28 Şubat Davası'nda savunmasını yapan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Hikmet Köksal, MGK ve YAŞ toplantılarına yasal olarak katıldığını, alınan kararları da imzaladığını anlattı. Köksal, 28 Şubat 1997'deki MGK'ya ilişkin bilgiler verdi.
Toplantıda, önce MİT, daha sonra İçişleri Bakanlığı görevlisinin bilgi verdiğini kaydeden Köksal, "Genelkurmaydan bir korgeneral arkadaşımız da bilgilendirme yaptı. Bunun üzerine bazı konular tartışıldı, asgari müştereklere varıldı. O askeri müştereklerin hükümete sunulması kararlaştırıldı. Bununla ilgili tamamen askerler suçlanmış, başka kimseden bahsedilmemiş. Herkes bu bilgiler verilirken dikkatle dinledi. İyi niyetli alınmış kararlar olarak hükümete gönderildi" diye konuştu.
Buna ilişkin çalışmanın değişik şekillerde vasıflandırıldığını, "darbe denildiğini, itham edildiğini" söyleyen Köksal, MGK sonrasındaki çalışmalarla fazla ilgilenmediğini kaydetti.
Köksal, "Savcıya verdiğim ifadede BÇG'yi emekli olduktan sonra duyduğumu, ama çalışmalardan haberim olduğunu söyledim. Birçok emir yazılmış olabilir, karargaha gelmiş olabilir. Karargahıma yetki verdim ve karargahlar arasındaki çalışmayla beni fazla meşgul etmemelerini söyledim. Çünkü benim asli görevim, 600 bin kişilik kara kuvvetinin savaşma kabiliyetini geliştirmek" dedi.
-"Niyetimiz kötü olsaydı..."
BÇG'nin illegal bir yapı olmakla suçlandığını belirten Köksal, "Ben BÇG içinde olmadım, ama bu beni çok üzdü. TSK, illegal bir iş yapmaz, şartlar gerektiğinde gereken şeyleri yapar. İllegal iş yapacak bir ihtiyaç da yoktu. Niyetimiz kötü olsaydı bizi kolay kolay kimse durduramazdı. Bunu da bilmek lazım" diye konuştu.
"Batı Çalışma Grubu Eylem Planı" diye bir çalışma olmadığını savunan Köksal, "Olsa mutlaka haberim olur, inkar da etmezdim. Üst makamca yapılan çalışmaların hiçbirinin altında ıslak imzam yoktur. Bütün askerlik hayatım boyunca sadece mesleğimle uğraştım. Hiçbir ideolojinin içinde olmadım" ifadelerini kullandı.
Şemdin Sakık'ın yüzlerce kişinin ölümüne sebep olmuş azılı bir katil olduğunu söyleyen Köksal, Sakık'ın beyanlarıyla suçlanmaktan üzüntü duyduğunu dile getirdi.
-Sincan'da tankların yürütülmesi
Köksal, 4 Şubat 1997'de Sincan'da tankların geçmesiyle ilgili, şunları kaydetti:
"Sincan'dan tankların yürütülmesi kadar istismar edilmiş bir olay görmedim. Enteresandır ki bu kadar önemli görülen, abartılan, hala 3 tane tankın televizyon monitörlerinde tehdit unsuru gibi gösterildiği olayın tehditle, korkutmayla hiçbir ilgisi yoktur. Bu olay olduğu zaman Kara Kuvvetleri Komutanlığında en üst düzeydeki insan bendim. Hiçbir kişi arayıp da 'Bu tankları niye yürüttün?' diye sormadı. Herkes istediğini yazdı, istediğini düşündü. Halbuki tanklar, yıllık eğitim planının gereği olarak Sincan'dan geçti. Neden Sincan? Sincan şehir merkezi değil. Ankara, İstanbul gibi yerlerde ana yola zarar vermeyelim, trafiği aksatmayalım diye... Üstelik her zaman kullandığımız yolda bir köprü tamiratı vardı, oradan geçemedik. 4 Şubat'ta gözümden katarakt ameliyatı olmuştum. Sincan'daki olaylar ise 5 gün önce olmuştu. Dolayısıyla oradan geçmenin suç olacağını hiç düşünmemiştim. Yıllık eğitim planı için müsaade almaya kalkarsak, o zaman biz hiçbir eğitim yapamayız. Hiç kimseden müsade almadım. Tanklar neden Sincan'dan geçmiş? Meclis'in önünden mi geçmiş? Veyahut da Çankaya'daki Reisicumhur Köşkü'nü mü sarmışız. Kimseye ateş mi etmişiz? Ben emir verdikten sonra bütün Kara Kuvvetleri çıkar araziye, gece eğitimi yapar. Bu benim görevim. Bunu yaparsam, planlara girmişse, kimseye sormam.
Ben hastanedeyken telefon geldi, dediler ki 'Sayın Genelkurmay Başkanı çok üzülmüş, neden haberleri olmamış'. Art niyetli olsaydım eğer, bu şekilde hareket etmezdim. Daha büyük kuvvetleri her tarafa çıkarırdım. Bu (tankların geçişi), 30 Ocak'ta yapılanlardan sonra olduğu için korkutmaya çalışmışız. Türk halkı askerden, tankından, topundan korkacak değil. Sevgiyle yaklaşır askerine, korkutma olmaz. Eğer bir millet askerini sevmiyorsa, o milletin sonu gelmiş demektir."
Soruşturma aşamasındaki beyanına, "Tanklar için emir verdim" diye yazıldığını bildiren Köksal, "Yazılı emir de vermedim, sözlü emir de vermedim. Savcı Mustafa Bilgili'ye bunu söyledim, 'Düzeltiriz' dedi. Ben, kurmay başkanına, 'Eğitim uygulama planlarındaki vazifesini yapsınlar' dedim" ifadelerini kullandı.