3 Mayıs Türkçüler Günü münasebeti ile düzenlenen konferansa, 3 Mayıs’ın aziz hatırasını yâd ederek başlayan Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, 3 Mayıs 1944 sürecini kısaca özetledi. Ardından, dünyanın evrilmesiyle birlikte, Türkiye’de ve dünyada ‘milliyetçilik’ akımının yönünü belirleyen paradigmalar ile 90’lı yıllarda tartışılmaya başlanan “küreselleşme” olgusundan bahseden Okur, küreselleşme çağında ulus devletlerin ne ölçüde var olabileceklerinden bahsederek konuşmasına devam etti.
“MİLLİ DEVLETLER YERİNDE DURUYOR KÜRESELLEŞME TARİH OLDU”
Küreselleşmenin sponsoru ve Soğuk Savaş’ın galibi Amerika Birleşik Devletleri’nde, hâlihazırda gerçekleşen seçim sürecine değinen Okur, küreselleşme karşıtı sert söylemler kullanan adayların Obama tarafından uyarılmasını ve ABD’deki küreselleşme karşıtlığının, “milli devletler yerli yerinde duruyor fakat küreselleşme tarih oldu” söylemini destekler nitelikte olduğunu aktardı. Sonrasında 11 Eylül ile birlikte gelen kırılmadan ve post-küreselleşmeden bahseden Okur, 1950’lerde başlayan “Uluslararası sistemi nasıl tarif ederiz” tartışmalarıyla, güç mücadelesine dayalı çatışma dönemini anlatarak sözlerine devam etti. Organski’nin Güç Geçişleri Teorisi’ne ve Hibrit Savaşları’na da değinen Okur; büyük güçler arasındaki tansiyonun yükseldiği bir geleceğin bizi beklediğini, fakat söz konusu güçlerin nükleer savaş korkusuyla doğrudan savaşa girmeyeceklerini, bununla birlikte hibrit savaşlarının önemini koruyacağını ifade etti.
“DÜNYA NÜFUSU MİLLİ KİMLİĞİYLE GURUR DUYUYOR”
İçinde bulunduğumuz dönemde, milliyetçilik hususundaki halet-i ruhiyenin ne durumda olduğundan bahsederek konuşmasına devam eden Okur; dünya üzerindeki milliyetçiliklerin muhtevalarındaki benzerlik ve farklılıkları aktararak, dünyanın her yerinde insanların bir kimliğe ait olmak istediklerinden, bu konu itibari ile var olan milliyetçiliklerin birbirlerine benzediğinden, ait olunan milli kültür hasebiyle de milliyetçilikler arasında farkların oluştuğundan bahsetti. Dünya üzerindeki insanların, kimliklerini nasıl algıladıklarına dair yapılan ve 2010 yılına ait olan Dünya Değerler Araştırması’ndan da söz eden Okur; bahse konu araştırmanın, “milli kimliğimle çok gururluyum” ve “milli kimliğimle gururluyum” cevaplarının %90’lık dilime ulaşmasıyla sonuçlandığını ifade etti.
AVRUPA’DAN RUSYA’YA YÜKSELEN MİLLİYETÇİLİK
Günümüzdeki en ciddi ulus üstü organizasyon olan Avrupa Birliği’nin durumuna değinen Okur, Avrupa’da yaşayan insanların milli kimlik ve Avrupalılık algıları üzerine değerlendirmelerde bulundu. Altmış yıllık bir organizasyon olan AB’nin ortak para, ortak bayrak, ortak marş gibi unsurları kullanmasına ve ciddi bir bütçeyle bu organizasyonu desteklemesine rağmen, nüfusun sadece %3’ünün asıl kimlik olarak Avrupalılığı kabul ettiğini belirtti. Avrupalı nüfusun yarısından çoğunun halen kendi milli kimlikleri ile kendilerini tanımladıklarını söyleyen Okur, 2013’te yapılan bir araştırmaya göre Avrupalıların, AB’den memnuiyetlerinin oranının ise %45 olduğunu ifade etti.
Avrupa siyasetindeki milliyetçilik anlayışını değerlendiren Okur, Avrupa’da merkez partilerin tamamının milliyetçi olduğunu ancak siyasi olarak “milliyetçi” tanımının sadece aşırı sağ partiler için kullanıldığını söyledi. Bu partilerin de Avrupa genelinde aldıkları oyların her geçen gün arttığını belirten Okur, burada göçmen karşıtlığı ve yabancı düşmanlığının öne çıkan anlayışlar olduğunu da ekledi.
Rusya’daki durumu da anlatan Okur, Rusya’da iki çeşit milliyetçi eğilim olduğunu, bunların birinin etnik Rusçu diğerinin ise emperyal Rus devletçiliği olarak ortaya çıktığını söyledi. Bu iki eğilimin Putin tarafından birleştirilmeye çalışıldığını bunun da en bariz örneğinin Kırım’ın işgali olduğunu söyleyen Okur, bu durumun Putin’in gücünü de artırdığını belirtti. Çin’deki milliyetçilik anlayışını da değerlendiren Okur, burada da komünizmin etkili olmasına rağmen son dönemlerde Çin kültür üve tarihinin önem kazandığını söyledi.
YENİDEN MİLLİYETÇİLİK ÇAĞI
Önümüzdeki on yılı bu bağlamda değerlendiren Okur, ulus devlet ve milliyetçiliğin her geçen gün daha da güçleneceğini ve milliyetçiliğe bir geri dönüşün yaşanacağını ifade etti. Küreselleşmenin kan kaybettiği dünyamızda milliyetçiliğin yeniden popüler ve geçerli bir ideoloji olacağını söyleyerek sözlerini sonlandırdı.