Yine geldi çattı seçim zamanları. Şu seçim zamanlarını hiç sevmiyorum. Siyasi arenada herkes seçim bitinceye kadar bulanık suda balık avlama peşindeler. Bu dönemlerde her kes birbirine saydırır, tirübünlere oynarlar. Maksat oy toplansın. Normal zamanda hiç lafı dahi edilmeyen memleket sorunları kerhen de olsa dile getirilir. Seçim bitince hiç bir şey yaşanmamış gibi "aynı tas aynı hamam" hayat kaldığı yerden yaşanmaya devam edilir.
Kahvede, kafede, sokakta siyasi atışmalar seçimle birlikte rüzgar gibi biter. Bu seçimleri bu yüzden sevmiyorum. Sanki onca sözleri biz söylemişiz gibi, insanı neredeyse vatan düşmanı olarak ilan edilecek kadar, mide bulandıracak kadar ucuz suçlamalar havada uçuşur durur.
İşte bu ortamda yazmak yürek ve marifet ister. "Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali", insanın içinden yazmak dahi gelmez. Kimisi kalemini korkudan kıpırdatmaz, kimisi de delice bir cesaretle sonunda ne olacağını bilmeden yazar. Demokrasi ve özgürlğk şiarımız dediğimiz, özgürce yaşam sürdüğümüz şehit kanları ile yoğrulmuş topraklarımızda yedi düvele dar ettiğimiz bu meydanlar bize dar gelebilmektedir. Kendi ülkemizde hak etmediğimiz şartlarla karşılaşabilmekteyiz.
Hayvancılık mı bitmiş ?, tarım mı can çekişiyormuş?, insanlık mı ölmüş? Kimsenin umurunda değil. Düttürü bir dünya umurunda mı bu dünya, yuvarlanıp gidiyoruz bakalım bilinmezlere doğru.
Hantal devletten kurtulmak, giderleri asgariye indirmek amacıyla yapılan özelleştirmeler ince hesaplarla sapmalar yaşanınca, iş şirazesinden çıkmış oldu. Kitleri satın alanların bir çoğu çok uluslu gıda ve tarım şirketleri ile ortaklıklar kurarak sektörün pazar payının ağırlıklı olarak bu çok uluslu şirketlerin kontrolüne geçmesinde bu yerli, milli dediğimiz şirketler maalesef köprü görevi yaptılar.
Pazarı ele geçiren yerli ve yabancı çok uluslu şirketler fiyatları belirlemede rakipsiz kaldıkları için tüketicilerde hayvansal gıdaları eskiye oranla daha pahalıya alıp tüketir oldular. Tüketilen hayvansal gıdalarının sağlıklılığı da her geçen gün tartışılmaya açıldı. Maalesef bir dayatma ile karşı karşıya kaldık sayılır.
Hayvancılık dersek o da çok fazla iç açıcı sayılmaz. Gerçekleri yazmak her zaman için iyidir. Ama partizanca değil, memleketin geleceği için yazmak daima önem taşır
Ne yerli sığır ırklarını melezlemeye tabi tuttuk, ne de iyi ve kaliteli damızlık buzağı, düve ve koyun ırklarını ithal ettik. Getirdiklerimizi de kasaplara gönderdik.
Tarımsal kredilerin düşük faizli olarak % 25'ini hayvancılığa ayırıp, uygulamadıkça, bu uygulamaları denetlemedikçe başarıya ulaşma şansımız azdır. Krediyi alıp uygulamayan, devleti dolandıranlardan hesap sormadıkça her geçen gün bu günümüzü arıyacağız.
Damızlık üretimi, besi ve süt sığırcılığı, yem bitkileri üretimi, sun'i tohumlama uygulamaları destekleme politikalarına mutlaka geçirilmelidir.
"Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur" derler.
1980'li yıllarda o zaman ki Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı teşkilatını incelediğimizde o zamanki genel…
Bizler yetki karmaşası ile uğraşırken isviçreli bir gıda firması inek gazı ve dışkısının küresel ısınmanın en önemli nedenleri arasında saptanması üzerine ineklerin daha az gaz çıkarmasını sağlıyacak bir yem karışımı geliştirdi.
TÜİK verilerine göre hayvan mevcutlarımız Haziran sonu itibariyle 17 milyon 338 bin koyun, 36 milyon 177 bin büyük baş, 11 milyon 185 bin keçi ile toplam 47 milyon 362 bin civarında. Yılın ilk 6 aylık döneminde 800 bin baş civarında büyük baş ithal edilmiş, 250 bin baş koyun ithal edilmiş böylelikle ithalat ile hayvan sayımız artmış oldu.
Zararına üretimi sürdürmek istemeyen üretici dövizde ki artışla hammadde artışına, çiğ süt fiyatının artmaması nedeniyle kasaba götürüp kestiriyor. Yemde fiyat,artışı bir türlü durdurulamıyor.
Bütün büyük baş, küçük baş ve kanatlı çiftçileri küçülüyor. Üretim azalıyor. Eğer tedbir alınmazsa yakın gelecekte yumurta da ithal edilecek ürünlerin arasında her an olabilir.
Hayvan sahipleri, kahyalar, bakıcılar, sağımcılar bilinçlendirilmeli, eğitimlendirilmelidir. Ziraatçılar ve veteriner teşkilatları arasında yetki ve görev tartışmaları bir an önce sonlandırılmalıdır. Birileri devletin en üst kademelerine hayvancılık, et, süt ve yumurta üretimi ve hayvancılık sorunlarını yanlış yönlendiriyor kanısındayım. Aylardır kümes ve ahırlarda Ekşen Tarım ve Hayvancılık olarak sahadayız. Hayvancılık alanında köklü radikal tedbirler alınmazsa ülkemiz bundan büyük yara alacaktır.
Siyasilerimiz her platformda çok fakülte açtıklarını dile getirmekteler. Bu gün hangi kümese ve ahıra, çiftliğe giderseniz gidin veteriner hekim ve veteriner sağlık teknisyeni/teknikerleri resmen kahyanın emrindeler. Resmen bu durum ile "Arslan kediye boğdurulmaktadır"denilebilir. Bir çok çiftliklerde küpesiz hayvan aransa rahatlıkla bulunabilecektir. Tüberkülose ve Brucellozlu hayvanları saklayan dahi çıkabilecektir. Çiğ süt satışı yapan kontrolsüz işletmeler ile toplum sağlığı büyük tehlike altındadır. Yine ülkemize kaçak yollardan girenler ucuz il gücü ve sigortasız çalıştırma ile işsizlik tavan yapmaktadır. Bu ülkenin çocukları işsşz kalmaktadır. Bunun cezasını sonuçtan kim çekecektir.
Aklımızı başımıza almalıyız. Eğer herkes sınırını, haddini, hududunu çizmezse, bikmezse; bu çizgi gösterilmezse bu çok uluslu dış güçlerin ülkemize ticaret adı altında giren bu şirketleri aracılığı ile bu kapitalist ajanlar bize bu sınırı çok acı çizdirebilir
Saygılarımla