir hareket doğmuştu. Bu hareketin uzantısı 2003 sonrası dönemde Irak Türkmen Milliyetçi Hareketi oldu.
Irak Türkmen Cephesi’nde ne zaman görev almaya başladınız?
2001’de görev aldım. Şu anda Irak Türkmen Cephesi’nin Seçim Dairesi Kurulu başkanıyım. Aynı zamanda da Kerkük Merkez İlçe Meclis Başkanıyım.
Şehir Meclisi’nde ne gibi çalışmalarınız oluyor?
2 Aralık 2007’de Kerkük İl Meclisi’ndeki üyeliklerini askıya alan Türkmen grubu üyelerinin Meclis’e dönmeleri için Arap ve Kürt gruplarla bir anlaşmaya varıldı. Bu anlaşma sırasında Kerkük Şehir Meclisi kurulması da vardı. 6 Türkmen, 6 Kürt, 6 Arap ile Hıristiyan, Keldo-Asurî ve Sabi kardeşlerimizden de birer kişi olmak üzere 21 kişilik bir şehir meclisi kurulmuştur. Başkanlığı Türkmenlere verildi. Türkmenler arasından da başkan olarak ben seçildim. Yardımcılarımdan biri Kürt biri de Arap’tır. İl Meclisi bütün ili kapsayan bir meclistir. İl Meclisleri Yasası’na göre Irak’ta iki türlü bütçe var. Biri genel bütçe, biri de yerel bütçe. Yerel bütçeler vilayet yönetimine tahsis edilen ve kullanımı vilayet yönetimine bırakılan bütçedir. Vilayet yönetimleri bütçesinin bir kısmını bünyesinde bulundurduğu ilçelere nüfus oranlarına göre dağıtır. İlçelere aktarılan bu kaynağın kullanım yetkisi de ilçe meclislerindedir. 2010 yılında Kerkük’e vilayet olarak 102 milyon dolar civarında (117 milyar Irak dinarı) bir bütçe gelmiştir. Kerkük 4 ilçeden oluşuyor. Merkez, Dakuk, Havice ve Dibis. Kerkük Merkez’de oturan yüzde 56’lık bir nüfus yaklaşık 600-700 bine karşılık geliyor ve Merkez İlçe Meclisi olarak bize gelen bütçe 56 milyar dolar. Biz Meclis olarak devlet tarafından yerine getirilmeyen eğitimden ziraata bütün hizmetleri veriyoruz.
Meclis’in görevi nedir?
Kerkük şehir merkezinin yönetimi bize aittir. Kaymakam bize bağlıdır. Devletin bütün kuruluşları Meclis’e bağlıdır. Ayrıca şehirle ilgili projeleri değerlendirir onaylar, gerçekleştirilmesi için ilgili birime göndeririz.
Bugüne kadar gerçekleştirilen ne tür projelerimiz oldu?
Biz 2008’in sonunda göreve geldik. Şu ana kadar tüm Kerkük’te 270 milyar dinarlık proje tatbik edildi. Bu rakamın içinde 128 milyarı Kerkük Merkez İlçe için harcandı. En fazla faaliyet gösterdiğimiz alan belediye hizmetleridir. Kerkük 1970’lerin sonunda ve 1980’de Irak’ın en güzel en temiz illerinden biriydi. Ama daha sonra durumu kötüye gitti. Şu an Kerkük’ün alt ve üst yapısını yeniden inşa etmek için her türlü çabayı harcıyoruz. Devletin ilgisini yeniden Kerkük’e çekmek için devletin en üst makamlarıyla görüşüyoruz.
Kent hizmetlerinde neyi hedefliyorsunuz?
Vatandaş evde otursa bile biz hizmeti onun kapısına götürmeyi amaçlıyoruz. Uykudan kalktığında elini uzatınca su bulmalı, evinde elektrik bulunmalı, kapısından dışarıya çıktığında kapısını önünü temiz bulmalı, çocuklarını okula gönderdiğinde doğru düzgün bir eğitim sistemi görmeli, çocuklarını bırakınca güvenli bir şekilde mesaisine gitmeli. Biz insanlara bunları verdikten sonra onlardan bir şeyler isteyebiliriz.
