Hissiyatımı bir kenara bırakıp yazımı kaleme almaya çalışacağım fakat başarılı olamayacağımı biliyorum.
Yirmi üç yılımı, gençliğimin, orta yaşlı yıllarımın en güzel günlerini Türk Silahlı Kuvvetleri’nde geçirdim.
Nice güzel ve nice acı günleri birlikte yaşadığım silah arkadaşlarımın şehadet haberlerini duymak canımı acıtıyor.
Sosyal medyada kafiyeli cümleler sıralamak yerine şehadete uzanan arkadaşlarımın peşinden Yasin-i Şerif okumak ve müsebbiplerine beddua etmek daha mantıklı geliyor.
Müsebbiplerine beddua eden binlerce insanı, sizler de sosyal medyada görüyorsunuzdur. Fakat her nasılsa sebep-sonuç kısmını atlayarak direkt netice üzerinden paylaşımlar yapılıyor.
Birileri artık aklını başına almalı.
Parçalanmış teröristin de o teröristin kim olduğunu tespit ettik diyenin de canı cehenneme. Kardeşim, olay olmadan önlem alabiliyorsanız ve benim kardeşlerimin canına bir zeval gelmesini engelleyebiliyorsanız, başım ayağınızın altına paspas olsun. Yok, “olan oldu ama parçalanmış bir ceset üzerinden birkaç saatte teröristin kimliğine ulaştık” gibi saçma bir cümle ile halkın önüne çıkabiliyorsanız, ne Allah’tan korkunuz var ne de kuldan utanıyorsunuz demektir.
Siz Genelkurmay Başkanlığı bünyesindeki en etkin istihbarat birimini paçavra gibi dağıtırken, biz bugün yaşanacakları adımız gibi biliyorduk. Hiçbir uyarıyı dikkate almadınız, bildiğinizi okudunuz, şimdi çaresizliğinize yedi düveli güldürüyorsunuz.
En az bir komşu ülke lisanına hâkim olan askeri istihbarat personelini geri hizmete çekip, pasif görevde çalıştırırken, bir gün ihtiyacınız olmayacağını düşündüyseniz ya bu işleri bilmiyorsunuz ya da hainsiniz.
'Paralel' diye adlandırdığınız ve dünya üzerinde sadece sizin terörist grup diye kabul ettiğiniz, olmayan bir yapıya hizmet ettiğini uydurduğunuz istihbarat polisleri beraat ettiler. Emniyet teşkilatı içerisinde parmakla gösterilen ve canlı bomba konusunda ülkenin bir numarası olarak kabul edilen polis memuru arkadaşımız, Meteoroloji Müdürlüğünde çürütülürken, bir canlı bomba Ankara’nın göbeğinde yirmi sekiz canımızı alıyorsa, sizi Allah’a havale etmekten başka ne söyleyebiliriz.
Siz, Artvin Cerattepe’de, Mehmet Cengiz denen ucube adam maden arayacak diye yüzlerce polis ve askeri şehre doldururken, hainler elini kolunu sallayarak Ankara’da cirit atıyorlardı.
Siz, terör örgütü diyerek eğitim kurumlarını basarken, PKK, hendek kazıp silah yığıyordu.
İstanbul’un göbeğinde, Adalet Sarayına girip savcının rehin alınması ve şehit edilmesinin üzerinden fazla zaman geçmedi. Olay olduğunda, siz, içerideki teröristlerin hangi örgüte bağlı olduğunu araştırırken, paralel paranoyası ile gözaltına aldığınız istihbarat polisleri, televizyon ekranındaki görüntüden, teröristlerin kim olduğunu adlarını da vererek sosyal medyadan paylaştılar. Utanmadınız.
Yirmi üç yılımı, gençliğimin, orta yaşlı yıllarımın en güzel günlerini Türk Silahlı Kuvvetleri’nde geçirdim.
Nice güzel ve nice acı günleri birlikte yaşadığım silah arkadaşlarımın şehadet haberlerini duymak canımı acıtıyor.
Sosyal medyada kafiyeli cümleler sıralamak yerine şehadete uzanan arkadaşlarımın peşinden Yasin-i Şerif okumak ve müsebbiplerine beddua etmek daha mantıklı geliyor.
Müsebbiplerine beddua eden binlerce insanı, sizler de sosyal medyada görüyorsunuzdur. Fakat her nasılsa sebep-sonuç kısmını atlayarak direkt netice üzerinden paylaşımlar yapılıyor.
Birileri artık aklını başına almalı.
Parçalanmış teröristin de o teröristin kim olduğunu tespit ettik diyenin de canı cehenneme. Kardeşim, olay olmadan önlem alabiliyorsanız ve benim kardeşlerimin canına bir zeval gelmesini engelleyebiliyorsanız, başım ayağınızın altına paspas olsun. Yok, “olan oldu ama parçalanmış bir ceset üzerinden birkaç saatte teröristin kimliğine ulaştık” gibi saçma bir cümle ile halkın önüne çıkabiliyorsanız, ne Allah’tan korkunuz var ne de kuldan utanıyorsunuz demektir.
Siz Genelkurmay Başkanlığı bünyesindeki en etkin istihbarat birimini paçavra gibi dağıtırken, biz bugün yaşanacakları adımız gibi biliyorduk. Hiçbir uyarıyı dikkate almadınız, bildiğinizi okudunuz, şimdi çaresizliğinize yedi düveli güldürüyorsunuz.
En az bir komşu ülke lisanına hâkim olan askeri istihbarat personelini geri hizmete çekip, pasif görevde çalıştırırken, bir gün ihtiyacınız olmayacağını düşündüyseniz ya bu işleri bilmiyorsunuz ya da hainsiniz.
'Paralel' diye adlandırdığınız ve dünya üzerinde sadece sizin terörist grup diye kabul ettiğiniz, olmayan bir yapıya hizmet ettiğini uydurduğunuz istihbarat polisleri beraat ettiler. Emniyet teşkilatı içerisinde parmakla gösterilen ve canlı bomba konusunda ülkenin bir numarası olarak kabul edilen polis memuru arkadaşımız, Meteoroloji Müdürlüğünde çürütülürken, bir canlı bomba Ankara’nın göbeğinde yirmi sekiz canımızı alıyorsa, sizi Allah’a havale etmekten başka ne söyleyebiliriz.
Siz, Artvin Cerattepe’de, Mehmet Cengiz denen ucube adam maden arayacak diye yüzlerce polis ve askeri şehre doldururken, hainler elini kolunu sallayarak Ankara’da cirit atıyorlardı.
Siz, terör örgütü diyerek eğitim kurumlarını basarken, PKK, hendek kazıp silah yığıyordu.
İstanbul’un göbeğinde, Adalet Sarayına girip savcının rehin alınması ve şehit edilmesinin üzerinden fazla zaman geçmedi. Olay olduğunda, siz, içerideki teröristlerin hangi örgüte bağlı olduğunu araştırırken, paralel paranoyası ile gözaltına aldığınız istihbarat polisleri, televizyon ekranındaki görüntüden, teröristlerin kim olduğunu adlarını da vererek sosyal medyadan paylaştılar. Utanmadınız.