Diyânet İşleri Başkanlığı’mız, 12 Ekim 2018 târihli Cuma Hutbesi’ni “CENÂB-I HAK, HER HAK SAHİBİNE HAKKINI VERMİŞTİR” başlığıyla bütün câmilerimizde okunmak üzere göndermiştir.
Şüphesiz ki, mübârek dînimizin güzel ve faydalı tavsiyeleri, vaazlarla ve hutbelerle bildirilerek, mü’minleri “emr-i ma’rûf/Müslümanlara, dinde güzel olan şeyleri öğretmek ve yapılması sağlamak ve nehy-i anil münker/Müslümanları, günahlardan sakındırmak ve korumak emriyle bizlere nasihatlerde bulunur.
Bu hususta, Tevbe Sûresi’nin 71. Âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyurulur: “Erkek ve kadın bütün mü’minler birbirlerinin yardımcılarıdır: Emr-i ma’rûf, nehy-i anil münker yaparlar...”
Bu hutbede, Diyânet İşleri Başkanlığı’mız da elbette bunu yapmıştır. Ancak, bugüne kadar ilk defa bu hutbede birkaç yeni tâbirle karşılaştım. Önce, hutbenin o bölümünü sunuyorum:
“Kıymetli Müminler!
İçinde yaşadığımız topluma karşı da sorumluluklarımız vardır. Bunları yerine getirmek, kul hakkı kadar kamu hakkını da gözetmek hepimizin vazifesidir. Zira hak ihlalleri bir toplumda huzura ve kardeşliğe yönelen en ciddi tehdittir. Şiddete göz yummak, çevreyi kirletmek, trafik kurallarına uymamak, kaçak elektrik kullanmak, stokçuluk yapmak, kamu malına zarar vermek gibi davranışların sonu toplumsal gerilim ve kayıptır. Peygamber Efendimiz bu kaybın ahirete uzanan boyutunu şöyle anlatır: "Âhiret gününde ne altın ne de gümüş para vardır. Bu nedenle haksızlık yapanın iyilik ve sevapları varsa bunlardan alınıp hak sahibine verilir. Şayet sevabı yoksa mağdur ettiği kişinin günahlarını yüklenir.”
Çok güzel değil mi?
Peki, “şiddete göz yummak”, “kaçak elektrik kullanmak”...gibi fiilleri câmi cemaati mi engelleyecektir? Bundan birkaç sene önce kayıp-kaçak elektrik ödemesine itiraz eden biri olarak söylüyorum: 2016 yılında, Devlet, başkalarının kayıp kaçak elektrik bedellerini, mâsûm vatandaşa ödeten bir kanun çıkarmadı mı?
Bugün bile, Diyarbakır’a % 73, Şanlıurfa’da % 63, Mardin’de % 76, Siirt’te % 41, Şırnak’ta % 78, Van’da % 49, Hakkari’de % 70, Muş’ta % 54, Ağrı’da % 62’lerdeki ve Türkiye genelinde de % 60’lara varan kaçak elektrik bedelini bize ödettiren Devlet karşısındaki haklarımız, sözünü ettiğiniz bu kaidelerin dışında nasıl olabilir?
Diyânet İşleri Başkanlığı olarak, tıpkı “zînâ” ve “îdâm” mes’elesinde olduğu gibi niçin suskunsunuz? Bu hususlar, mâdemki mübârek dînimizin emirleridir, bu hususlarda, siyâset dışı olan fakat hepsinin de üstünde olan Allahü teâlânın bu emirlerini söylemekten niçin imtinâ etmektesiniz?
“Şiddete” kim “göz yumdu” veya “yumuyor”; “kamu malına” kim “zarar verdi” veya veriyor, kamu malını kim har vurup harman savuruyor, câmi cemaati olarak, bunu da, örnekleriyle bize îzah edebilir misiniz?
Tekrar ediyorum; 2016 yılında yapılan -nasıl bir şey ise- bir düzenlemeyle, “kayıp-kaçak bedeli”, “sayaç okuma bedeli” ve “iletim bedeli” olarak ayrı ayrı belirtilen bedeller, “tek kalem”de birleştirilmiş ve “dağıtım bedeli” adı altında fatura edilmiştir.
Yâni; Devlet, vatandaş olarak benden, bu ayrıntılı bilgiyi gizlemiş’tir. Bana yalan söylenmiştir. Buyurunuz; bundan da bir başka hutbede söz ediniz. Deyiniz ki, “Peygamber Efendimiz sallahü aleyhi ve sellemin emirleridir/hadîs-i şerîfleridir, ey cemaat, “Yalan ile îmân bir arada bulunmaz.”
31. 08. 2018 ilâ 27. 09. 2018 tarihleri arasındaki elektrik faturam da, (Aktif enerji bedeli: 35.24 TL) gösteriliyor. Hemen altında da, (Dağıtım Bedeli: 16.06) yazıyor.
Yâni, ben, bu “Dağıtım Bedeli”nin içinde, elâlemin harcadığı kaçak elektriği de ödüyorum.
Buna, hâlâ ne olduğunu bilmediğim “Eletrik T.V.”, “TRT Fonu”, “Enerji Fonu”, “KDV Matrahı” ve “KDV” eklenerek, faturam 63.80 TL’ye çıkıyor. Yâni, harcadığımın neredeyse iki mislini ödüyorum!..
Şimdi, söz sizde, Sayın Diyânet İşleri Başkanı’m!..Lütfen, dînimin hükümleri gereğince, -hakkımı arayınız demiyorum, çünkü, bana ret cevabı geldi- en azından, “Bu, “bir kul hakkıdır” deyiniz, yapılan muamelede “yalan vardır, bu da, dînimizce çok büyük günahtır” deyiniz!..”Buna sebep olanlar vebâl altındadır, hatalarını düzeltmelidirler” deyiniz!..Yâni, en azından deyiniz!..Lütfen!..
Kişinin rızâsı olmadan ondan para alınması/kesilmesi adâletli bir faaliyet midir? Bu; sözünü ettiğiniz bir “hak ihlâli” değil midir?
Bahsettiğiniz hususlar elbette ki, çok mühim mes’elelerdir. Fakat, ne olur, bir defacık olsun, dînimizin fen ilimlerine matematiğe, astronomiye, fiziğe, kimyaya, tıbba - ve güzel san’atlara verdiği ehemmiyetten de bahsediniz.
Bir defacık olsun, -eğer gerçekten maksat hayır işlemekse, -ki, câmi içlerindeki ve kapılarındaki her renkten para toplanan naylon leğenlerin hem çirkinliğine ve hem de maksadına karşı olmama rağmen- tıp fakültelerinde, edebiyat fakültelerinde, mühendislik, hukuk fakültelerinde de fakîr öğrencilerin bunduğunu/bulunabileceği hakîkatini düşünerek, onlar için de, cemaatten yardım talep edeniz!.. Lütfen!..
Ve... Elbette ki, Filistin’deki, Müslüman kardeşlerimiz zâlim siyonist İsrail tarafından kırılmakta, ezilmektedir. Elbette ki, Arakan/Myanmar’daki Müslümanlar acımasızca katledilmekte, yakılmaktadır.
Fakat, ne olur, bir defacık olsun, Yemen’de katledilen mâsûmlardan, Doğu Türkistan’da câmiye gittikleri, oruç tuttukları için sürüm sürüm süründürülen sâhipsiz insanlardan, Karabağ’da, Kerkük’teki anasız babasız kalan çocuklardan ve onlara zulüm yapanlardan da söz ediniz/ettiriniz!..
Lütfen!..Lütfen!..Lütfen!.