Hizmetlerle ilgili en önemli ihtiyaçlar neler?
Kerkük’ün 580 megavatlık bir elektrik ihtiyacı var. Ama şu anda sağlanabilen 185 megavattır; yani üçte birinden daha azdır. Mevcut şartlarda evlere günde 8 saat elektrik verilmekte 16 saat kesilmektedir. Kerkük’te yürümekte olan Kanal 9 isimli bir su projesi var; temin edilen suyu artırmaya çalışıyoruz. Şu an şehir merkezindeki evlerin yüzde 64’ü şehir şebekesindeki sudan faydalanıyor ve bu evler günde ortalama 4 saat su alıyorlar. Kalan yüzde 36’lık kesim su kuyularından faydalanıyor. Ayrıca, Kerkük’ün 3600 yataklı bir hastaneye ihtiyacı var. Sağlık Bakanlığı’ndan aldığımız bilgilere göre şu anki toplam yatak sayımız 1200. 200 yataklı bir hastane de açılmak üzere.
Peki, teknik ekipmanların teknoloji düzeyi nedir?
Uzun yıllar boyu Iraklılar ambargo altında yaşadıklarından dolayı eski araç gereçleri kullanıyorlar. Bugün halen hiçbir yerde iyileştirme yoktur. Elektrik istasyonları çok eski istasyonlardır. Aynı şekilde su sistemlerinin ömrü dolmuştur. Bu nedenle suyu temizlemek yerine kirlettikleri olmaktadır.
2000 öncesine göre hizmetlerde bir gelişme olduğunu söyleyebilir miyiz?
Hizmette bir artış var. Ama unutmamak lazım ki bir su sıkıntısı var. Irak’ın özellikle kuzey bölgesinde bir su sıkıntısı var. Yağmur sıkıntısı yani kıtlık var. Allah’a şükürler olsun son zamanlarda yağmurlar arttı. Ama yine de sıkıntımız devam ediyor. Dikkat ederseniz komşu ülkelerle örneğin Türkiye ile görüşürken ön plana çıkarılan konu hep su meselesidir. Irak’ın güneyine baktığınız zaman oralar tam olarak çöle dönmüştür.
Kerkük’te Araplaştırma ve 2003 sonrasındaki demografik değişikliklerden dolayı Türkmenlerin yaşadığı mülkiyet sorunlarına ilişkin bir çalışma yapılıyor mu?
Yalnız Kerkük’te değil, bütün Irak’ta bu sorun vardır; ama en fazla Kerkük’tedir. Kerkük’te Saddam bazı yerleri Türkmenlerden alıp Araplara dağıttı. Araplara dağıtılmasının üzerinden epey zaman geçti. Yıllar geçti ve burada torunları ortaya çıktı. Şimdi bu yerleri terk etmeleri çok zor. Meselenin devlet tarafından çözülmesi de çok zor. Bugün devletin önündeki dosya sayısı 54 bin.
Bu davalardan çözüme kavuşanı var mı?
Aralarında çok basit davalar da var. Ama asıl çözüm bekleyen, herkesin kendi arazisini geri istediği davalar. Başka yerlerde davaların etnik temeli ön planda tutulmadığı için devlet karar almada hızlıdır. Ama bizde esas sorun etnik temelli olduğundan dolayı 54 bin kişi umutsuzca çözüm bekliyor. Bütün kurum ve kuruluşlar Arapların nasıl ikna edileceği sorusuna yanıt aradı. Kendilerine birtakım avantajlar da verildi. Bazılarına 20 milyon Irak dinarı ve gittikleri yerde de aynı ölçekte yeni araziler verilsin dendi Ama şu ana kadar arazisini alan çok az insan var. Öte yandan 9 Ekim 2003 tarihinde Kürt yönetimi tarafından Süleymaniye, Erbil ve komşu ülkelerden gelen pek çok insan Kerkük’e yerleştirildi. Hatta gelenlerin bazıları doğrudan Arapların ellerindeki yerlere el koydu. Aslında oraların da sahibi Türkmenlerdir. Özellikle Altınköprü ve Dibis bölgesinin etrafında olan zirai ve tarıma açık yerler.
