Günümüzde gençlerin yalnızlığa itilmesi ya da yalnız yaşamayı tercih etmesi, bireysel bir durumdan çok toplumsal bir dönüşümün sonucu olarak değerlendiriliyor. Uzmanlara göre gençlerin bir kısmı çevresiyle olan bağlarını kaybetmiş durumda; bir kısmı ise bireysel tercih olarak yalnızlığı seçiyor. Ancak her iki durumda da dikkat çeken en önemli mesele, bireyin sosyal çevresiyle kurduğu ilişkilerin niteliğidir. Toplumların tarihsel sürecinde güçlü dayanışma ve güvene dayalı arkadaşlık biçimleri öne çıkarken, günümüzde bu ilişkiler giderek yüzeysel ve çıkar odaklı hale gelmektedir.
Arkadaşlık Anlayışı 50 Yılda Radikal Değişim Geçirdi
Dr. Berat Dağ’a göre, son elli yılda toplumların hem arkadaşlık tanımı hem de bu tanımın hayattaki karşılığı ciddi bir dönüşüm geçirmiştir. Bu süreçte bireyin merkezi hâle geldiği, hatta bireyciliğin kutsandığı bir sosyal yapı oluşmuştur. Özellikle para, statü ve siyasi güç gibi maddi unsurlar, ilişkilerin temel belirleyeni haline gelmiş; bu da arkadaşlık kavramını içi boş, geçici ve faydacı bir yapıya dönüştürmüştür.
Dayanışmacı Geleneğin İzleri Silinmiyor ama Zayıflıyor
Tarihî olarak Doğu toplumlarında daha yaygın olan yoldaşlık ve dayanışma temelli ilişkilerin günümüzde hâlâ varlığını sürdürdüğünü belirten Dr. Dağ, bu yapıların artık baskın olmadığını söylüyor. Para, statü ve güç odaklı ilişkilerin çoğaldığını dile getiren Dağ, geleneksel dayanışmacı arkadaşlık örneklerinin hızla geri plana itildiğini vurguluyor.
Teknoloji ve Sosyal Medya İlişkilerin Doğasını Dönüştürdü
Dijitalleşme, arkadaşlık ilişkilerini sadece kolaylaştırmakla kalmadı; biçim ve içerik açısından da dönüştürdü. Sosyal medya sayesinde yeni bağlantılar kurmak kolaylaştı ancak bu bağlantıların niteliği tartışmalı hale geldi. Teknolojik etkileşim, bireyciliği artıran bir mekanizma olarak da işlediği için, birey sosyal bağlardan koparak dijital kimlikler üzerinden var olmaya çalışıyor.
Kuşaklar Değil, Toplumsal Dönüşüm Belirleyici
Z kuşağının arkadaşlık anlayışının önceki kuşaklardan farklı olduğu öne sürülse de, Dr. Dağ bu konuda daha derinlikli bir bakış öneriyor. Ona göre mesele yalnızca kuşaklar arası fark değil; ekonomik, siyasal ve kültürel bağlamda şekillenen toplumsal dönüşümdür. Bu nedenle, geçmişteki ve günümüzdeki arkadaşlık biçimleri birbirine eklemlenen, karmaşık bir yapıya sahiptir.
Bireycilik Derinleşti, Sosyal Bağlar Zayıfladı
Son yarım yüzyılda birey-toplum-devlet ilişkilerinde yaşanan dönüşüm, bireyin toplumsal bağlardan kopuşunu hızlandırmıştır. Haz odaklı, anlık doyumlar peşinde koşan birey, artık içinde yaşadığı toplumla bağ kurmak yerine kendi dünyasına kapanmaktadır. Bu yapı içinde sahici ve kalıcı arkadaşlıklar kurmak son derece güçleşmiştir.
Yalnızlık Bazıları İçin Bilinçli Bir Tercih
Gençlerin bir kısmı yalnızlığa itilmişken, bazıları da bunu bilinçli bir tercih olarak yaşamaktadır. Ancak bu tercihlerin sosyal bir bilinçle yönetilmediği takdirde, gelecekte birbirinden kopmuş bireylerin oluşturduğu kalabalıklar kaçınılmaz olacaktır. Asıl mesele, bireyin yalnız ya da kalabalık içinde yaşaması değil, toplumsal bir bilinçle var olabilmesidir.
Çıkarcı İlişkilere Karşı Derin Arkadaşlıklar Mümkün
Son elli yılda çıkar odaklı ilişkiler artmış olsa da, hâlâ güven, emek ve sadakatle şekillenen sağlam arkadaşlık örneklerine rastlamak mümkündür. Dr. Dağ’a göre, toplumlar bireyselliği yüceltmek yerine, bireyliği korurken kolektif dayanışmayı teşvik eden bir ilişki zemini inşa etmelidir. Ancak bu şekilde, arkadaşlık yeniden değerli ve kalıcı bir bağ haline gelebilir.