Kökü dışarıda olmayan ihanet ağacı yoktur. Bir ağacın dalları, köklerinin uzandığı yere kadar uzanır.
İçeride tutunamayan bu zehirli meyveler ihanet ağacının kökünün sulanıp gübrelendiği memleketlere göçer, orada beslenir semirtilir, paketlenip ilgili ülke aleyhine kullanılır.
ABD’de “Stop Erdoğan” şeklinde bir ihanet meyvesi sunuldu sokaklarda.
ABD’de ve Avrupa’nın her yerinde bu cinsi bozuklardan çok var…
1989-95 yılları arasında Fransa’da görevliyken benzer afişler Türklerin yoğun olduğu yerlerde ilan panolarına asılırdı.
Turgut Özal’dan sonra Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı seçilince Duvarlarda Demirel’in fotoğrafının olduğu afişlerde Fransızca “Katil Demirel” yazıyordu.
Bir akşam teravih namazındayken olanlar olmuş.
Öğrendik ki bizim çocuklar o afişleri yırtmaya çalışırken Türkiyeli dümbükler (ihanet meyveleri) engel olunca arbede yaşanmış.
Herkes gergin. Cemaate “derhal evlere gidin, çocuklarınızı dışarı salmayın” diye tembihledik. Belirli arkadaşlarla yaptığımız toplantıda aldığımız karar şuydu:
Yarın öğle namazı vaktin camide toplantı yapılacak, olay enine boyuna değerlendirilecek ama ben orada olmayacağım. En son sözü Din görevlisi arkadaşımız Osman Nuri Çekim alacak, gençlere şunu tembih edecekti:
Hiç kimse tahriklere kapılıp tek başına bir harekete girişmeyecek. Bazı yerlere topluca ve vakur bir şekilde gidilecek, olay çıkmaması için azami dikkat gösterilecek.
Rahmetli gardaşımın son cümlesi şu olmuş: “Şunu unutmayın ki manda, mandanın boynuzunda çamur görmezse uslanmaz”.
Bir saat sonra o bölücü unsurların çoğunluğunun bulunacağı bir etkinlikte ele geçirilenlere iyi bir abdest aldırıyor yiğitler.
İki hafta civarında gergin anlar yaşandı. Geceleri nöbetler tutuldu. Başka bölgelerden arkadaşlar gelip gece nöbetine takviye yaptılar. İçlerinde benim de olduğum birkaç kişinin tedbir olarak haftada iki gün kurulan Pazar yerinde bulunması tavsiyesi oldu emniyet güçlerinin.
Aksine çıktım pazara, bu sefer daha uzun süre kaldım pazar yerinde ama ikinci gidişimde takip edildiğimi hissettim. Kontrollü bir şekilde dolaşırken takipçimin Maraşlı Abdullah Abi olduğunu fark ettim.
-Sen beni mi takip ediyorsun?
-Evet, dedi.
-Bu görevi kim verdi sana?
-Kendi kendimi görevlendirdim.
-Niye?
-Sen bizim hocamızsın. Sana vurulacak bir fiske hepimize, Türkiye’ye vurulmuş sayılır…
-Nasıl koruyacaksın beni, dedim gülerek. Kolunu aşağı doğru uzatınca kızartma bir sopanın ucu avucuna uzandı:
-Bu yeter…
-Emin misin, diye sordum.
-Eminim. Bu en etkili silahtır böyle zamanlarda. Bileği kuvvetli adamın elinde her vuruşta patlar ki cin çarpmışa döndürür kâfiri…
Hiç okul görmemiş bu vatan evlâdı ağabeyimizin feraseti, ne zaman bir ihanet olsa ve özellikle yurt dışında, hep aklıma gelir. Gözlerim dolar, iftihar nefesi şişirir göğsümü...
Vatan sevmenin hastası, bir olmanın ustası o günlerin çekirdek kadrosu daha güçlü bugün, şükürler olsun.
Aramızdan ayrılanlara rahmet olsun.
Elbet ihanet ağaçlarının yanında çelikleşmiş iradeli vatan evlatları da az yetişmiyor bu topraklarda.