Sakarya Baro Başkanı Zafer Kazan, medya gözaltılarına cemaat-hükümet çekişmesi olarak bakılmamasını istedi.
Suskun kalanları uyaran Kazan, “Olaylara artık sadece cemaat-hükümet çekişmesi olarak bakılması mümkün değildir. Zira bu suskunluk sarmalı, suskun kalan tarafların en temel yurttaşlık haklarını elinden alırken, hukuku, basını ve vatanımızı da bir bataklığın içine sürüklemektedir. Söz konusu olan insanca yaşama hakkıdır, basın özgürlüğüdür, ifade ve düşünceyi açıklama özgürlüğüdür, anayasal özgürlüklerdir. Ancak bir türlü bu özgürlüklerin hizmetkârı olamayan yargı, bugün nihayet tamamen yürütmenin kölesi haline gelmektedir.” dedi.
Kazan, yaptığı açıklamada, bir kısım basın mensubu ve kanal yöneticileri hakkında yakalama ve gözaltı işlemleri yapıldığını hatırlattı, ‘kaos paketi’ olarak nitelendirdikleri yargı paketi onaylanır onaylanmaz bu gözaltı ve yakalama işlemlerinin başlatıldığına dikkat çekti.
Sakarya Baro Başkanı Zafer Kazan, daha önce yaptıkları açıklamada, kabul edilen yargı paketi sayesinde insanların üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerlerde arama yapmak için artık ‘makul şüphe’ gibi muğlak bir kavramın yeterli olacağını, insanların mal varlıklarına herhangi bir bahane ile el koyulabileceğini, avukatların soruşturma dosyalarının içeriğini incelemesinin veya belgelerden örnek almasının engelleneceğini ifade ettiklerini hatırlattı.
Kazan, şunları kaydetti: "Makul şüphe kavramının sakıncalarına dikkat çekmiştik. Bugün ortaya çıkan manzara tam da işaret ettiğimiz endişelerin gerçekleştiğini göstermektedir. Unutulmamalıdır ki ceza yasasında ‘makul şüphe’ kavramının geçerli olduğu bir ülkede, eğer istenir ve arzu edilirse, herkes makul birer şüpheli ilan edilebilir. Bunun geçmişteki örnekleri halen belleklerimizdedir. 8 ay önce kaldırılan bu ‘keyfi şüphe’ kavramı her nedense aynı haliyle geri getirilmiştir. Öyle görünüyor ki bugün ortaya çıkan gelişmeler bu kavramın bir silah gibi kullanılmaya devam edeceğini göstermektedir.”
Gözaltılarla ilgili kuvvetli deliller beklediklerini vurgulayan Kazan, " ‘Seninle aynı fikirde değilim ancak, senin fikrini özgürce söyleme hakkını ölümüne savunurum’ demek durumundayız." ifadesini kullandı.
Suskun kalanları uyaran Kazan, “Olaylara artık sadece cemaat-hükümet çekişmesi olarak bakılması mümkün değildir. Zira bu suskunluk sarmalı, suskun kalan tarafların en temel yurttaşlık haklarını elinden alırken, hukuku, basını ve vatanımızı da bir bataklığın içine sürüklemektedir. Söz konusu olan insanca yaşama hakkıdır, basın özgürlüğüdür, ifade ve düşünceyi açıklama özgürlüğüdür, anayasal özgürlüklerdir. Ancak bir türlü bu özgürlüklerin hizmetkârı olamayan yargı, bugün nihayet tamamen yürütmenin kölesi haline gelmektedir.” dedi.
Kazan, yaptığı açıklamada, bir kısım basın mensubu ve kanal yöneticileri hakkında yakalama ve gözaltı işlemleri yapıldığını hatırlattı, ‘kaos paketi’ olarak nitelendirdikleri yargı paketi onaylanır onaylanmaz bu gözaltı ve yakalama işlemlerinin başlatıldığına dikkat çekti.
Sakarya Baro Başkanı Zafer Kazan, daha önce yaptıkları açıklamada, kabul edilen yargı paketi sayesinde insanların üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerlerde arama yapmak için artık ‘makul şüphe’ gibi muğlak bir kavramın yeterli olacağını, insanların mal varlıklarına herhangi bir bahane ile el koyulabileceğini, avukatların soruşturma dosyalarının içeriğini incelemesinin veya belgelerden örnek almasının engelleneceğini ifade ettiklerini hatırlattı.
Kazan, şunları kaydetti: "Makul şüphe kavramının sakıncalarına dikkat çekmiştik. Bugün ortaya çıkan manzara tam da işaret ettiğimiz endişelerin gerçekleştiğini göstermektedir. Unutulmamalıdır ki ceza yasasında ‘makul şüphe’ kavramının geçerli olduğu bir ülkede, eğer istenir ve arzu edilirse, herkes makul birer şüpheli ilan edilebilir. Bunun geçmişteki örnekleri halen belleklerimizdedir. 8 ay önce kaldırılan bu ‘keyfi şüphe’ kavramı her nedense aynı haliyle geri getirilmiştir. Öyle görünüyor ki bugün ortaya çıkan gelişmeler bu kavramın bir silah gibi kullanılmaya devam edeceğini göstermektedir.”
Gözaltılarla ilgili kuvvetli deliller beklediklerini vurgulayan Kazan, " ‘Seninle aynı fikirde değilim ancak, senin fikrini özgürce söyleme hakkını ölümüne savunurum’ demek durumundayız." ifadesini kullandı.