Peki, Kerkük’teki sorunlar sizce nasıl çözülür?
Şimdi türlü türlü komisyonlar kuruldu. Son olarak Birleşmiş Milletlerin bir çözüm çabası oldu. Bir sürü öneri verildi. Türkmen toplumunda ve kurumlarında tartışıldı. Halkla görüştük. Halkın görüşü “ben söylediğimden, yerimden taviz veren biri değilim” oldu. Neticede tek seçenek olarak arazilerin sahiplerine Birleşmiş Milletlerin yardımıyla devlet tarafından verilmesi kalıyor. İnsanlar yerlerini alamadığı sürece Kerkük’te sorunlar çözülmez.
Kerkük ve Türkmenler için nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz?
Kerkük inatçı bir sorundur. İl seçimlerinde Kerkük önemli bir direnç noktasıydı ve seçimler olmadı. Seçimde Kerkük meselesi tekrar ortaya çıktı. Seçim Yasası’nın içinde özellikle 6. madde ortaya çıktı. Kerkük’ün arazi konusu çözülmeden ve Türkmenler haklarını geri almadan Kerkük konusu çözülmez. Taviz olarak valilik, polis müdürlüğü gibi bazı görevler verilse de bunlar geçici şeylerdir.
Peki, Türkmenler için nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz?
Şu an 2010 parlamento seçimlerine bakarsak Irak Türkmen Cephesi olarak ve Türkmen partileri olarak her biri büyük bir koalisyon içinde yer aldı. Daha önce tek milletvekilimiz varken şimdi 6 oldu. Diğer partiler de kazandı. Şu anda 8 Türkmen milletvekili olduğu gibi artma ihtimali de var. Bugüne kadar milletvekilleri tek başlarına olduklarından dolayı bazı şeyleri elde edemediler. Çünkü karşılarına güçlü milletvekilleri çıktı. Bildiğiniz gibi anayasa değişikliğiyle düzenlenecek olan 140 tane kanun var; ama Meclis şimdiye bu sorunu kadar çözmedi. Bunun içinde dil, bayrak, milli marş gibi konuları düzenleyen türlü türlü kanunlar var. Bu sorunu parlamento üyeleri çözecektir. Türkmen milletvekillerinden bizim beklentimiz Türkmenlerin isteklerini dile getirmeleri.
Irak’ta nasıl bir Türkiye algılaması var?
Iraklılar Türkiye’nin niyetini, 1 Mart Tezkeresi ile birlikte net biçimde gördüler ve şimdi bunun için müteşekkirler. Türkiye elini Iraklıların kanına bulamadı. Iraklılar olaya bu gözle baktıklarından dolayı Irak’a en yakın devlet bugün Türkiye’dir. Irak’ın altı komşusu var. Suriye, Ürdün, Kuveyt, Suudi Arabistan, İran ve Türkiye. Bu komşular arasında en yakın olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Öte yandan, bildiğiniz gibi Irak’ın komşu ülkeleriyle ekonomik münasebetlerinde ilk sırayı Türkiye almaktadır. 2009’da iki ülke arasındaki ticaretin hacmi 9 milyar dolar civarındadır. Kuzey Irak’ta, Bağdat’ta, Güney Irak’ta en fazla ihale alanlar Türk firmalarıdır. Türkiye yeniden Irak’lıların gönlüne girmeye başlamıştır. Temennimiz bu sevdanın özellikle Irak ekonomisine olan katkılarla devam etmesidir.
Sözlerinizdeki Irak vurgusu devletinize bağlılığınızın göstergesi mi?
Biz Irak’lıyız. Irak’ın içinde yaşıyoruz. Kimliğimiz Iraklıdır. Ondan sonra hepimiz Türkmeniz.
Mayıs 2010'da Kerkük'te ORSAM Ortadoğu Uzmanı Bilgay Duman tarafından gerçekleştirilmiştir