Dünya, bir koronavirüs belâsıyla imtihan edilmektedir. Siyâsîler, mes’elenin değişik cepheleri üzerinde tartışıp birbirlerini suçlarken; ilim adamları, hastalığın ortadan kaldırılması için çâre aramaktadırlar.
Müşâhede edebildiğim kadarıyla, her ülkenin vatandaşları ise, belli belirsiz bir karmaşa yaşamakta, ciddî tavır gösterenler, p(i)sikolojik olarak âdeta korkak olmakla ithama varan bir çevre baskısıyla küçümsenmekte, sokaklar, meydanlar, p(i)lajlar (yaz mevsiminde) tıklım tıklım dolup taşmaktadır.
Bütün mes’ele iki cephede düğümlenmektedir. Birincisi, ilim adamlarının kanaatlerinde; ikincisi, bu kanaatleri uygulayacak olan idârecilerde/siyâsetçilerde.
Yine, müşâhede edebildiğim kadarıyla, ilim kurulunun sözleri, hep arka p(i)lândadır ve ancak, bizler tarafından sezilebilmektedir. Müstakil beyânda bulunan ilim adamları ise, şu veya bu şekilde, bize, gerçeği sunmaktadırlar.
Hiçbir siyâsetçi, çıkıp da, “Bugün, ilim kurulumuz şöyle bir karar almıştır. Biz de, buna uyarak, şu, şu, şu kararları aldık/alıyoruz” gibi bir tevâzû numûnesi sergilememiştir.
Hattâ; “Gönlümüz râzı gelmedi. Sokağa çıkma yasağını iptal etme kararı aldım” denilerek, milletin sokağa döküldüğü günleri de yaşadık.
Ne ilim heyetinin görüşü, ne de kimsenin!..Sâdece, bir kişinin, “Kararı aldım”, deyişiyle, böyle bir âfet ortamında yapılan bir uygulama, netîcede, bize fecî hâller yaşatmıştır!..
Böylece; bu mel’un hastalığın yanıbaşımızdan alıp götürdüğü insan sayısı ne yazık ki, her gün artmaya devam etmektedir
Kmse, yeterince, kimsenin derdine ortak olamamaktadır. Sâdece, telefonla sormalar; telefonla şifa ve rahmet dilemelerin ötesinde, maalesef, elden gelen hiçbir şey yoktur!..
Mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı Kerîmde, Allah ü teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın oğlu, oğulun da babası için bir şey ödeyemeyeceği (fayda veremeyeceği) günden korkun” (Lokman, 33) ve “O gün, kişi, kardeşten, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacak.” (Abese, 34,35, 36)
Bu hâl, acaba, bir dünyâ kıyameti’nin işâreti değil midir?
Bugün, birbirimizden kaçmıyor muyuz? Yürürken, birbirimizi tanıyabiliyor muyuz?
Maske, birbirimizi tanımamızı engellemiyor mu? Mesâfe; uzak durmamızı gerektirmiyor mu?
Ana-baba ve evlât veya eş, dost, akraba, komşu birbirinden sakınmıyor mu?
En yakınımız bile olsa, bu hastalığa yakalanınca yakınında bulunmaktan imtinâ edilmiyor mu?
En yakınımızın cenâzesine bile uzaktan bakmıyor muyuz?
İnsanoğlu, hâlâ, hangi ihtirasların peşindedir? İnsanoğlunu, hangi kibirle, olması gereken tevâzûyu yerle bir etmektedir?
Televizyonlara bakıyorum: Aman Allah’ım, neler, neler neler konuşuluyor!..Hele de, tabiî ki, başta siyâsetçiler tozu dumana katmış gidiyorlar!..
Defalarca yazdım: Bu gergin çehreler, kimseye bir şey kazandırmaz...Aksine, kaybettirir!..Hele de bu günlerde, böyle zamanlarda!..
Üniversite bitirmiş işsiz gençlerden söz eden yok!..Çöpten kâğıt, naylon toplayıp geçimini temin edenlerden söz yok!..
Uzaktan öğrenim için bilgisayarı, yaygınağı (interneti), telefonu olmayandan söz eden yok!..
Cebinde harçlığı olmayan babadan söz eden yok!..
Bunun yanında, koronavirüsle birlikte; her yaştaki insanımızda, çok büyük bir p(i)sikolojik sarsıntı mevcuttur. Her yaşın kendisine mahsus p(i)sikolojik değerleri, değerlendirmeleri bulunmaktadır.
Bir tarafı tâmire çalışırken dîğerini ihmâl etmemek gerekir!..
Çocuklar, bu yaşlarında, maske’yle muhatap olmuşlar; dünyayı bu gözle temâşa eder olmuşlardır. Tam mânasıyla şaşkındırlar. Annesinin, babanın ve çevresindeki herkesi maskeli gördükçe, şaşkınlğı daha da artmaktadır.
Yâni, yeni bir p(i)sikoloji ve yeni bir sosyolojik tavırla karşı karşıyayız, bunu görmemiz lâzımdır.
İşli-işsiz gençlerin ve yaşı ilerlemiş iş sâhiplerinin, işini kaybetmişlerin ve bakıma muhtaç ihtiyarların maddî sıkıntıları yanında, p(i)sikolojik çöküntüleri de, işin cabasıdır.
Siyâsîler, hâlâ, sen-ben tartışmasıyla vakit geçirmekte değil, insanımızı çatlatmaktadırlar!..
Temennim odur ki, en azından, yukarıda naklettiğim âyet-i kerîmeler, bir zerrre olsun onlara ilhâm verir!..